Dünyanın İran’dan daha haşarı çocuğu Kuzey Kore, sonunda ABD ile masaya oturdu. Sentosa adasındaki zirvenin, göz boyama amaçlı fotografları dışında, açıkça bilinen bir süreci henüz yok. Tabii Kuzey Kore’nin, bugünden itibaren hangi yol haritası üzerinde ve zaman dilimi içinde, nükleer programını, “ kitlevi yok etme silahları“(WMD) üretmekten çıkarıp, barış amaçlı enerji üretim faaliyeti haline getireceği, buna karşılık ABD den, dünyadan ve Güney Kore’den başta ekonomik bütünleşme olmak üzere ne gibi tavizler elde edeceği zaman içinde ortaya çıkacaktır.
Tatlı Dil ile Yılanı Deliğinden Çıkarmak
Evet, Kim ve Trump, 12 Haziran Salı günü, Singapur’un Sentosa adasında şafak vakti başlayan görüşmeleri, tarihi tokalaşma töreni ile başlattı. Yer seçimi,bence Singapur’un varlığına itiraz eden Çin’e de bir mesaj oldu. Sentosa zirvesi azımsanacak bir adım olmamakla birlikte, büyütülecek bir şey de değil. Yine de Kuzey Kore için, Kuzey-Güney yakınlaşmasından sonra, bir dünya devi ile buluşmanın onuru. Trump ile aynı fotograf karesinde, “ iki otokratik lider“ olarak yer aldığından beri, Kim’in koltukları, zaten Trump’ın “fevkalade bir zirve oldu“ zırvalarından dolayı da kabarıyor. Ama gerçekte bir başarı olup olmadığı, ön protokolları takip edecek olan ve neyin ne zamanda veya ne zamana kadar yapılacağını açıklayacak olan tanımlamalarla anlaşılacak. Bir de tabii “doğrulama“(verification) süreçleri ile. Bunu da Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı(IAEA) mı yapacak? Onu da göreceğiz.
Trump “Kuzey Kore Lideri ile birlikte oturmak bir onurdur“ dedi mi? Demedi mi? O zaman demek ki ABD gibi bir dünya devinin, Kuzey Kore gibi marginal ve kaybedecek fazla bir şeyi olmayan bir ülkeden çekineceği çok şeyi var. Veya Kuzey Kore ile ilişki, Trump’ın bizatihi aile işine iyi gelecek. İhaleler alınacak, inşaatlar ve oteller yapılacak. Kerime hanım İvanka ve damad-ı şehriyari Jared bu işlerden müstefid olacaklar; abad olacaklar. Ama anlaşma süreci, Kuzey Kore’nin tanınması için de bir adım.
Pompeo mu? Pompei mi?
Bu arada ABD dışişleri bakanı Pompeo’nun gelecek haftadan itibaren anlaşma muhtevası üzerinde çalışmaya başlayacağı belli gibi. Ancak geçmişte Kuzey Kore ile yapılan görüşmelerin nasıl çöktüğünü bilenler, bu sürecin Pompeo’nun becerisinden ziyade, Pompei’nin akıbetine benzeyeceğini düşünmekte. Ya Kim’in ilgisi başka yöne kayarsa? Ya Trump, bu işi oldu kabul edip yan basarsa veya yine patavatsızlıklara başlarsa? Ama Trump ile aynı masaya, eşit şartlarla oturan Kim’în gazını alsa alsa bundan sonra ancak Çin alabilir. Alır mı alır! Eğer, Trump, Çin’e ticaret savaşı açmışken, Kuzey Kore’ye ticari tavizler tanırsa, işte o zaman seyreyleyin siz gümbürtüyü.
Nükleer Anlaşma Ötesinde Beklentiler
Otarşi’ye yakın bir düzeyde dışa kapalı ülkeleri dışa açmak için, ciddi bir bilgi ve birikim gerekir. Elma gibi bölünmüş Kuzey ve Güney Kore birleşmesindeki çaba için bilgi şart. Böyle bir bilgi ve birikim Kim’de var mı? Deneyim var mı? Bilgi, birikim, basiretin Güney Kore’de olduğuna, Kuzey’de ise olmadığına kalıbımı basarım. Ama deneyim, bence hiç birinde yok.
Trump için Kuzey Kore’nin zaman içinde demokratikleşip, demokratikleşmemesinin önemi yok. O böyle ince işlere kulak asmıyor. Kuzey Kore, Güney Kore’ye benzerse ne ala! Ama iki Kore birleşir de Asya’nın Kuzey Doğu’sunda bir yeni kalkınma mucizesi yaratırlarsa, bunun da tasası hem Çin, hem Rusya, hem de Japonya’nın olacaktır. Artık Asya Pasifik’te Kuzey Kore’siz bir Trans Pasifik Serbest Ticaret ve Yatırım anlaşması düşünülememesi, rafa kalkan TPPA için yeni bir fırsat olabilir.
Bu birleşme, sınama ve yanılma ile yapılabilir mi? Demokratik Güney Kore halkı, iki Kore’nin birleşmesi için referandum’a gitmeli mi? Sınır boylarında akraba kucaklaşması göz yaşartıcı olabilir. Ama kalkınmış bir ülkenin fakir bir askeri diktatörlükle birleşmeye razı olması için, fakir ülkeden alacağı bazı tavizlerin olması gerekir. Bu Trump’ın sahitliğini yapacağı, zoraki nikah olacaksa, kavga döğüş boşanma da mukadder demektir. Bu bağlamda..
Kim ABD ye Güvenmez, Güvenemez
Ne kadar deneyimsiz olursa olsun, Kuzey Kore diktatörü Kim, Trump’a güvenemez. Yukarıda belirttiğim gibi anlaşma dört-beş temel nedenle önümüzdeki kış içinde çökebilir:
Bu nedenlerin başında Kim’in zaten bu anlaşmayı kendi bekası için bir fotograf karesi olarak görmesi gelmektedir. Keyfi yönetimin kaçınılmazı olan alayişe düşkünlük, anlaşmanın özünün önündeki büyük bir tuzaktır.
İran anlaşmasını çöpe atıp, bu ülkeye hiç haketmediği halde yeniden yaptırım koyan Trump’a güvenilir mi? Güvenilmez. Trump’ın yerleşik devlet geleneklerini hiçe sayarak, Obama zamanında İran ile imzalanan P5+1 anlaşmasından tek taraflı olarak çıkması ile, Kim’e ne kadar güven vermekte olduğunun bilinmesi önemlidir.
Uluslararası kurumları devreden çıkaran bir ABD yönetimi, ne kadar süre ile tarafsız uranyum zenginleştirme ve tatbikat takibi yapar? Yapacağı denetime de dünya güvenmez. Hem hakem, hem oyuncu, hem de seyirci olmak ABD yi daha güvenli hale getirmez. Kasım 2018 de yapılacak olan ABD kısmi seçimlerinde, demokratlar çoğunluk sandalyelerini alırlarsa, Kuzey Kore’nin Kim’i bunu farklı okuyabilir ve güveni iyice sarsılır.
Trump’ın her cephede açtığı ticaret savaşları, dünyada tozu dumana katarken, Kuzey Kore’nin ticari tavizler alması ne kadar mümkündür? Kuzey Kore bir DTÖ(WTO) üyeliği kapmadan bence hiçbir ükeye güvenemez. Bunun da ötesinde, ABD gibi bir dev, küçük bir ülke olan Kuzey Kore’ye “kazan-kazan“ bir anlaşma sunduğunu ifade etmektedir.Oysa iktisat teorisi bile, “ farklı büyüklükteki iki ülke ekonomik ilişkiye girerse, küçük ülke daha fazla kazanır“ der. Kim’in danışmanları eğer bunu biliyorsa, zaten daha fazlasını isteyecektir. Trump vermezse, anlaşmayı çöktü bilin.
Tatlı Dil ile Yılanı Deliğinden Çıkarmak
Evet, Kim ve Trump, 12 Haziran Salı günü, Singapur’un Sentosa adasında şafak vakti başlayan görüşmeleri, tarihi tokalaşma töreni ile başlattı. Yer seçimi,bence Singapur’un varlığına itiraz eden Çin’e de bir mesaj oldu. Sentosa zirvesi azımsanacak bir adım olmamakla birlikte, büyütülecek bir şey de değil. Yine de Kuzey Kore için, Kuzey-Güney yakınlaşmasından sonra, bir dünya devi ile buluşmanın onuru. Trump ile aynı fotograf karesinde, “ iki otokratik lider“ olarak yer aldığından beri, Kim’in koltukları, zaten Trump’ın “fevkalade bir zirve oldu“ zırvalarından dolayı da kabarıyor. Ama gerçekte bir başarı olup olmadığı, ön protokolları takip edecek olan ve neyin ne zamanda veya ne zamana kadar yapılacağını açıklayacak olan tanımlamalarla anlaşılacak. Bir de tabii “doğrulama“(verification) süreçleri ile. Bunu da Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı(IAEA) mı yapacak? Onu da göreceğiz.
Trump “Kuzey Kore Lideri ile birlikte oturmak bir onurdur“ dedi mi? Demedi mi? O zaman demek ki ABD gibi bir dünya devinin, Kuzey Kore gibi marginal ve kaybedecek fazla bir şeyi olmayan bir ülkeden çekineceği çok şeyi var. Veya Kuzey Kore ile ilişki, Trump’ın bizatihi aile işine iyi gelecek. İhaleler alınacak, inşaatlar ve oteller yapılacak. Kerime hanım İvanka ve damad-ı şehriyari Jared bu işlerden müstefid olacaklar; abad olacaklar. Ama anlaşma süreci, Kuzey Kore’nin tanınması için de bir adım.
Pompeo mu? Pompei mi?
Bu arada ABD dışişleri bakanı Pompeo’nun gelecek haftadan itibaren anlaşma muhtevası üzerinde çalışmaya başlayacağı belli gibi. Ancak geçmişte Kuzey Kore ile yapılan görüşmelerin nasıl çöktüğünü bilenler, bu sürecin Pompeo’nun becerisinden ziyade, Pompei’nin akıbetine benzeyeceğini düşünmekte. Ya Kim’in ilgisi başka yöne kayarsa? Ya Trump, bu işi oldu kabul edip yan basarsa veya yine patavatsızlıklara başlarsa? Ama Trump ile aynı masaya, eşit şartlarla oturan Kim’în gazını alsa alsa bundan sonra ancak Çin alabilir. Alır mı alır! Eğer, Trump, Çin’e ticaret savaşı açmışken, Kuzey Kore’ye ticari tavizler tanırsa, işte o zaman seyreyleyin siz gümbürtüyü.
Nükleer Anlaşma Ötesinde Beklentiler
Otarşi’ye yakın bir düzeyde dışa kapalı ülkeleri dışa açmak için, ciddi bir bilgi ve birikim gerekir. Elma gibi bölünmüş Kuzey ve Güney Kore birleşmesindeki çaba için bilgi şart. Böyle bir bilgi ve birikim Kim’de var mı? Deneyim var mı? Bilgi, birikim, basiretin Güney Kore’de olduğuna, Kuzey’de ise olmadığına kalıbımı basarım. Ama deneyim, bence hiç birinde yok.
Trump için Kuzey Kore’nin zaman içinde demokratikleşip, demokratikleşmemesinin önemi yok. O böyle ince işlere kulak asmıyor. Kuzey Kore, Güney Kore’ye benzerse ne ala! Ama iki Kore birleşir de Asya’nın Kuzey Doğu’sunda bir yeni kalkınma mucizesi yaratırlarsa, bunun da tasası hem Çin, hem Rusya, hem de Japonya’nın olacaktır. Artık Asya Pasifik’te Kuzey Kore’siz bir Trans Pasifik Serbest Ticaret ve Yatırım anlaşması düşünülememesi, rafa kalkan TPPA için yeni bir fırsat olabilir.
Bu birleşme, sınama ve yanılma ile yapılabilir mi? Demokratik Güney Kore halkı, iki Kore’nin birleşmesi için referandum’a gitmeli mi? Sınır boylarında akraba kucaklaşması göz yaşartıcı olabilir. Ama kalkınmış bir ülkenin fakir bir askeri diktatörlükle birleşmeye razı olması için, fakir ülkeden alacağı bazı tavizlerin olması gerekir. Bu Trump’ın sahitliğini yapacağı, zoraki nikah olacaksa, kavga döğüş boşanma da mukadder demektir. Bu bağlamda..
Kim ABD ye Güvenmez, Güvenemez
Ne kadar deneyimsiz olursa olsun, Kuzey Kore diktatörü Kim, Trump’a güvenemez. Yukarıda belirttiğim gibi anlaşma dört-beş temel nedenle önümüzdeki kış içinde çökebilir:
Bu nedenlerin başında Kim’in zaten bu anlaşmayı kendi bekası için bir fotograf karesi olarak görmesi gelmektedir. Keyfi yönetimin kaçınılmazı olan alayişe düşkünlük, anlaşmanın özünün önündeki büyük bir tuzaktır.
İran anlaşmasını çöpe atıp, bu ülkeye hiç haketmediği halde yeniden yaptırım koyan Trump’a güvenilir mi? Güvenilmez. Trump’ın yerleşik devlet geleneklerini hiçe sayarak, Obama zamanında İran ile imzalanan P5+1 anlaşmasından tek taraflı olarak çıkması ile, Kim’e ne kadar güven vermekte olduğunun bilinmesi önemlidir.
Uluslararası kurumları devreden çıkaran bir ABD yönetimi, ne kadar süre ile tarafsız uranyum zenginleştirme ve tatbikat takibi yapar? Yapacağı denetime de dünya güvenmez. Hem hakem, hem oyuncu, hem de seyirci olmak ABD yi daha güvenli hale getirmez. Kasım 2018 de yapılacak olan ABD kısmi seçimlerinde, demokratlar çoğunluk sandalyelerini alırlarsa, Kuzey Kore’nin Kim’i bunu farklı okuyabilir ve güveni iyice sarsılır.
Trump’ın her cephede açtığı ticaret savaşları, dünyada tozu dumana katarken, Kuzey Kore’nin ticari tavizler alması ne kadar mümkündür? Kuzey Kore bir DTÖ(WTO) üyeliği kapmadan bence hiçbir ükeye güvenemez. Bunun da ötesinde, ABD gibi bir dev, küçük bir ülke olan Kuzey Kore’ye “kazan-kazan“ bir anlaşma sunduğunu ifade etmektedir.Oysa iktisat teorisi bile, “ farklı büyüklükteki iki ülke ekonomik ilişkiye girerse, küçük ülke daha fazla kazanır“ der. Kim’in danışmanları eğer bunu biliyorsa, zaten daha fazlasını isteyecektir. Trump vermezse, anlaşmayı çöktü bilin.