KKTC’ye Doğum Kontrolü Rum Kesimi’ne Teşvik

Yorum

KKTC’ye Doğum Kontrolü Rum Kesimi’ne Teşvik...

Geçtiğimiz günlerde facebookta bir arkadaş, KKTC nüfusunun artırılmasına yönelik talepleri eleştirmiş, zengin ülkelerde yaşayanların az çocuk yaptığını veya az çocuklu ülkelerin zengin olduğunu yazmış.

Hani bize okullarda öğretilen pasta hikâyesi vardı ya: Güya “sayımız ne kadar artarsa pastadan alacağımız pay o kadar azalır“dı.

Biz korktuk, payımız azalmasın diye çok çocuk yapmadık, yapanları kınadık. Aklımıza hiç, “ya çoğaldıkça pay azalıyorsa, niye o kalabalık daha fazla pasta yapmasın, illaki bir pastanın tepesinde verilecek dilimi beklesin?“ demek gelmedi.

Lafı dolandırmayalım; 1970’li yılların sonunda Türkiye’ye doğum kontrolcü geldi. Çıkınında her tür yöntem mevcuttu. Bırakın hastaneleri, her mahallede “aile planlaması“ merkezleri kuruldu. Bu sayede her kadın, kendine uygun yöntemle hamilelikten korunuyordu. Doğum kontrol hapları, spiraller, prezervatifler, iğneler, tüp bağlatmalar, o an için dünyada hangi teknik varsa hepsi… İnanmayacaksınız ama hepsi bedavaydı. Zengin-fakir herkes bu merkezlere gidip, korunma yöntemini seçiyordu. Televizyonlarda, okullarda aile planlamasının gerekliliğine dair açıklamalar yapılıp, bu yöntemlere ulaşmanın kolaylığı anlatılınca, köylüsü kentlisi doğum kontrolüyle tanıştı, Türkiye’nin güneydoğusu hariç!

Ne hikmetse güneydoğu bu kampanyanın dışında kaldı. Doğum kontrolüne yönelik birkaç cılız bilgilendirme yapıldıysa da, kimse takmadı, doğum kontrolcüler de ısrarcı olmadı!

Dedim ya, çok çocuklu olmak ayıptı! Hiç unutmam, bir komşumuzun kızı annesinin üçüncü çocuk isteğine şiddetle karşı gelerek, “ne o öyle, köylüler gibi… Ben arkadaşlarımın yüzüne bakamam, okulu bırakırım“ demiş, anne de çaresiz bu düşünceden vazgeçmişti. Sadece komşunun kızı değil, ben de öyle düşünüyordum. Okulda öğretmen kaç kardeşsiniz diye sorduğunda üç yerine, “iki kardeşiz“ demiştim, kınanmaktan korkarak.

Özetle; Bu, nüfusumuzu kontrol altında tutma planı, BM kaynaklı, milyonlarca doları bulan bir kampanyaydı ve kimsenin de aklına “sen bize bu parayı niye veriyorsun? Neden biz bu parayı doğum kontrolünün dışındaki sağlık hizmetlerinde kullanamıyoruz?“ diye sormak gelmedi. Kampanya çok başarılı oldu, doğum kontrolü bilinci oturdu ve bugün nüfus azalan oranda artsa da Türkiye hala 2,2 seviyesinde doğurganlık oranına sahip.

**
Bugün Avrupa ülkeleri dünyada doğum oranı en düşük ülkeler arasında. Avrupa Birliği’nin 501 milyon olan nüfusunun 2050’de 454 milyona düşeceği ve AB’de çalışma çağındaki nüfusun yüzde 18 azalacağı tahmin ediliyor. Avrupa’da şuan ortalama doğurganlık sayısı 1,59 civarında. Fransa Ulusal Demografi Çalışmaları Enstitüsü'nün 2017 raporuna göre, "çocuksuzluk oranı" Kuzey Avrupa'da yüzde 15, Batı Avrupa'da ise yüzde 18 civarında.

Bu durumda Avrupa ülkeleri çareyi çocuk sayısını arttırmakta buldular. Ki zaten Papa doğum kontrolüne tümden karşı. 1968’de yayımlanan Humanae Vitae başlıklı papalık genelgesinde yasaklanan doğum kontrolü, “ ahlaken kabul edilemez“ bir uygulama. Nitekim İsveç basınında geçenlerde yer alan bir yazıda da, “doğum kontrolü dağıtan hemşirelerimiz, rasgele seksin amigoluğundan fazlasını yapıyor. " deniyor.

“Doğum kontrolü insan hakkıdır“ derken, kişilerin istedikleri kadar çocuk sahibi olmasının da en temel haklardan olduğunu unutan ve Hristiyan olmayan nüfusu azaltmayı misyon edinen BM ise doğum kontrol yöntemleri sayesinde, her yıl üç milyon çocuğun ölümden kurtarıldığını savunuyor lakin BM’nin ağır topları nüfusu artırmanın peşinde.

Nitekim genç nüfus ve toplam nüfuslarının azalmasından endişe eden birçok ülke farklı teşvik yöntemleriyle, doğum oranını artırmak için çaba harcıyor. Bazen hükümet, bazen de özel şirketler devreye giriyor. Dünyada çiftleri çocuk yapmaya özendirmeyi amaçlayan uygulamalara bir göz atalım;

İsveç 1,5 olan doğurganlık hızını kadın başına 1,7 çocuğa çekmek için 15 ay ücretli doğum izni veriyor.

İngiliz hükümeti ilk çocuk için 84 sterlin ve diğer çocuklar için 55 sterlin veriyor. Ayrıca eğitimine devam eden çocuklar bu yardımdan üniversiteye kadar faydalanabiliyor. Yani 3 çocuk yapan bir İngiliz ailesi yıllık 7 bin lira civarında devletten yardım alabiliyor.

Avrupa Birliği’nin yapı taşlarından Almanya, vatandaşına 25 yaşına kadar bakıyor. İlk iki çocuk için 184 Euro yardım yapan ülke, üçüncü çocukta bu fiyatı 190 Euro’ya çıkarıyor. Üç çocuktan fazlası için ise her bir çocuğa 215 Euro veriyor.

Ailelere eğitim ve konut yardımında bulunan Fransızlar zengin veya fakir ayrımı yapmadan tek çocuk için 320, iki çocuk için 430, 3 çocuk için 540 Euro veriyor.

Ortalama doğurganlık oranı 1,3’ün altına inen İspanya, doğum yapan kadınlara 2 bin 500 Euro destek sağlıyor.

Nüfusu her yıl 700 bin azalan Rusya’nın devlet başkanı Vladimir Putin, vatandaşlarını çocuk yapmaya teşvik etmek için “her doğuma 6 bin dolar“ kanununu çıkarmış. Putin’in çocuk kampanyasında, yaz kamplarında özel çadırlar, grup evlilikleri ve "Üç çocuk yapmak istiyorum" yazılı tişörtler de var.

Danimarka, Hollanda ve Finlandiya erkeklere de 2 buçuk ay izin veriyor. Ve hatta 2012 yılında anaokulları, Danimarkalı ailelere bir teklifte bulunmuş: "Biz çocuklarınıza iki saat daha bedava bakarız ama siz de gidin çocuk yapın".

Komşumuz Güney Kıbrıs ikinci çocuktan sonra gelen her çocuk için 20 bin lira civarında yardımda bulunuyor.

Bir dönem çiftlere "iki çocukta durun" çağrısı yapan Singapur hükümeti de, ülkedeki anne-babalara, ilk ve ikinci çocukları için 8 bin dolar, daha fazla çocuk için de 10 bin dolar veriyor. 2012 yılında ise bir rap şarkısı üzerinden kampanya yürütme kararı alınmış. Şarkının sözlerindeki, "Ben vatansever bir kocayım, ben vatansever bir kadınım, yurttaşlık görevimizi yapıp bir yaşam üretelim" ifadeleri mühim.

Nüfusun yaklaşık beşte birinin 60 yaşında ya da daha büyük olduğu Küba'da, yeni doğan bebeklerin büyükanne ve büyükbabalarına da ücretli izin veriliyor.

Ukrayna nüfusu, 20 yılda 52 milyondan 45 milyona gerileyip, BM tahminlerine göre, 2050 yılında bu sayı 30 milyonun altına ineceği öngörülünce, Ukrayna yönetimi, birinci çocuk için 4 bin, ikinci çocuk için 7 bin, üçüncü ve daha fazla çocuk için 14 bin dolar yardımda bulunmaya başlamış durumda. Devlet, 5 ya da daha fazla çocuğu olan ailelere ev dahi hediye ediyor. Ve 5 çocuk doğuran bir anne, bin 500 dolar hediyenin yanı sıra "Milli Kahraman" unvanı alıyor.

Bu teşvikler meyvesini verdiği taktirde Avrupa’nın nüfusunda belli bir artış yaşanacağı açık. Ekonomiye katkı koyacak insan gücünün azalmasıyla dıştan göç alması kaçınılmaz olan Avrupalıların doğurganlık sayısını artırmaktan başka şansları olmadığı istatistiklerle ortaya konunca Avrupalı ailelerin daha fazla çocuk sahibi olması gerekiyor zira Avrupalının, yaşlı nüfusu ölüme terk etmek zorunda kalacağı günler yakın. Ki, vakti olana, İngiltere’deki yaşlı bakımevlerinin durumunu ve sağlık sistemindeki çöküşün nedenlerini incelemelerini tavsiye ederim.

Şunu da son söz olarak ekleyeyim; Kimin kaç çocuk yaptığı/yapacağı beni zerre kadar ilgilendirmiyor. Beni ilgilendiren, Kıbrıslı Rumların, Kıbrıs Türklerinin sayısının artmasına dair korkuları ve bu sayının –dünyada örneği yok- 1/4 oranına sabitlenme ısrarı. Bırakın ekonomik kalkınmayı, yok olmamak için nüfusun artmasına ihtiyaç duyulurken, bazı kişilerin nüfus denilince yumruklarını sıkmalarının ne manaya geldiğini yazacak değilim. Ama diyorum ki, yeter Rumların lehine çalıştığınız. Bir kere de ortaya Kıbrıs Türkleri lehine faydalı bir maslahat koyun! Türkiye’den adaya göç edenlerin sayısı artmasın diyorsanız, dünyada örneğini göreceğiniz politikalarla Kıbrıs Türkünün sayısını artırmaya bakın. İster çocuk sayısını artırarak, ister yurtdışındaki Kıbrıs Türklerini adaya çekerek… Karar sizin.
Bu içerik Marka Belgesi altında telif hakları ile korunmaktadır. Kaynak gösterilmesi, bağlantı verilmesi ve (varsa) müellifinin/yazarının adı ile unvanının aynı şekilde belirtilmesi şartı ile kısmen alıntı yapılabilir. Bu şartlar yerine getirildiğinde ayrıca izin almaya gerek yoktur. Ancak içeriğin tamamı kullanılacaksa TASAM’dan kesinlikle yazılı izin alınması gerekmektedir.

Alanlar

Kıtalar ( 5 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 2786 ) Etkinlik ( 223 )
Alanlar
TASAM Afrika 77 650
TASAM Asya 98 1121
TASAM Avrupa 23 652
TASAM Latin Amerika ve Karayip... 16 67
TASAM Kuzey Amerika 9 296
Bölgeler ( 4 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 1406 ) Etkinlik ( 54 )
Alanlar
TASAM Balkanlar 24 297
TASAM Orta Doğu 23 623
TASAM Karadeniz Kafkas 3 297
TASAM Akdeniz 4 189
Kimlikler ( 2 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 1305 ) Etkinlik ( 78 )
Alanlar
TASAM İslam Dünyası 58 786
TASAM Türk Dünyası 20 519
TASAM Türkiye ( 1 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 2056 ) Etkinlik ( 83 )
Alanlar
TASAM Türkiye 83 2056

Afrika, birçok ekonomi ve önemli sektörün toparlanmaya devam etmesi, ekonomik dengesizliklerin iyileşme belirtileri göstermesi ve bölgenin egemen borç baskılarının en kötüsünün geride kalmasıyla 2024'ü ekonomik bir yükselişle tamamlıyor. Dış borç ve borç servis yükleri hâlâ yüksek olmasına rağmen, d...;

Bundan sonra hayatımızda daha farklı şekillerde Çin konusunu duyacağımız için Çin’i daha yakından tanımak adına bazı notlarımı ve yorumlarımı sizlerle paylaşmak istedim. Buradaki tespitler direkt bir sonuca ulaşıyormuş gibi görünse de esasında son aylarda hem İngiltere hem başka yerlerde katıldığım ...;

Türkiye, yükselen bir güç olarak Afrika ile ilişkiler kurma yolunda çalışıyor. Uluslararası düzeyde bu, özellikle Somali ile dikkat çekici hale geldi. Turkish Airlinesin Somali ile tarifeli uçuşları bu bağlantının bir sembolü oldu ve hem cesur bir adım hem de sorunlu bir Afrika ülkesiyle bağlantıya ...;

Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki 28 Mart 1993 çatışmaları Türkiye ve Ermenistan ilişkilerini de olumsuz yönde etkilemiştir. 3 Nisan 1993’de Türkiye, Ermenistan'a tahıl sevkiyatını durdurdu ve iki ülke arasındaki kara sınırını kapattı. Tarihi sorunların yanı sıra, Dağlık Karabağ krizi, o zamandan ...;

1300 – 1600 arası dönemde Anadolu, dünyanın bir numaralı tekstil üretim bölgesiydi. Türkiye’de üretilen pahalı kemha ve sof kumaşı, Rus çarlarının ve boyarlarının , İtalyan ve Fransız prens ve prenseslerinin ve İskoç piskoposlarının da aralarında bulunduğu Avrupalı seçkinlerden büyük ilgi gör...;

Tarih kendisinden faydalanmayı, onu doğru okumayı bilenler için köklerden gelen bir bilinç kaynağı olarak tefekkür ve hareket noktasında okuyucularına çeşitli imkânlar sunar. Türklerin tarihi yerküre üzerinde doğu batı, kuzey-güney yönlerinde çok geniş bir alana yayılmış olduğundan dünya üzerinde pe...;

1980'li yıllarda çevre sorunlarının yaşanmasıyla, "sürdürülebilirlik" ve "sürdürülebilir gelişme" kavramları Dünya gündeminde önem kazandı. Sürdürülebilirlik kavramının önem kazandığı sektörlerden biri de, turizm sektörüdür. Turizm sektörünün, doğal ve kültürel kaynaklar üzerindeki etkileri, farklı...;

Son yıllarda teknolojideki ilerlemeler ve uluslararası serbestleşme faaliyetleri, üretim, tüketim ve finans alanlarında küreselleşmiş bir ekonominin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu küreselleşme sürecinin önde gelen aktörlerinden olan çok uluslu şirketler, birden çok ülkede faaliyet göstermektedi...;

10. İstanbul Güvenlik Konferansı (2024)

  • 21 Kas 2024 - 22 Kas 2024
  • İstanbul - Türkiye

Millî Savunma ve Güvenlik Akademisi Sertifika Programı | 2024 Dönem 2

Millî Savunma ve Güvenlik Akademisi Sertifika Programları ile katılımcılara stratejik yönetim ve liderlik alanlarındaki yeniliklerin aktarılması, Türkiye ve dünyadaki gelişmeler ışığında ulusal ve uluslararası güvenlik stratejileri konularında çok yönlü analiz, sentez ve değerlendirmeler yapabilmelerine, çözüm önerileri, farkındalık ve gelecek öngörüleri geliştirmelerine destek sağlanması amaçlanıyor.

  • 20 Nis 2024 - 11 May 2024
  • Cumartesileri 10.00-13.30 (Çevrimiçi) -
  • İstanbul - Türkiye

Millî Savunma ve Güvenlik Akademisi Sertifika Programı | 2024 Dönem 1

Millî Savunma ve Güvenlik Akademisi Sertifika Programları ile katılımcılara stratejik yönetim ve liderlik alanlarındaki yeniliklerin aktarılması, Türkiye ve dünyadaki gelişmeler ışığında ulusal ve uluslararası güvenlik stratejileri konularında çok yönlü analiz, sentez ve değerlendirmeler yapabilmelerine, çözüm önerileri, farkındalık ve gelecek öngörüleri geliştirmelerine destek sağlanması amaçlanıyor.

  • 20 Oca 2024 - 10 Şub 2024
  • Cumartesileri 10.00-13.30 (Çevrimiçi) -
  • İstanbul - Türkiye

Millî Savunma ve Güvenlik Akademisi Sertifika Programı | 2023 Dönem 1

21. yüzyıl güvenlik sorunlarının dönüşümünü takip edebildiğimiz bir dönem olarak dikkat çekmektedir.

  • 11 Kas 2023 - 02 Ara 2023
  • Cumartesileri 10.00-13.30 (Çevrimiçi) -
  • İstanbul - Türkiye

Türkiye - AB İlişkilerinin 60. Yılı ve Geleceği Konferansı

  • 24 Eki 2023 - 24 Eki 2023
  • İstanbul Kent Üniversitesi Kağıthane Kampüsü -
  • İstanbul - Türkiye

Doğu Akdeniz Programı 2023-2025

  • 17 Tem 2023 - 19 Tem 2023
  • Sheraton Istanbul City Center -
  • İstanbul - Türkiye

5. Denizcilik ve Deniz Güvenliği Forumu

  • 23 Kas 2023 - 24 Kas 2023
  • İstanbul Kent Üniversitesi Kağıthane Kampüsü -
  • İstanbul - Türkiye

2. İstanbul Siber-Güvenlik Forumu

  • 23 Kas 2023 - 24 Kas 2023
  • İstanbul Kent Üniversitesi Kağıthane Kampüsü -
  • İstanbul - Türkiye

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “ABD Hegemonyasına Meydan Okuyan Çin’in Zorlu Virajı; Güney Çin Denizi” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “Küresel Rekabet Penceresinden Pasifik Adaları” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in uzun araştırmalar sonunda hazırladığı “TEKNOLOJİK ÜRETİMDE BAĞIMSIZLIK SORUNU; NTE'LER VE ÇİPLER ÜZERİNDE KÜRESEL REKABET” isimli stratejik raporu yayımladı

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “Sri Lanka’nın Çöküşüne Küresel Siyaset Çerçevesinden Bir Bakış” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “Çin-Japon Anlaşmazlığında Doğu Çin Denizi Derinlerdeki Travmalar” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in uzun araştırmalar sonunda hazırladığı “MYANMAR; Büyük Oyunun Doğu Sahnesi” isimli stratejik raporu yayımladı

İngiltere’nin II. Dünya Savaşı sonrasında Hint Altkıtası’ndan çekilmek zorunda kalması sonucunda, 1947 yılında, din temelli ayrışma zemininde kurulan Hindistan ve Pakistan, İngiltere’nin bu coğrafyadaki iki asırlık idaresinin bütün mirasını paylaştığı gibi bıraktığı sorunlu alanları da üstlenmek dur...

Devlet geleneğimizde yüksek emsalleri bulunan Meritokrasi’nin tarifi; toplumda bireylerin bilgi, bilgelik, beceri, çalışkanlık, analitik düşünce gibi yetenekleri ölçüsünde rol almalarıdır. Meritokrasi din, dil, ırk, yaş, cinsiyet gibi özelliklere bakmaksızın herkese fırsat eşitliği sunar ve başarıyı...