Bir Kandil, Bir Kandilli; Bir Kandil, Bir Kandilli

Makale

Her gün yeni bir kara habere uyanıyor, her akşam yeni bir kötü haberle uyuyoruz. İyi şeyler düşleyebilmemiz ve yarınlara zinde uyanabilmemiz için bunların olmaması gerek....

Her gün yeni bir kara habere uyanıyor, her akşam yeni bir kötü haberle uyuyoruz. İyi şeyler düşleyebilmemiz ve yarınlara zinde uyanabilmemiz için bunların olmaması gerek. Bir Kandil vuruyor, bir Kandilli yeni bir depremle vurulduğumuz haberini duyuruyor. Ama her ikisinde de televizyon ekranlarından gördüklerimiz, içimizi hun ediyor, kalbimiz sıkışıyor. Kandil ile Kandilli’ nin farkı, bir tamamen insan ürünü yani değiştirebileceğimiz cinsten. Diğeri ise aslında doğal ve onun üzerinde yapabileceğimiz şeyler, sadece kırık fay hatları üzerine yerleşmemek, yerleşilmesine izin vermemek, eğer yerleşilecekse de sağlam yapılara yerleşmek. Başka türlü yapılaşmaya aman vermemek. Kandil de, Kandilli de anaların, evlatların, karı koca ve bacıların yüreğine od salması, gözlerde yaş, yüreklerde ateş olarak kalması ile maruf.

Deprem ve Şiddeti

Kandilli rahmetli dedemin deyimi ile “hareket-i arz“ı ölçüyor ya! Son Van depreminde kafaları karıştırsa da genellikle üç aşağı beş yukarı, şiddetli depremlerin 5.50 - 6.00 Riechter ve üzerinde olduğunu biliyoruz. Biz sade vatandaşlar için depremin yerin ne kadar altında veya sathında ve hangi faya daha yakın olduğunun, nereyi ve ne zaman tetikleyeceğinin pek önemi yok gibi gözüküyor. Ama bilinçli bir deprem bölgesi halkı olmanın temel mükellefiyetlerini omuzlarımızda giderek daha fazla hissediyoruz. Artık İtalya’ da “deprem olmaz“ tahmini yapan uzmanlara hapis cezası takdir ediliyor. Bizde de uzmanların sorumluluğu, panik ve karamsarlığa neden olmadan her an ölçüm yapıp, gerekli uyarı ve bilinçlendirmelerde bulunmak. Yani yasal sorumlulukları olmalı. Biz sade vatandaşların ise korunma, koruma, gerektiğinde dayanışmayı öğrenme yükümlülüğü var. Bunun da ötesinde eli tutan her kesin gerektiği zaman enkazdan insan kurtarmayı insanlığa bir borç olarak kabul etmesi ve “devlet nerede?“ diye kışkırtıcı çığlık atmaması gerekiyor. Bir doğal afet karşısında, ABD de önce insanlar bizzat kendileri önlem alıp, kurtarma, koruma ve yardımlaşma moduna geçiyor. Yani bilinçli sivil girişimin desteği önemli ve değeri büyük.

Depremin Hissedilen Şiddeti

Şimdi bir de uzmanlar, geçerli nominal deprem ölçüsü yanı sıra hissedilen deprem ölçüsünden bahsetmeye başladı. Bunu nasıl hesaplıyorlar, reel bir deprem kavramını nasıl belirliyorlar? Bunu Van depreminin hissedilen ölçüsünün 10. 00 şiddetinde olduğunu açıklayan Deprem Dede Prof.Dr. Ahmet Mete Işıkara’ya sormak gerekiyor tabii. Ama ilk akla gelen şey, bu ölçünün meteoroloji raporlarındaki “hissedilen soğukluk(Chill Factor)“ gibi olduğu. Yani nasıl havada ısı düşmesine ilaveten rüzgârın yarattığı serinlik, ek bir üşüme duygusu yaratıyorsa, herhalde deprem sarsıntılarına ilave bir kırılma gücü etkisi veya bir başka teknik açıklama vardır. Ama bence depremin asıl hissedilen etkisi, genç ihtiyar, çoluk, çocuk canların ve can yongası malların kaybıdır. Ölenler için, enkaz altında kalıp hemen gömülememe, geride kalanlar için kayıplarını bulamama, soğukta veya kavurucu sıcakta, evsiz barksız günler geceler geçirmenin yarattığı mahrumiyettir. İnsanların deprem sonrasında gelecek ile bağlarını yitirme duygusuna kapılmaları, büyük psikolojik yıkıntılar yaşamaları ve her felaketi artık doğal kabul etmeleridir. İnsan kaybının büyük olduğu hiçbir felaket için, bütçe maliyeti hesabı anlamlı olamaz. Ama kurallı yapılanmalar ve yaratılacak bilinç ile bu maliyeti azaltmak mümkün olabilir. Deprem zarar ve hasar değerlendirmede, yaratılacak “Dürüst insan“ profili ile “Sarı Pınar 1911“ misali yolsuzlukların da önlenmesi de mümkün.

Terör’ün Şiddeti Kaç Riechter?

Doğal afetlerle yaşam savaşı veren bir ülkede, her gün olmayan büyük depremlerin şiddetini Kandilli ölçüyor. Yabancı menşei’ li merkezler de ya onaylıyor veya başka başka ölçüler veriyor. Fevkalade duyarlı aletler, insanın hissettiği veya hissetmediği on binlerce deprem kaydediyor her gün. Üstüne üstlük hissedilen deprem şiddeti de Riechter ölçüsüne vurulabiliyorsa, her halde teröründe de şiddeti, bir ölçüye vurulabilir.

Ama her gün yaşadığımız ve artık, Kandilli kaynağına değil de Kandil kaynağına dayanarak ölçülen terörün şiddetini daha çok hissedilen şiddet olarak vermek gerek. Çünkü şiddeti, önce kaybettiklerimize saygı ile ceset adedi olarak düşünmediğimiz bir sayı ile ifade ediyor ve onlara “şehit“ diyoruz. Terörün bir maliyet profili de var elbet. Ama onun hissedilen şiddetini, siz gelin de telaffuz edebilin. Kim anaların, bacıların, eşlerin ve yavruların yüreğinde esen fırtınanın şiddetini, bir Riechter benzeri ölçüye vurabilir ki? Her gün “ne güneşler batıyor!“ bunun değeri nasıl verilir ki? Ama bir endişem var. Her felaketi artık doğal olarak kanıksayan ve dini inanç gereği şahadeti ulaşılabilecek en yüce mertebe olarak kabul eden insanlarımız, terörün hissedilen değerini yeterince yüksek tutmuyor.

Deprem bir hareket-i arz ise terör, bir tür istenmeyen, tel’in ettiğimiz harekât-ı beşer. Örgütlü bir grubun, hangi ideoloji veya niyetle olursa olsun, asker-sivil, masum insanları öldürmesi, kaçırıp işkence etmesi, tuzak, bomba ve saldırlar ile yüreklere korku, endişe veya isyan duygusu salması insanlığın kabul edeceği bir şey olmamalı. Depremleri, tayfunları, yanardağ patlamalarını dünyanın her yerinde yaşamaya mahkûm insanlık. Yine de teknoloji ile korunma imkânları aranıyor. Ya terör? Bu insan yapısı gerçeği niye değiştiremiyoruz? Bu sadece Türkiye için değil. Dünyanın her yeri için geçerli bir şey. Ama böyle diye asla mazur görülemez.

Güneş Yarın Yine Doğacak

Umut olmadan yaşayamıyoruz. Her felakette bile bir umut var. Ona sarılmak veya tutunmak zorundayız. Yarın ışık olmayacağını bilseydik ne yapardık acaba? Ne gariptir ki, felaketin ölçüsünü veren Kandilli de, felaketlerin çıbanbaşı Kandil de, loş da olsa bir ışık çağrışımı yaratıyor insanda.. Ama benim asıl sorum şu: Nasıl oldu da 1999 depremi Yunanistan ile Türkiye’yi aynı felaketin etrafında barıştırdı da, Van Depremi veya her hangi bir başka deprem bu ülkenin asıl unsurlarını kucaklaştırmaz?

Bu düşünce ile bugün hüznümde ve umudumda Van depremi var. Hem depreme, hem teröre yitirdiğimiz canlara, canlarımıza rahmet diliyorum. Acımız büyük. Ama umudumuz da tükenmedi.

Bu içerik Marka Belgesi altında telif hakları ile korunmaktadır. Kaynak gösterilmesi, bağlantı verilmesi ve (varsa) müellifinin/yazarının adı ile unvanının aynı şekilde belirtilmesi şartı ile kısmen alıntı yapılabilir. Bu şartlar yerine getirildiğinde ayrıca izin almaya gerek yoktur. Ancak içeriğin tamamı kullanılacaksa TASAM’dan kesinlikle yazılı izin alınması gerekmektedir.

Alanlar

Kıtalar ( 5 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 2776 ) Etkinlik ( 223 )
Alanlar
TASAM Afrika 77 650
TASAM Asya 98 1114
TASAM Avrupa 23 650
TASAM Latin Amerika ve Karayip... 16 67
TASAM Kuzey Amerika 9 295
Bölgeler ( 4 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 1406 ) Etkinlik ( 54 )
Alanlar
TASAM Balkanlar 24 297
TASAM Orta Doğu 23 623
TASAM Karadeniz Kafkas 3 297
TASAM Akdeniz 4 189
Kimlikler ( 2 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 1304 ) Etkinlik ( 78 )
Alanlar
TASAM İslam Dünyası 58 786
TASAM Türk Dünyası 20 518
TASAM Türkiye ( 1 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 2054 ) Etkinlik ( 83 )
Alanlar
TASAM Türkiye 83 2054

Artık ahkâm kesmekten öte çapı kalmayan Birleşmiş Milletlerin(BM), Afet Riski Azaltma Günü yaklaşırken uygun gördüğü tema bu yıl oldukça ilginç. Adeta eski kuşaklardan ümidi kesmişçesine 2024, Uluslararası Afet Riski Azaltma Günü olan 13 Ekim için açıklanan tema “ Bir Sonraki Kuşağın, dirençli bir G...;

Geçtiğimiz Eylül ayında Arnavutluk Başbakanı Edi Rama’nın ABD’deki temasları sırasında ortaya attığı Arnavutluk’ta mini bir Vatikan modeli Alevi/Bektaşi devleti kurma planı halen devam eden şaşkın ve meraklı tartışmaları doğurdu. ;

Afrika, küresel terör örgütleri El Kaide ve DAEŞ'in rekabet ve savaş alanına dönüşmüş durumda. Bölgedeki zayıf devlet yapıları, etnik ve dini çatışmaların varlığı, ekonomik sorunlar ve sosyal huzursuzluk gibi etkenler, bu örgütler için ideal bir zemin yarattı. ;

27 Eylül 1538’de Haçlı donanmasına karşı kazanılan Preveze Deniz Savaşı’nın gerek icrası gerekse sonuçları çok tartışılmıştır. Basit taktik ve teknik nedenlerden,;

ABD ve Japonya, Çin'e çip teknolojisi ihracatını kısıtlamaya yönelik önemli bir anlaşmada son aşamaya geldi. Ancak Japon şirketleri, bu ihracat kısıtlamalarının ardından Çin'den gelebilecek olası misilleme tehditlerinden endişe duyuyor. Peki Çin’in çip üretimindeki pazar payı nedir? Anlaşmanın ana h...;

ABD ve Japonya, Çin'e çip teknolojisi ihracatını kısıtlamaya yönelik önemli bir anlaşmada son aşamaya geldi. Ancak Japon şirketleri, bu ihracat kısıtlamalarının ardından Çin'den gelebilecek olası misilleme tehditlerinden endişe duyuyor. Peki Çin’in çip üretimindeki pazar payı nedir? Anlaşmanın ana h...;

Savunma sanayii, bir ülkenin güvenliği ve ekonomik kalkınması için kritik öneme sahiptir. Türkiye’nin jeopolitik konumu ve iç-dış tehditler, savunma sanayiinin önemini artırmaktadır. Terörle mücadele, Türk savunma sanayiinin gelişimini etkileyen başlıca faktörlerden biridir. Bu çalışma, terörle müca...;

Bu makale, diasporaların dünya sahnesinde nasıl bir güç unsuru haline geldiğini ve Türkiye'nin Afrika'daki etkisini artırma potansiyelini ele alıyor. Türk diasporasının Afrika'da üstlenebileceği kritik rol ve bu stratejinin Türkiye'nin ulusal çıkarlarına katkıları, yeni bir bakış açısıyla tartışılıy...;

10. İstanbul Güvenlik Konferansı (2024)

  • 21 Kas 2024 - 22 Kas 2024
  • İstanbul - Türkiye

Millî Savunma ve Güvenlik Akademisi Sertifika Programı | 2024 Dönem 1

Millî Savunma ve Güvenlik Akademisi Sertifika Programları ile katılımcılara stratejik yönetim ve liderlik alanlarındaki yeniliklerin aktarılması, Türkiye ve dünyadaki gelişmeler ışığında ulusal ve uluslararası güvenlik stratejileri konularında çok yönlü analiz, sentez ve değerlendirmeler yapabilmelerine, çözüm önerileri, farkındalık ve gelecek öngörüleri geliştirmelerine destek sağlanması amaçlanıyor.

  • 20 Oca 2024 - 10 Şub 2024
  • Cumartesileri 10.00-13.30 (Çevrimiçi) -
  • İstanbul - Türkiye

Millî Savunma ve Güvenlik Akademisi Sertifika Programı | 2023 Dönem 1

21. yüzyıl güvenlik sorunlarının dönüşümünü takip edebildiğimiz bir dönem olarak dikkat çekmektedir.

  • 11 Kas 2023 - 02 Ara 2023
  • Cumartesileri 10.00-13.30 (Çevrimiçi) -
  • İstanbul - Türkiye

Türkiye - AB İlişkilerinin 60. Yılı ve Geleceği Konferansı

  • 24 Eki 2023 - 24 Eki 2023
  • İstanbul Kent Üniversitesi Kağıthane Kampüsü -
  • İstanbul - Türkiye

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “ABD Hegemonyasına Meydan Okuyan Çin’in Zorlu Virajı; Güney Çin Denizi” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “Küresel Rekabet Penceresinden Pasifik Adaları” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in uzun araştırmalar sonunda hazırladığı “TEKNOLOJİK ÜRETİMDE BAĞIMSIZLIK SORUNU; NTE'LER VE ÇİPLER ÜZERİNDE KÜRESEL REKABET” isimli stratejik raporu yayımladı

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “Sri Lanka’nın Çöküşüne Küresel Siyaset Çerçevesinden Bir Bakış” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “Çin-Japon Anlaşmazlığında Doğu Çin Denizi Derinlerdeki Travmalar” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in uzun araştırmalar sonunda hazırladığı “MYANMAR; Büyük Oyunun Doğu Sahnesi” isimli stratejik raporu yayımladı

İngiltere’nin II. Dünya Savaşı sonrasında Hint Altkıtası’ndan çekilmek zorunda kalması sonucunda, 1947 yılında, din temelli ayrışma zemininde kurulan Hindistan ve Pakistan, İngiltere’nin bu coğrafyadaki iki asırlık idaresinin bütün mirasını paylaştığı gibi bıraktığı sorunlu alanları da üstlenmek dur...

Devlet geleneğimizde yüksek emsalleri bulunan Meritokrasi’nin tarifi; toplumda bireylerin bilgi, bilgelik, beceri, çalışkanlık, analitik düşünce gibi yetenekleri ölçüsünde rol almalarıdır. Meritokrasi din, dil, ırk, yaş, cinsiyet gibi özelliklere bakmaksızın herkese fırsat eşitliği sunar ve başarıyı...