Anlaşılamayan her coğrafya ile buna dair tarihi süreç şaşırtıcı bir şekilde acıları ve sıkıntıları tekrar etmeye, yaşatmaya mahkûm eder üstündekileri. Bunun tam tersi de “okuryazar“ olanlar için mümkündür elbette. Değişmeyenleri vardır bir coğrafyanın. Anadolu, Suriye ve Mısır Doğu Akdeniz’i çevreleyen üç ana kara. Kıbrıs bu çerçevenin tam ortasında bir strateji köprüsü. Buraları tehdit veya taciz etmek isteyenlerin değişmeyen duraklarından birisi. Bu coğrafyanın üç parçası da doğu veya batı istikametindeki saldırıların tarih boyunca her zaman hedefi olmuştur. İlginç olan ise bu durumun parçası olduğumuz bir tarihi zeminde tekrarlanıp duruyor olmasıdır.
Ortaçağlardan buralara bakıldığında Haçlı Seferleri çağı bu jeostratejisinin okunabileceği en önemli olaylardan biridir. Haçlılar ilk saldırılarını bilindiği üzere Anadolu üzerinden başlatırlar. Amaçları sözde Kudüs’e varmaktır. Bu, siyasi amaçlı askeri seferlerin görünen kutsalla estetize edilmiş kılıfıydı. Asıl amaç bölgede kurulacak hegemonya ve sömürü idi. İlk üç Haçlı seferi sonucunda artık onların tabiriyle “Türkiye“ haline gelmiş olan Anadolu’dan bir sonuç çıkaramayacağını gören dönem Avrupası bu sefer deniz üzerinden doğrudan Akka odaklı olarak Suriye üzerinden ilerlemeye başladı Özellikle 1187’de Kudüs’ün Müslümanların eline geçmesinden sonra kapanan Anadolu geçidinin yerini deniz yolu almıştı. İşte bu seferlerden birisinde (3. Sefer) İngiliz Kralı Richard Kudüs’e yardıma giderken Kıbrıs’ı da o devrin Bizans idarecilerin alıvermişti. Ve seferler bundan sonra Selçuklu idaresindeki Anadolu’da Eyyubi ve daha sonra Memlûk idaresindeki Suriye ve Mısır’a yönelecekti. Suriye’de de ümidini yitiren Haçlılar Fransa Kralı Louis ile bu sefer Mısır’a 1254’te doğrudan sefer düzenleyeceklerdi.
Doğu Akdeniz’in tüm kıyıları ve karaları görüleceği üzere saldırıdan tedricen nasibini almıştır. Haçlı seferlerinin oluşturduğu Doğu Akdeniz’e dair bu stratejik akıl daha sonraları da bölgenin değişmeyen jeopolitik ve ekonomiği nedeniyle tekrarlana gelecektir. O dönem Selçukluklar, Eyyûbîler ve Memlûkler idaresindeki güçlü siyasi ve askeri yapılar bu saldırıları boşa çıkarıp Memlûkler döneminde Haçlı varlığını tüm Doğu Akdeniz ve Kıbrıs’tan atacaklardı. Ancak bu tarihi zemin uluslar arası ilişkilerde sürüp gidecek bir stratejik aklın tekrarını da ortaya çıkaracaktır. Güç dengeleri, bağlamlar ve gerilimler zaman zaman bölge devletlerinin zaman zamanda dışarıdan gelen müstevlilerin lehine esecektir.
İlk Haçlı Seferleri sonucu kurulan Kudüs Haçlı krallığı Selahaddin Eyyûbî eliyle tarihe mal edilecektir. Bu öyle bir olaydır ki bu şehre kan ve şiddetle giren Haçlılara unutulmaz bir insanlık dersi verilerek şehre girilecektir. Bunun daha sonra diğer bir benzeri 4. Haçlı seferinde yerle bir edilen İstanbul’a Fatih Sultan Mehmed’in girişinde de görüleceği gibi şiddete şiddetle karşılık vermeyen ancak gücünün sembolik icrasını yürütmekten de geri durmayan bir akıl işleyecektir. Tekerrür eden şiddet gibi işleyen akla göre merhamette tekerrür etmektedir. Ancak her ne hikmetse bu Kudüs olayı batılı zihinlerde öyle bir komplekse yol açmıştır ki ileride bahsedilecek olan 19. asır olaylarının sonrasında Kudüs’e giren İngiliz ve Fransız komutanlar Selahaddin Eyyûbî’nin türbesine giderek geri döndüklerini söylemeden edemeyeceklerdir. Bu hadise bahsedilen stratejik konumlanışın en güncel durumu olarak okunmalıdır.