Arap baharı kavramı son ayların en revaçta kavramlarından birisi oldu. Şüphesiz bu “baharı“ başlangıcı ve devamı sürecinde sorular ve şüpheler çevrelemekte. Kimilerine göre bu bahar bir emperyal aklın kendisini perdelemek amacıyla halkları öne çıkarıp demokrasi ve özgürlük gibi çağımızın kült kavramlarıyla destekleyerek grupsal arzuları olumlayan bir süperegonun ya da emperyal projenin estetize edilmiş süslü adıdır. Diğer bir bakış ise son yüzyılını sömürge ve dikta altında ezilerek geçiren toplumların artık ulaştıkları belirli bir toplumsal bilinç ve farkındalık ile yıllardır birey ve toplum bazında önlerini kapatan idarecilere tarihin yol açtığı bir dönemde sosyal ve milli bir bilinçle dur demeleridir. Bu baharı bir yaz mı takip edecek yoksa hazan olup giden bir yalancı bahar mı olacak bunu zaman gösterecek. Bu baharın Araplar dışında bölgede bulunan diğer ülke ve milletlere de doğrudan ve dolaylı etkileri olacağı da muhakkaktır.
Hatta bölgenin enerjik çocuğu İsrail’in bile bu baharın esintilerinden vareste kalamayacağı görülmektedir. Her ne olursa olsun Türklerin doğrudan muhatap ve müdahil olduğu bu olaylar da şüphesiz kavramlar bazında bir devlet aklının kendini oryante etmesi ve yeni dönem için yeni bir söz söylemesi de gerekmektedir. Bu sözün şüphesiz bir kanadı zamanın ruhuna dokunurken bir yanı ise derin köklerden beslenmelidir. Bu nedenle de düşünce dünyamızın aşkın değerlerini zamanın idraki ile birleştirip yeni bir varoluş ve birliktelik iradesini oluşturacak kavramları düşünmeye başlamanın zamanı gelmiş görülmektedir. Dün iyisi ve kötüsüyle dünde kalmıştır ve bugün yeni şeyler söylemek lazımdır. Zira zamanın getirdiklerini yönetemeyenleri zamanın ruhu yönetmeye başlar ve bu aşamadan sonra başkalarının kavramlarına mahkûmiyet veya taşeronluk dışında bir tercih de pek kalmamaktadır. Bu nedenle sosyal bilimcilerin değişik alanlarında çalışan ve düşünenlerin bu yolda sarf-ı mesaiye başlamaları gerekmektedir. Bu baharım hazan olması halinde dökülen yapraklar bizim bahçemize dökülecek ve çıkması muhtemele yangınlardan uzak durmamız da pek mümkün olamayacaktır.