Yirmibirinci Yüzyıl'da Afrika'nın yeniden doğuşu olacak mı? Afrika'nın rönesansı nihayet bu yüzyılda gerçekleşecek mi? Afrika ile ilgili değerlendirmeler arasında pesimist, kötümser bakışlar yanında, iyimser görüşlere de rastlıyoruz. Afrika'ya yönelik tahliller bu ikilemi yansıtırken, kıtaya ait gerçekleri nasıl değerlendirmeliyiz? İyimserlik ve kötümserlik arasında Afrika'ya gerçekçi bir yaklaşım nasıl olmalı? Afrika'nın yeniden doğuşu konusunda daha evvelki yıllarda da aynı sözlerin sarf edildiği ve istenilen sonuca ulaşılamadığı göz önüne alınırsa, bu söylemin ciddiliğine inanabilir miyiz?
Afrika'nın yeniden doğuşu, onun dünyadaki imajı ile de yakından ilgili bir husustur. Bu imajı iyileştirmek, Afrika'ya yönelik yabancı yatırımların sağlanmasını, Afrika'nın dünya ekonomik ve siyasal konjonktüründeki yerinin sağlamlaştırılmasım, kıtanın uluslararası camiadaki konumunun etkinleştirilmesini gerçekleştirmek, Afrika ülkelerinin, dünya politikasının oluşturulmasında önemli bir rol oynamalarını sağlamak için de gereklidir.
Ancak tarihin getirdiği veriler ışığında, Romalı tarihçi Büyük Pliny'nin belirttiği gibi "Out of Africa always something new" diyebiliriz. Neokolonializm ve Soğuk Savaş'm ortaya çıkardığı Afrika ile ilgili yanlış değerlendirmeler artık sona erdi. Afrika, tüm gerçek boyutları ile gözümüzün önünde duruyor ve şimdi Afrika için yeni bir dönem başlıyor. Bu dönemi, Afrika'nın yeniden doğuşu şeklinde tanımlıyabiliriz. Zira bu dönemde, herşeyden evvel Afrika kendi kaderini kendi eline almayı başarmış bulunuyor. Afrika Birliği yavaş yavaş etkin bir konuma geliyor ve "Afrika Afrikalılarındır" ilkesinin en belirgin örgütü halini alıyor. Bu örgüt tarafından Afrika ile ilgili sorunların dış müdahale olmadan Afrikalılar arasında çözüme kavuşturulması için önemli adımlar atılıyor ve bu yönde başarılar elde edilmeye başlanıyor.