Giriş
16 ve 17 inci yüzyıllarda, Akdeniz ve Avrupa’da denizci strateji ve politikaları dini açıdan etkileyen üç önemli jeopolitik kırılma yaşandı. Bunlar kronolojik sırayla;
- 1453’te İstanbul’un fethi ve Doğu Roma İmparatorluğunun yıkılması
- 1492’de Müslüman ve Yahudilerin İspanya’dan çıkarılması (Reconquista)
- 1517’de Halifeliğin Osmanlı Sultanlarına geçmesi
İstanbul’un Fethi ve Doğu Roma İmparatorluğu’nun Yıkılması (1453)
İstanbul’un farklı bir din ve kültüre mensup bir devlet tarafından fethi ve Bizans’ın yıkılması, Batı dünyası için radikal bir dönemeçti. Bu bağlamda, İstanbul’un fethi sadece jeopolitik bir kırılma noktası değil, aynı zamanda Doğu Akdeniz’deki Hristiyanlığın da sonu olarak değerlendiriliyordu. Bu nedenle Papalık, 1453 sonrası, Osmanlı Devletini deniz üzerinden yapılan saldırılar ile yıpratmaya ve genişlemesini durdurmaya çalıştı. Ancak Fatih’in akıllı ve gerçekçi uygulamaları bu çabaların çoğunu boşa çıkarttı. Ortodoks Kilisesi’ne özerk bir statü verildi. Ancak İstanbul’un fethi, Türk kimliğinin olumlu olumsuz çeşitli niteliklerinin, geriye dönülmez bir şekilde ortaya çıkmasına neden oldu.[1] İstanbul’un fethi ile her şey bitmedi. 27 sene sonra II. Mehmet, 1480’de aynı anda Rodos ve Otranto’ya çıkarma harekâtı başlattı. Bu girişim, başta Papalık olmak üzere tüm Avrupa’yı ayağa kaldırdı. Roma'da baş gösteren panik, Papayı hem Napoli Krallığı ile düşmanlığı bir tarafa bırakmaya, hem de Haçlı savaşlarına katılacakların günahlarının bağışlanacağına dair vaatte bulunmaya zorladı. [2] İtalya Seferi batı istikametinde yapılmış ilk Türk deniz taarruzu idi. [3] Fatih’in eşsiz dehası, İtalya üzerinden Avrupa’nın fethini ve Katolikliğin merkezi Roma’yı (Ortodoksluğun merkezi İstanbul gibi) ele geçirmeyi planlamıştı.[4] Sırasıyla, Napoli Krallığı, Papalık ve Venedik ele geçirilebilse idi, stratejik kazanımlar şöyle olacaktı: