Giriş
Katar, Kütahya büyüklüğündeki yüzölçümü, bir milyonun altındaki yerli nüfusu, sadece petrol ve doğal gaza dayalı milli geliri gibi özellikleri nedeniyle bir devletten ziyade özel konumlu bir siyasi oluşum olarak değerlendirilebilir. Katar, ABD’nin 2003 yılında Irak’a müdahalesi sonrasında bölgede İran’ın mezhep odaklı artan siyasi nüfuz alanı nedeniyle güvenlik sorunları yaşamaktadır. Bu sorun aslında bütün Körfez ülkeleri için geçerlidir. Katar ve bölge için en büyük radikal kırılma Irak’ta bir asra yakın devam eden Sünni iktidarın Şii iktidar ile yer değiştirmesidir. Diğer yandan Katar’ın Suudi Arabistan’la olan sınırı boyunca da Şiiliğin İran’dakine yakın olan ana akımından 12 İmam inancına sahip Şiilerin yaşaması ayrı bir sorun yaratmaktadır. Bu oluşum Katar’ın Suudi Arabistan başta olmak üzere Kuveyt ve Birleşik Arap Emirlikleri ile stratejik ittifak içinde olmasını dikte etmektedir. Katar, içinde bulunduğu jeopolitik zafiyeti, dünya enerji piyasasındaki konumu ve bütçe fazlası yüksek gelirinin uluslararası ölçekte ona sağladığı siyasi ve ekonomik ağırlığı ile kapatmaya çalışmaktadır. Bu ağırlığını, başta Avrupa olmak üzere yaptığı dış yatırımlarla ve ikili savunma ve güvenlik anlaşmaları ile artırmaya çalışmaktadır. Katar’ın dünya enerji denklemindeki önemli ve vazgeçilemez pozisyondaki yeri ona bu konuda geniş bir hareket alanı sağlamaktadır.
Türkiye - Katar Stratejik İlişkilerin Açılımı
Türkiye - Katar ilişkileri bölgedeki karmaşa sonrasında Suudi Arabistan’la olduğu gibi daha stratejik bir içerik kazanmıştır. Ekonomik ve güvenlik gibi iki önemli boyuta yükselen bu yakınlık her iki taraf için de avantajlar sağlamaktadır. Türkiye’nin Katar’dan aldığı yılda 1,2 milyar metre küplük sıvı doğal gazın artırılması (LNG) öngörülmektedir. Hatta Türkiye’de bir LNG depolama merkezi kurulması da iki ülke arasındaki pazarlık konularından bir tanesidir. Bunların yanı sıra, Katar’da Türk okulları şimdiden devreye girmiş ve sıra Türk üniversitesi çalışmalarına kadar gelmiş durumda. 2013 yılından bu yana özellikle petrol dışı sektörlerin büyüme ve bütçe gelirleri üzerindeki payını artırmayı hedefleyen Emirlik, Dünya Kupası 2022’ye ev sahipliği planları içinde de 200 milyar dolarlık alt yapı yatırımı gerçekleştirmeyi planlıyor. İnşaat sektöründeki canlılık sayesinde ithal edilen emek gücü nüfus artış hızını da son 10 senedir inanılmaz bir hıza; % 9-10 arasına oturtmuş durumda. Türkiye’den Katar’ın inşaat sektöründe yer alan şirketlerin yüklendiği işlerin büyüklüğü 2015 sonu itibarıyla 15 milyar dolara ulaşmış durumda. Bu rakam Katar’ı ülkemiz yüklenicilerinin Irak ve Suudi Arabistan’dan sonra Ortadoğu’da en çok iş aldığı üçüncü; dünya ölçeğinde sekizinci ülke konumuna taşıyor. Katar’ın da Türkiye’de medya, perakendecilik ve finans sektörlerine (Şekerbank’ı da sayarsak) ortaklıklar-satın almalar yoluyla yönelttiği uzun vadeli sermaye yaklaşık 10 milyar dolar gibi önemli bir seviyede. Üstelik Türkiye-Katar ilişkileri ekonomik alanın ötesine, askeri işbirliği zemininde de ilerliyor. Katar, 10,000 kişilik ABD üssü yanı sıra, önümüzdeki dönemde 3 bin kadar da Türk askerini topraklarında barındıracak. Katar da eğer arzu ederse önümüzdeki yıllarda Türkiye’de üs açabilecek. İki ülke liderleri, başta Suriye ve Mısır olmak üzere Ortadoğu politikalarının birbirinin eşi olduğunu söylüyorlar. CIA’nin tanımı ile Katar, Arap Dünyasında, Ortadoğu’da olan bitene karşı uyum sağlamak konusunda son derece becerikli ve yararcı bir ülke. Katar’daki Türk üssü ve Türk askeri varlığının İran’a karşı dolaylı bir caydırıcılık sağlaması beklenebilir.
Katar’ın Enerji ve Güvenlik Bağlantısı
Katar Ulusal Bankası (QNB) raporuna göre, Katar’ın doğalgaz rezervleri şu anki (2015) oranlarla üretime 138 yıl daha devam edebilecek. Amerika ve Rusya’nın ardından dünyanın en büyük doğalgaz üreticisi ülke olan Katar, dünya genelinde doğalgaz üretiminin yüzde 5,1 ini gerçekleştiriyor. Katar 2014 yılında dünya genelinde LNG de yüzde 31 ile en fazla ihracat yapan ülke olmuştur. Katar’ın doğal enerji kaynakları Exxon, Mobile ve Shell gibi ABD ve İngiltere’nin dev uluslararası şirketleri tarafından işletilmektedir. Bu uluslararası sermaye bağlantısı ve enerji akışı güvenliğinin ortaya çıkardığı gereksinim, ABD başta olmak üzere Katar’ın savunma ve güvenliğinin Batı tarafından üstlenilmesini de dikte etmektedir. Katar’da 10 bin kişilik ABD üssü bulunmaktadır. Aynı zamanda hemen yakınındaki Bahreyn Emirliği’nde de 1993’den bu yana ABD’nin 5. Filo üssü bulunmaktadır. 1971’de ABD Körfez’in ve bölgenin deniz kontrol ve güvenliğini sağlama sorumluluğunu İngiltere’den devralmıştı. ABD, Katar’daki bu üssü 2015 yılında artan İran deniz tehdidi nedeniyle iki katı oranında genişletmiştir.
ABD-Rusya Doğal Gaz Savaşları
Aşağıdaki harita Suriye’de çatışan tarafların arkasındaki büyük güçlerin hedeflerini göstermektedir. Katar ve İran gazı arkasındaki Rusya ve ABD, Suriye’de mücadele etmektedir. Katar denkleminde Türkiye’nin de olduğu haritada görülmektedir. Savaş uzayınca Katar’ın Türkiye üzerinden Avrupa’ya uzanacak boru hattı güzergâhı iki nedenden planlamadan çıkmış görünüyor.
· Birincisi ABD - Türkiye arasında kaybolan güven nedeniyle ABD artık Katar gazının Türkiye üzerinden naklini desteklememektedir.
· İkincisi, İsrail kendi gazını daha rahat pazarlamak için bütün gaz hatlarının Hayfa üzerinden pazarlanmasını istemektedir
Bu durumda çok fazla bütçe fazlasına sahip Katar, bu gücünü yararcı ve daha uzak görüşlü bir enerji stratejisi ile değiştirmek istemektedir. Bu jeostratejik durum Katar’ı İran’la stratejik yakınlaşmaya ve işbirliğine itmiştir. Katar’ın, ABD ve İsrail’in, Körfez ülkelerine öcü ve ortak tehdit olarak kabul ettirdiği İran’la yakınlaşması, bölgedeki siyasi, mezhepsel, sosyolojik, ekonomik ve güvenlik dengelerini yerle bir etmiştir. Katar İran işbirliği sadece enerji pazarlama açısından değil, aynı zamanda iki ülke deniz sınırları arasındaki münakaşalı bölgelerdeki gaz yataklarının da ortak işletme olanağı sağlamıştır. Katar üzerindeki İran tehdidinin ortadan kalkması güvenlik ihtiyacının azalması yönüyle de bir avantaj olmuştur. Ancak bu defa Katar, Suudilerin başı çektiği Körfez ülkelerinin tehdidi, ablukası ve ambargosu altına girmiştir. ABD tarafından terörizmi finanse ettiği savıyla hedef gösterilen Katar, Türkiye ve İran’ın desteği ile dik duruşunu ve kararlılığını sürdürmektedir. Bunlardan daha da önemlisi Katar’ın İran açılımı, bütün Sünni egemen Arap monarşilerini alarma geçirmiştir. Bu korku koltuk korkusudur. Katar bölgede yüzyıllardan bu yana süren mezhep tabanlı düşmanlıkların ekonomik işbirliği ile ortadan kaldırılabileceğin gösterdi. Bu yönüyle Araplar için kötü ve cezalandırılması gereken bir model oldu. Diğer yandan, yaklaşık 1 milyonun altındaki gerçek Katarlı, 1,5 milyon hizmet ve iş sektöründeki nüfusuna rağmen Katar, Küresel Sistemle bütünleşmedeki başarısı, uluslararası alandaki yatırımları ve yine uluslararası medya sektöründeki etkisi yönüyle öne çıkan bir ülke. Ülkede her yönüyle diğer Arap ülkeleri ile kıyaslandığında günlük hayattaki kıyafet ve yaşam şekli yönüyle büyük bir serbesti olduğunu söylemek mümkün. Bu bağlamda da Katar diğer katı şeriat hukuku uygulayan Arap ülkeleri için kötü bir örnek oluşturuyor.
Yaklaşan Tehlike
Katar’a uygulanan kısıtlamalar ve talepler akıl dışı olarak nitelenebilir. Öyle ki bir anlamda Katar’ın varlığının sona erdirilmesi talep edilmektedir. Teröre destek vermekle suçlanan Katar’ın uyguladığı politikaların geçmişte birçok Arap ülkesi tarafından uygulandığı bilinmektedir. Hele hele IŞİD’in yaratılmasındaki ABD rolü hatırlandığında! Bölge çok dar bir coğrafyadır. Bir kıvılcımla çatışma başlarsa, başta Katar ve Bahreyn’deki ABD üsleri de zarar görür ve müdahil olması kaçınılmaz olur. İran Katar’a yapılacak bir askeri harekâta mutlaka cevap verir. Türk askeri de anlaşmaya dayanarak çatışmaya katılacaktır. Katar’ı abluka ve ambargo ile sıkıştırmak, aynı zamanda Türkiye’ye olan finansal desteğin de kesilmesine neden olabilir. Karşıt grupların Katar üzerinde Türkiye’yi hedef alması da dikkate değer bir husustur. Özetle bölge bir savaşı ve yerel bir çatışmayı bile kaldıramaz. Çatışma halinde Türk askerine saldırı olursa NATO devreye girmez. Çünkü Antlaşmanın 6. Maddesi ittifakın sınırlarını ülke sınırlarına dayandırmıştır. Bu sınırın dışına ilk defa 11 Eylül 2001 sonrası BM görevlendirilmesi dâhilinde NATO Yüksek Konseyi kararı ile Afganistan’a gidilerek çıkılmıştır. Kriz sona erse bile hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Hatta kötü örnek Katar’ın açtığı yoldan, S. Arabistan’ın bölgedeki baskısına rağmen diğer Arap ülkeleri de İran’la yakınlaşmayı seçebilir. Bu tutumun yaygınlaşması ya Batı’yı daha fazla korkutacaktır, ya da bölgedeki demokrasini yerleşmesi için bir fırsat olarak değerlendirilecektir.
Katar, Kütahya büyüklüğündeki yüzölçümü, bir milyonun altındaki yerli nüfusu, sadece petrol ve doğal gaza dayalı milli geliri gibi özellikleri nedeniyle bir devletten ziyade özel konumlu bir siyasi oluşum olarak değerlendirilebilir. Katar, ABD’nin 2003 yılında Irak’a müdahalesi sonrasında bölgede İran’ın mezhep odaklı artan siyasi nüfuz alanı nedeniyle güvenlik sorunları yaşamaktadır. Bu sorun aslında bütün Körfez ülkeleri için geçerlidir. Katar ve bölge için en büyük radikal kırılma Irak’ta bir asra yakın devam eden Sünni iktidarın Şii iktidar ile yer değiştirmesidir. Diğer yandan Katar’ın Suudi Arabistan’la olan sınırı boyunca da Şiiliğin İran’dakine yakın olan ana akımından 12 İmam inancına sahip Şiilerin yaşaması ayrı bir sorun yaratmaktadır. Bu oluşum Katar’ın Suudi Arabistan başta olmak üzere Kuveyt ve Birleşik Arap Emirlikleri ile stratejik ittifak içinde olmasını dikte etmektedir. Katar, içinde bulunduğu jeopolitik zafiyeti, dünya enerji piyasasındaki konumu ve bütçe fazlası yüksek gelirinin uluslararası ölçekte ona sağladığı siyasi ve ekonomik ağırlığı ile kapatmaya çalışmaktadır. Bu ağırlığını, başta Avrupa olmak üzere yaptığı dış yatırımlarla ve ikili savunma ve güvenlik anlaşmaları ile artırmaya çalışmaktadır. Katar’ın dünya enerji denklemindeki önemli ve vazgeçilemez pozisyondaki yeri ona bu konuda geniş bir hareket alanı sağlamaktadır.
Türkiye - Katar Stratejik İlişkilerin Açılımı
Türkiye - Katar ilişkileri bölgedeki karmaşa sonrasında Suudi Arabistan’la olduğu gibi daha stratejik bir içerik kazanmıştır. Ekonomik ve güvenlik gibi iki önemli boyuta yükselen bu yakınlık her iki taraf için de avantajlar sağlamaktadır. Türkiye’nin Katar’dan aldığı yılda 1,2 milyar metre küplük sıvı doğal gazın artırılması (LNG) öngörülmektedir. Hatta Türkiye’de bir LNG depolama merkezi kurulması da iki ülke arasındaki pazarlık konularından bir tanesidir. Bunların yanı sıra, Katar’da Türk okulları şimdiden devreye girmiş ve sıra Türk üniversitesi çalışmalarına kadar gelmiş durumda. 2013 yılından bu yana özellikle petrol dışı sektörlerin büyüme ve bütçe gelirleri üzerindeki payını artırmayı hedefleyen Emirlik, Dünya Kupası 2022’ye ev sahipliği planları içinde de 200 milyar dolarlık alt yapı yatırımı gerçekleştirmeyi planlıyor. İnşaat sektöründeki canlılık sayesinde ithal edilen emek gücü nüfus artış hızını da son 10 senedir inanılmaz bir hıza; % 9-10 arasına oturtmuş durumda. Türkiye’den Katar’ın inşaat sektöründe yer alan şirketlerin yüklendiği işlerin büyüklüğü 2015 sonu itibarıyla 15 milyar dolara ulaşmış durumda. Bu rakam Katar’ı ülkemiz yüklenicilerinin Irak ve Suudi Arabistan’dan sonra Ortadoğu’da en çok iş aldığı üçüncü; dünya ölçeğinde sekizinci ülke konumuna taşıyor. Katar’ın da Türkiye’de medya, perakendecilik ve finans sektörlerine (Şekerbank’ı da sayarsak) ortaklıklar-satın almalar yoluyla yönelttiği uzun vadeli sermaye yaklaşık 10 milyar dolar gibi önemli bir seviyede. Üstelik Türkiye-Katar ilişkileri ekonomik alanın ötesine, askeri işbirliği zemininde de ilerliyor. Katar, 10,000 kişilik ABD üssü yanı sıra, önümüzdeki dönemde 3 bin kadar da Türk askerini topraklarında barındıracak. Katar da eğer arzu ederse önümüzdeki yıllarda Türkiye’de üs açabilecek. İki ülke liderleri, başta Suriye ve Mısır olmak üzere Ortadoğu politikalarının birbirinin eşi olduğunu söylüyorlar. CIA’nin tanımı ile Katar, Arap Dünyasında, Ortadoğu’da olan bitene karşı uyum sağlamak konusunda son derece becerikli ve yararcı bir ülke. Katar’daki Türk üssü ve Türk askeri varlığının İran’a karşı dolaylı bir caydırıcılık sağlaması beklenebilir.
Katar’ın Enerji ve Güvenlik Bağlantısı
Katar Ulusal Bankası (QNB) raporuna göre, Katar’ın doğalgaz rezervleri şu anki (2015) oranlarla üretime 138 yıl daha devam edebilecek. Amerika ve Rusya’nın ardından dünyanın en büyük doğalgaz üreticisi ülke olan Katar, dünya genelinde doğalgaz üretiminin yüzde 5,1 ini gerçekleştiriyor. Katar 2014 yılında dünya genelinde LNG de yüzde 31 ile en fazla ihracat yapan ülke olmuştur. Katar’ın doğal enerji kaynakları Exxon, Mobile ve Shell gibi ABD ve İngiltere’nin dev uluslararası şirketleri tarafından işletilmektedir. Bu uluslararası sermaye bağlantısı ve enerji akışı güvenliğinin ortaya çıkardığı gereksinim, ABD başta olmak üzere Katar’ın savunma ve güvenliğinin Batı tarafından üstlenilmesini de dikte etmektedir. Katar’da 10 bin kişilik ABD üssü bulunmaktadır. Aynı zamanda hemen yakınındaki Bahreyn Emirliği’nde de 1993’den bu yana ABD’nin 5. Filo üssü bulunmaktadır. 1971’de ABD Körfez’in ve bölgenin deniz kontrol ve güvenliğini sağlama sorumluluğunu İngiltere’den devralmıştı. ABD, Katar’daki bu üssü 2015 yılında artan İran deniz tehdidi nedeniyle iki katı oranında genişletmiştir.
ABD-Rusya Doğal Gaz Savaşları
Aşağıdaki harita Suriye’de çatışan tarafların arkasındaki büyük güçlerin hedeflerini göstermektedir. Katar ve İran gazı arkasındaki Rusya ve ABD, Suriye’de mücadele etmektedir. Katar denkleminde Türkiye’nin de olduğu haritada görülmektedir. Savaş uzayınca Katar’ın Türkiye üzerinden Avrupa’ya uzanacak boru hattı güzergâhı iki nedenden planlamadan çıkmış görünüyor.
· Birincisi ABD - Türkiye arasında kaybolan güven nedeniyle ABD artık Katar gazının Türkiye üzerinden naklini desteklememektedir.
· İkincisi, İsrail kendi gazını daha rahat pazarlamak için bütün gaz hatlarının Hayfa üzerinden pazarlanmasını istemektedir
Bu durumda çok fazla bütçe fazlasına sahip Katar, bu gücünü yararcı ve daha uzak görüşlü bir enerji stratejisi ile değiştirmek istemektedir. Bu jeostratejik durum Katar’ı İran’la stratejik yakınlaşmaya ve işbirliğine itmiştir. Katar’ın, ABD ve İsrail’in, Körfez ülkelerine öcü ve ortak tehdit olarak kabul ettirdiği İran’la yakınlaşması, bölgedeki siyasi, mezhepsel, sosyolojik, ekonomik ve güvenlik dengelerini yerle bir etmiştir. Katar İran işbirliği sadece enerji pazarlama açısından değil, aynı zamanda iki ülke deniz sınırları arasındaki münakaşalı bölgelerdeki gaz yataklarının da ortak işletme olanağı sağlamıştır. Katar üzerindeki İran tehdidinin ortadan kalkması güvenlik ihtiyacının azalması yönüyle de bir avantaj olmuştur. Ancak bu defa Katar, Suudilerin başı çektiği Körfez ülkelerinin tehdidi, ablukası ve ambargosu altına girmiştir. ABD tarafından terörizmi finanse ettiği savıyla hedef gösterilen Katar, Türkiye ve İran’ın desteği ile dik duruşunu ve kararlılığını sürdürmektedir. Bunlardan daha da önemlisi Katar’ın İran açılımı, bütün Sünni egemen Arap monarşilerini alarma geçirmiştir. Bu korku koltuk korkusudur. Katar bölgede yüzyıllardan bu yana süren mezhep tabanlı düşmanlıkların ekonomik işbirliği ile ortadan kaldırılabileceğin gösterdi. Bu yönüyle Araplar için kötü ve cezalandırılması gereken bir model oldu. Diğer yandan, yaklaşık 1 milyonun altındaki gerçek Katarlı, 1,5 milyon hizmet ve iş sektöründeki nüfusuna rağmen Katar, Küresel Sistemle bütünleşmedeki başarısı, uluslararası alandaki yatırımları ve yine uluslararası medya sektöründeki etkisi yönüyle öne çıkan bir ülke. Ülkede her yönüyle diğer Arap ülkeleri ile kıyaslandığında günlük hayattaki kıyafet ve yaşam şekli yönüyle büyük bir serbesti olduğunu söylemek mümkün. Bu bağlamda da Katar diğer katı şeriat hukuku uygulayan Arap ülkeleri için kötü bir örnek oluşturuyor.
Yaklaşan Tehlike
Katar’a uygulanan kısıtlamalar ve talepler akıl dışı olarak nitelenebilir. Öyle ki bir anlamda Katar’ın varlığının sona erdirilmesi talep edilmektedir. Teröre destek vermekle suçlanan Katar’ın uyguladığı politikaların geçmişte birçok Arap ülkesi tarafından uygulandığı bilinmektedir. Hele hele IŞİD’in yaratılmasındaki ABD rolü hatırlandığında! Bölge çok dar bir coğrafyadır. Bir kıvılcımla çatışma başlarsa, başta Katar ve Bahreyn’deki ABD üsleri de zarar görür ve müdahil olması kaçınılmaz olur. İran Katar’a yapılacak bir askeri harekâta mutlaka cevap verir. Türk askeri de anlaşmaya dayanarak çatışmaya katılacaktır. Katar’ı abluka ve ambargo ile sıkıştırmak, aynı zamanda Türkiye’ye olan finansal desteğin de kesilmesine neden olabilir. Karşıt grupların Katar üzerinde Türkiye’yi hedef alması da dikkate değer bir husustur. Özetle bölge bir savaşı ve yerel bir çatışmayı bile kaldıramaz. Çatışma halinde Türk askerine saldırı olursa NATO devreye girmez. Çünkü Antlaşmanın 6. Maddesi ittifakın sınırlarını ülke sınırlarına dayandırmıştır. Bu sınırın dışına ilk defa 11 Eylül 2001 sonrası BM görevlendirilmesi dâhilinde NATO Yüksek Konseyi kararı ile Afganistan’a gidilerek çıkılmıştır. Kriz sona erse bile hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Hatta kötü örnek Katar’ın açtığı yoldan, S. Arabistan’ın bölgedeki baskısına rağmen diğer Arap ülkeleri de İran’la yakınlaşmayı seçebilir. Bu tutumun yaygınlaşması ya Batı’yı daha fazla korkutacaktır, ya da bölgedeki demokrasini yerleşmesi için bir fırsat olarak değerlendirilecektir.