ABD nin GATT(Gümrük ve Ticaret Anlaşması) ve WTO(Dünya Ticaret Örgütü) podyumlarında, Dünya Ticaretini serbestleştirme çabalarını çok iyi hatırlıyorum. Ülkeleri tek tek ikna edemediği dönemlerde, nasıl ürün ve ürün pazarlıklara girdiğini, bir kaç çekince hükmü dışında,eğer dünya ticareti engelleri aşarsa, refahın nasıl dünya çapında yakalanacağını yüksek zirvelerden duyurmayı bir zamanlar adeta bir görev kabul etmişti.
Teoriden Uygulamaya Dünya Ticareti
Gerek GAT, gerekse WTO amacına ulaştığında dünya ticareti 1980 li yıllardan günümüze, bir iki ekonomik daralma yılı dışında katmerli katlanarak arttı. Daha fazla ülke ve ürün, hizmet ve üretim faktörü ticarete konu oldu. 10 ay kar-buz altında kalan ülkeler tropikal ürünler yemeye başladı. Artan uluslararası ticaret eşitsizlikleri düzeltmedi, hatta derinleştirdi. Ama zenginlik ve beklentiler arttı. Mal ve hizmet akımları iddia edildiği gibi üretim faktörleri hareketliliğinin yerini de almadı. Ama kağıt üstünde imzalanan belgelerle verilen sözler, 1980 li yıllarda Japonya’ya karşı demir çelik ve otomotiv, Türkiye ve Mısır gibi tekstil üreticilerine karşı tekstil kotaları ve tarifelerle(gümrük vergileri) pahalı hale getirilemeyince, gönüllü ihracat engelleri, devreye bizzat ABD tarafından sokuldu. ABD nin kendi önderliğinde kurduğu dünya ticaret düzenine karşı başlattığı bir başka huruç hareketi de, Avrupa örgütlenme örneğinden ilham alarak oluşturduğu, tercihli ticaret ağı oldu ki, bunun en bilindik örneği olan NAFTA ve unutulan modeli FTAA(Free Trade Area of Americas) dı.
AB gücü yettiğince ABD ile muz, peynir, şarap üzerinden ticaret savaşlarına girerken, Japonya nasıl deldi bu engelleri biliyor musunuz? Bir taraftan ABD ile imzaladığı Gönüllü İhracat Engeli(ABD ye kendi isteği ile, demir-çelik ve arabayı daha az ihraç etmek) anlaşmalarına uyarken, ABD de de sadre şifa yatırım engelleri olmadığı için, eyalet yasalarının imkan vermesi nedeni ile bu ülkede otomotif fabrikaları açarak, satın alarak veya joint venture’lara katılarak. Şimdi aynı yatırım koşulları eyalet bazında(Federal değil) sürdüğü için, önüne engel konulan ülkelerin de izleyeceği yol, isterlerse Japonya’nın başvurduğu yöntemi izlemek olacaktır.
NAFTA’dan öte bir Demir-Çelik Ticareti
Trump, daha ilk günlerinden beri, NAFTA’yı yeniden masaya yatıracağını açıklıyor. Kanada ve Meksika, ABD nin Brezilya, Güney Kore, Rusya, Türkiye, Japonya, Almanya, Hindistan , Taiwan ve Çin’den önce üstelik tercihli olarak demir-çelik satın aldığı ülkelerden. Çin bu listenin sonunda geliyor. Bu açıdan Çin’e karşı koyduğu tavır, diğerlerine gösterdiği sopa niteliğinde. Ama aliminyum’da ABD ye en fazla ihracat yapan 4 ülke hangileri derseniz, bunlar Kanada, Rusya, Birleşik Arap Emirlikleri(BAE) ve Çin. Şimdi Trump, attığı adımla bir kaç kuş birden vurmak istiyor.
- Bir kere, mukabele-i misil’i de göze alarak, Kanada ve Meksika’yı NAFTA görüşmelerine zorluyor.
- Sonra Rusya’ya bir ceza, ilave bir yaptırım empoze ettiğini düşünüyor.
- Söyleminde en fazla Çin’i hedef alıyor. Ama Güney ve Kuzey Kore’yi yakınlaştırıcı bir adım attığını farkediyor mu, etmiyor mu bilmiyorum.
- Almanya, tepkisini AB üzerinden yer fıstığı ve bir kaç ürün ile vereceğe benzer.
- Türkiye henüz sessiz, onun da merhemi patriot füzeleri olabilir.
- Yaptırım uyguladığı Qatar, herhalde şimdi, BAE nin uğradığı aliminyum darbesine kıskıs gülüyordur.
- Japonya zaten bu işlerle uğraşmaya alışık. Onun kendine has bir Asya Ticaret Alanı var ve şimdi sahip olduğu know-how ile Çin’e ilham verebilir. Tabii ticaret başka, siyaset ve dostluk bambaşka. Bu Pasifik sorunlarının kel başına ne kadar merhem olur? Çin ve Japonya’yı adalar-kayalar üzerinde daha yağpıcı yaklaşımlar geliştirmeye iter mi? emin değilim. Ama bence Trump’ın Çin’den beklediği şey misillemeden öte bir şey.
Teoriden Uygulamaya Dünya Ticareti
Gerek GAT, gerekse WTO amacına ulaştığında dünya ticareti 1980 li yıllardan günümüze, bir iki ekonomik daralma yılı dışında katmerli katlanarak arttı. Daha fazla ülke ve ürün, hizmet ve üretim faktörü ticarete konu oldu. 10 ay kar-buz altında kalan ülkeler tropikal ürünler yemeye başladı. Artan uluslararası ticaret eşitsizlikleri düzeltmedi, hatta derinleştirdi. Ama zenginlik ve beklentiler arttı. Mal ve hizmet akımları iddia edildiği gibi üretim faktörleri hareketliliğinin yerini de almadı. Ama kağıt üstünde imzalanan belgelerle verilen sözler, 1980 li yıllarda Japonya’ya karşı demir çelik ve otomotiv, Türkiye ve Mısır gibi tekstil üreticilerine karşı tekstil kotaları ve tarifelerle(gümrük vergileri) pahalı hale getirilemeyince, gönüllü ihracat engelleri, devreye bizzat ABD tarafından sokuldu. ABD nin kendi önderliğinde kurduğu dünya ticaret düzenine karşı başlattığı bir başka huruç hareketi de, Avrupa örgütlenme örneğinden ilham alarak oluşturduğu, tercihli ticaret ağı oldu ki, bunun en bilindik örneği olan NAFTA ve unutulan modeli FTAA(Free Trade Area of Americas) dı.
AB gücü yettiğince ABD ile muz, peynir, şarap üzerinden ticaret savaşlarına girerken, Japonya nasıl deldi bu engelleri biliyor musunuz? Bir taraftan ABD ile imzaladığı Gönüllü İhracat Engeli(ABD ye kendi isteği ile, demir-çelik ve arabayı daha az ihraç etmek) anlaşmalarına uyarken, ABD de de sadre şifa yatırım engelleri olmadığı için, eyalet yasalarının imkan vermesi nedeni ile bu ülkede otomotif fabrikaları açarak, satın alarak veya joint venture’lara katılarak. Şimdi aynı yatırım koşulları eyalet bazında(Federal değil) sürdüğü için, önüne engel konulan ülkelerin de izleyeceği yol, isterlerse Japonya’nın başvurduğu yöntemi izlemek olacaktır.
NAFTA’dan öte bir Demir-Çelik Ticareti
Trump, daha ilk günlerinden beri, NAFTA’yı yeniden masaya yatıracağını açıklıyor. Kanada ve Meksika, ABD nin Brezilya, Güney Kore, Rusya, Türkiye, Japonya, Almanya, Hindistan , Taiwan ve Çin’den önce üstelik tercihli olarak demir-çelik satın aldığı ülkelerden. Çin bu listenin sonunda geliyor. Bu açıdan Çin’e karşı koyduğu tavır, diğerlerine gösterdiği sopa niteliğinde. Ama aliminyum’da ABD ye en fazla ihracat yapan 4 ülke hangileri derseniz, bunlar Kanada, Rusya, Birleşik Arap Emirlikleri(BAE) ve Çin. Şimdi Trump, attığı adımla bir kaç kuş birden vurmak istiyor.
- Bir kere, mukabele-i misil’i de göze alarak, Kanada ve Meksika’yı NAFTA görüşmelerine zorluyor.
- Sonra Rusya’ya bir ceza, ilave bir yaptırım empoze ettiğini düşünüyor.
- Söyleminde en fazla Çin’i hedef alıyor. Ama Güney ve Kuzey Kore’yi yakınlaştırıcı bir adım attığını farkediyor mu, etmiyor mu bilmiyorum.
- Almanya, tepkisini AB üzerinden yer fıstığı ve bir kaç ürün ile vereceğe benzer.
- Türkiye henüz sessiz, onun da merhemi patriot füzeleri olabilir.
- Yaptırım uyguladığı Qatar, herhalde şimdi, BAE nin uğradığı aliminyum darbesine kıskıs gülüyordur.
- Japonya zaten bu işlerle uğraşmaya alışık. Onun kendine has bir Asya Ticaret Alanı var ve şimdi sahip olduğu know-how ile Çin’e ilham verebilir. Tabii ticaret başka, siyaset ve dostluk bambaşka. Bu Pasifik sorunlarının kel başına ne kadar merhem olur? Çin ve Japonya’yı adalar-kayalar üzerinde daha yağpıcı yaklaşımlar geliştirmeye iter mi? emin değilim. Ama bence Trump’ın Çin’den beklediği şey misillemeden öte bir şey.
Trump’ın Kararan Gözü Çin Sermayesini ABD’ye Çeker mi?
Çin’in ABD ye ihraç ettiği demir-çelik, ABD ithalatının sadece %2si. Bunun Dolar karşılığı ise sadece $1milyar(2017 de 30 milyarlık ithalatın %3.25 i). Şimdi sırf bunun için Çin ABD ye yatırım gitmesine izin verir mi? Bilmiyorum, ne alacağına bağlı. Böyle bir olasılık ABD de demir-çelikten çıkmış olan nufusu bu sektöre geri çeker mi? Bilmiyorum, eyaletten eyalete değişebilir. Evet bu sektörde 1990 lardan bu yana çok iş yeri kapandı. Ama bunların yerine yenileri açıldı. Üstelik ABD şimdi işsizliğin en az olduğu dönemlerden birini yaşıyor. Büyüme oranları %2.7, cari açığı, %4 civarı. Açıkçası ABD ekonomisinin üslup farkı olan Çin yatırımına pek ihtiyacı yok. ABD li müteşebbis ise, Çin’den demir-çelik ithalatı azaldı diye o alana hemen girmez. Dolayısı ile Trump’ın yaptığı şu anda pire için yorganı ateşe atmak. Gözü kara Trump bence ekonomik bir adımın daha çok siyasi sonuçlarına oynuyor. Bu da ateşle oynamaktan beter.
Çin’in ABD ye ihraç ettiği demir-çelik, ABD ithalatının sadece %2si. Bunun Dolar karşılığı ise sadece $1milyar(2017 de 30 milyarlık ithalatın %3.25 i). Şimdi sırf bunun için Çin ABD ye yatırım gitmesine izin verir mi? Bilmiyorum, ne alacağına bağlı. Böyle bir olasılık ABD de demir-çelikten çıkmış olan nufusu bu sektöre geri çeker mi? Bilmiyorum, eyaletten eyalete değişebilir. Evet bu sektörde 1990 lardan bu yana çok iş yeri kapandı. Ama bunların yerine yenileri açıldı. Üstelik ABD şimdi işsizliğin en az olduğu dönemlerden birini yaşıyor. Büyüme oranları %2.7, cari açığı, %4 civarı. Açıkçası ABD ekonomisinin üslup farkı olan Çin yatırımına pek ihtiyacı yok. ABD li müteşebbis ise, Çin’den demir-çelik ithalatı azaldı diye o alana hemen girmez. Dolayısı ile Trump’ın yaptığı şu anda pire için yorganı ateşe atmak. Gözü kara Trump bence ekonomik bir adımın daha çok siyasi sonuçlarına oynuyor. Bu da ateşle oynamaktan beter.