Soğuk Savaşın gerilim dolu yıllarından günümüz uluslararası ilişkilerine miras kalan konuların belki de en önemlisi nükleer silahlar konusudur. Nükleer silahlanmanın İran'ın nükleer programı ile yeniden uluslararası gündeme geldiği bu günlerde geçmişte yaşanmış tecrübelerin incelenmesi faydalı olacaktır.
Bu bölümün asıl amacı "Libya modeli" olarak da adlandırılan Libya'nın askeri yollara başvurmadan elindeki kitle imha silahlarından vazgeçme kararı almasını incelemek ve bu olayın İran için de uygulanabilirliğini tartışmaktır. Okuyacağınız bölümde "Libya modeli" olarak da adlandırılan yani Libya'nın nükleer silah programından vazgeçirilmesinde izlenen metot ele alınacaktır. Bu olayı farklı kılan askeri yöntemlere başvurulmadan sorunun çözülmüş olmasıdır. İlerleyen safhalarda görüleceği gibi Libya'ya yönelik uygulanan katı ekonomik yaptırımlar ve ambargo etkili oldu. Nükleer silahlarından vazgeçen birçok ülke olmasına rağmen Libya'yı incelememizin ardındaki bir diğer neden de şudur: Libya'nın durumu İran gibi henüz nükleer silah üretmeden bu silahlardan vazgeçmiş bir ülke olması hasebiyle benzerlik göstermektedir. Oysaki Afrika'da yine nükleer silahsızlanmaya örnek olarak gösterilebilecek Güney Afrika Cumhuriyeti nükleer silah üretip başarıyla test ettikten sonra bundan vazgeçmiştir.
Bu makalede de öncelikle uluslararası sistemde var olan ve bir tür "paradoks" olarak tanımlayabileceğimiz mevcut düzenleme ve normların ortaya koyduğu uluslararası nükleer rejimin yoruma açık yapısını ele alacağım. Başlarken bunu vurgulamanın yerinde olacağı kanaatindeyim. Çünkü İran kendi nükleer programını savunurken ve Amerika Birleşik Devletleri (ABD) başta olmak üzere İran'ın nükleer programına itiraz eden ülkeler ise itirazlarını dile getirirken Nükleer Silahların Artırılmasının Önlenmesi Anlaşması'mn (Non- Proliferation Treaty - bundan sonra kısaca NPT olarak zikredilecektir.) aynı maddelerini kullanmaktadırlar. Daha sonra ise ülkeleri nükleer silah edinmeye iten nedenleri inceleyeceğim. Ardından da nükleer silaha sahip ülkelerin veya üretme aşamasında olan ülkelerin vazgeçişleri ele alınacaktır. İlerleyen sayfalarda ise Libya'yı geniş şekilde ele alarak bu ülkenin tarihi bir kararla elindeki kitle imha silahlarından vazgeçme kararını almasını inceleyerek bu aldığı bir dünyada yasamak zorunda kalırız". Yaratıcı çözümler diplomasiye ve çok taraflı uzlaşı çabalarına ağırlık verecek nitelikte olmalıdır çünkü nükleer savaşı önlemenin tek yolu, uluslararası sistemi ülkeler arasındaki anlaşmazlıkların şiddete başvurulmadan çözülebileceği bir yenidünya düzenine dönüştü- rülmesidir. Tüm bu hassasiyetler de UAEK'nın görevinin daha hassas ve hayati bir hal almasına neden olmaktadır: ülkeleri nükleer enerjinin faydalarından mahrum etmemek ve aynı zamanda ülkelerin bu teknolojiyi silah üretimi için kullanmalarının önüne geçmek. Çünkü karşı karsıya olduğumuz tehlikenin boyutları karşısında insan ister istemez irkilip dehşete kapılıyor. Günümüzde dünyanın cephaneliğinde 20 milyon ton TNT gücüne sahip yani diğer bir ifadeyle Hiroşima'ya atılan bombadan en az 1.600.000 defa daha güçlü 50,000'den fazla nükleer savaş başlığı bulunduğu tahmin edilmektedir. Bir tek hidrojen bombası İkinci Dünya Savaşı sırasında atılan tüm bombalardan (yaklaşık iki megaton) daha fazla patlayıcı güce sahiptir. Devletlerin dünyayı bir cehenneme çevirebilecek bu korkunç güç üzerinden rekabet etmeleri ise olayın ayrı bir boyutu.