TÜRKİYE’NİN STRATEJİK VİZYONU 2023
Stratejik Lokomotif Sektörler | Finans, Bankacılık ve Kalkınma 2023
“Sektörel, Bölgesel Fırsatlar ve Riskler 2023“
TOPLANTI RAPORU
TASAM’ın girişimi ile T.C.Cumhurbaşkanlığı Himayelerinde, 5 yıldır devam eden “Türkiye’nin Stratejik Vizyonu 2023“ projesi çerçevesinde 6 ana tema altında toplanan Makro Öngörülerin tamamlanmasının ardından, Türkiye’yi 2023 yılı hedeflerine ulaştırabilecek 9 Stratejik Lokomotif Sektör belirlenmiş, 2012-2013yıllarını kapsayan bir çalışma ve eylem planı çıkarılmıştır. Finans, Bankacılık ve Kalkınma 2023 sektör çalışmaları kapsamında; “Sektörel, Bölgesel Fırsatlar ve Riskler 2023“ temalı toplantı 4 Ocak 2013’te Bayrampaşa’daki Titanic Business Hotel Europe’da gerçekleştirilmiştir. Söz konusu toplantıda “Proje Bankacılığı“ Araştırma Raporu da açıklanmıştır.
Konu ile ilgili kamu ile özel kurumlardan üst düzey temsilcilerin katıldığı ve moderatörlüğünü Dünya Gazetesi Başyazarı Osman AROLAT’ın yaptığı toplantıda konuşmacılar BDDK Başkanı Sayın Mukim ÖZTEKİN‘i temsilen katılan BDDK Risk Yönetimi Daire Başkanı, Dr. Ozan CANGÜREL, TİM Başkan Vekili Mustafa ÇIKRIKÇI, Şekerbank Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Hasan Basri GÖKTAN, TASAM Başkanı Süleyman ŞENSOY, Sektör Bilim Kurulu Üyeleri THK Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Murat YÜLEK ve Kadir Has Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sedat AYBAR olmuştur. Uzman ve araştırmacıların, akademisyenlerin, sektör temsilcilerinin katılımı ile interaktif bir ortamda gerçekleştirilen toplantıda planlanan konular, programa uygun olarak tüm yönleri ile ele alınmıştır. Toplantı sırasında ortaya konan görüşler aşağıda özet olarak sunulmaktadır.
Son on yılda baş döndürücü bir değişim gerçekleşmiştir. Önümüzdeki on yılda atılacak adımlar 21. yüzyıl Türkiye’si ve dünyası için belirleyici olacaktır. Soğuk Savaş’ın ardından benzer teknolojik donanıma ve insan kaynağına sahip çok sayıda güç uluslararası alanda yerini almış, uluslararası sistem çok kutupluluğa doğru evirilmiştir. Bu yeni sistemde AB tipi bölgesel entegrasyon faaliyetler hız kazanmış, öte yandan Sudan, Mali, Suriye,
Irak, İspanya, Belçika, İskoçya vb örneklerinde de görüldüğü üzere mikro-milliyetçi akımlar ülkelerin bütünlüğünü tehdit edecek ve çok boyutlu ekonomik parametreleri de etkileyecek şekilde yaygınlık kazanmıştır. Son olarak, NATO konsept metninde iki yıl önce yapılan değişiklikte de görüldüğü üzere gelecek projeksiyonlarında öngörülebilirlik dönemi sona ermiş ve dünya tahmin edilebilirlik dönemine girmiştir. Bu durum devlet ve özel sektörde faaliyet gösteren tüm kesimler için yeni parametrelerin devreye girmesi anlamına gelmektedir.
Bu üç parametre uluslararası alanda taze sonuçlar doğurmuştur. Öncelikle Kuzey Afrika ve Ortadoğu ülkelerinde uzun dönemlerden beri birikmiş olan insan kaynağı eksikliği, yolsuzluklar, yoksulluk vb gibi sorunlar nedeniyle siyasi ve sosyal bir dönüşüm dalgası yayılmıştır. Batılı ülkeler bu süreci kendi açılarından üç temel hedefe odaklamaya çalışmaktadırlar. Birincisi sıkışan küresel ekonomiyi özelde kendi ekonomilerini rahatlatmak üzere Kuzey Afrika, Ortadoğu ve Güney Asya’da yeni bir liberal ekonomik kuşak oluşturmaktır. Bu çerçevede söz konusu bölgelerde yatırım yapmak isteyen Türk yatırımcılar için yapılacak özelleştirmelerde önemli fırsatlar ortaya çıkacağı ön görülmelidir. İkincisi söz konusu bölgede batı dünyasının güvenlik ve istikrarına katkı sağlamak üzere NATO ile entegre yeni bir güvenlik kuşağı oluşturmaktır. Bu çerçevede, önümüzdeki yıllarda söz konusu kuşakta yer alan önemli sayıda ülkenin NATO üyeliklerinin gündeme getirilebileceği göz önünde bulundurulmalıdır. Üçüncüsü ise ilk iki hedefin toplamında Rusya ve Çin’i uluslararası alanda yalnızlaştırmak rekabet güçlerini zayıflatmaktır. ABD’nin askeri gücünün %60’ını Asya – Pasifik’e kaydırma kararı bu çerçevede değerlendirilmelidir. Nitekim bu politikalara cevap vermek isteyen Rus yönetimi önümüzdeki on yıl için 684 milyar dolarlık bir savunma yatırımı planladığını açıklamıştır. Bu çerçevede Suriye söz konusu küresel güçler arasında bir cephe ülkesi olarak şekillenmiş ve küresel bir sorun haline gelmiştir. Bu noktada Türkiye’ye düşen görev Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinin bu krizi en az hasarla atlatmalarına ve ekonomik dönüşümlerini sağlıklı bir biçimde tamamlamalarına katkı sağlamaktır. Yine bu çerçevede “Arap Baharı“nın küresel bir bahara dönüştüğü hususu da göz önünde bulundurulmalıdır. Nitekim İsrail, ABD ve İngiltere’de gerçekleştirilen büyük çaplı gösteriler bu yöndeki ilk emareler olmuştur.
Toplantı Raporu için Tıklayınız
Proje Bankacılığı Araştırma Raporu için Tıklayınız
Toplantı Resimleri ve Detaylı Bilgi için Tıklayınız