“Arap Baharı“ndan biz uzun bir uykudan uyanan Arap halklarının, Mısır’da, Tunus’da, Suriye, Yemen ve Libya’da, tomurcuklanan özgürlük ve demokrasi filizlerine uzanıp dokunma gayretini anladık. Kuzey Afrika ve Arap yarımadasında baskıcı rejimlere karşı, daha iyi, daha saygın ve özgür yaşam isteğiyle başkaldıran ve bu uğurda baş vermeye hazır bir halk gördük. Evet, sular oralarda henüz durulmadı. Kolay kolay durulacağa da benzemiyor. Halklar neyi ne kadar istiyor? Şu ana kadar ne gibi kazanımları oldu? Pek belirgin değil. Libya ve Suriye hala kardeş kavgasında ve birbirlerine karşı, yabancılarla bile ittifaktan çekinmeyecek hale geldiler. Olayların olmadığı Fas’ta kral meşruti monarşiye geçti bile.. Oysa Ürdün’de reformlar hala ayağını sürüyor. Ama ne olursa olsun Arap baharı bir uyanışı temsil ediyor. Bu uyanış ile üzerlerindeki, mezellet tozunu silkip atabilecekler mi bilemem ama bence onların ki zaten uyku değil bir komaydı.
Oysa Yunanistan neredeyse 12 yıldan beri bir rehavet, bir güzellik uykusu uyuyor. Onlar adeta “Gülelim, eğlenelim, kâm alalım dünyadan“ felsefesi ile günlerini gün ediyorlardı ve buna devam etmek istiyorlar. Avrupa Birliği Yunanistan’ın yollarını, köprülerini, limanlarını, havaalanlarını yaptı, daha çok turist aldılar. Stadyumlarını yaptı. Olimpiyat düzenlediler. Adalarına, sahillerine standartlar getirdi. Yunanlılar Avrupalılardan daha fazla tatil yapmaya devam etti. Hazıra dağ dayanmaz, Akropol ve Lykavittos tepeleri nasıl çatırdamasın?1999 da deprem onlara bu dünyanın fani olduğunu bir kez daha hatırlatmış olmalı ki Türkiye ile helalleştiler ve fani dünyanın keyfini çıkarmaya devam ettiler. “Akıl ve şuurlarını en çok bade içip, güzel sevmeye“ kullandılar.
Ama işte AB şemsiyesi altında uzun bir süredir tatlı bir bahar uykusu yaşayan Yunanistan’da da şimdi sular durulmuyor. Kar yüzü görmeyen dağlarından akan insan selleri, meydan ve sokakları doldurdukça, Yunan halkı polis şiddetinden de nasibini almaya devam ediyor. Daha çok gece yaşayan Yunanlılar artık az çalıştıkları gündüzlerde, bol bol gösteri yapıyor.
Ah bu Elefteria(Özgürlük)
Rivayete göre askeri cunta yönetiminin egemen olduğu günlerde, Syntagma meydanında yaşlı bir adam caddenin karşısında kalan karısının dikkatini el kol hareketleri ile çekmeye çalışıyormuş. Öyle böyle değil, yerinde zıplıyor, el sallıyor ve gelen geçene kadını dürtmesi için işaretlerde bulunuyormuş. Ama beyhude kadıncağız farkında bile değil. Nihayet yanına bir polis yaklaşmış ve sormuş: Beyim ne yapmaya çalışıyorsunuz? Adamcağız bükmüş boynunu, “karım bana baksın diye uğraşıyorum“ demiş. Polis, “niye seslenmiyorsunuz ki, nasılsa mesafe kısa sesinizi duyar“ deyince, adamcağız : “Ama ben karıma seslenirsem siz beni tutuklarsınız“ demiş. “Neden?“ diye sormuş polis. Adamcağız “çünkü benim karımın adı Elefteria da ondan memur bey şimdi anlıyor musunuz neden bağırmadığımı?“ diye cevap vermiş.
Evet, Yunanistan da baskıcı rejim dönemlerinden geçti. Demokrasinin doğduğu o topraklarda onlar da demokrasi için çok şehit verdi. Tutuklandı, işkence gördü. Sonunda demokrasi evine geri döndü. AB üyeliği ile birlikte 1981 den sonra refah da geldi. Yunan demokrasisi de Yunanistan’ın refahı da AB güvencesi altına alındı.
Mega Strofi(Büyük Dönemeç)
Ama işte tarihin bu dönemecinde Yunanistan’da sorun, Arap Baharında terennüm edilen demokrasi arayışı değil. AB ve IMF hal-i hazırda Yunanistan’ın üç yıllık kullanımına tahsis ettiği 110 milyar Euro’luk kurtarma paketine ilaveten yeni bir paketi yürürlüğe koyma hazırlığı yapıyor. Bütün istedikleri bir istikrar programının, bir tasarruf önlemi paketinin Yunanistan tarafından acilen yürürlüğe konması.. Ama Yunan halkı, özgürce harcama alışkanlıklarının da önüne geçilsin istemiyor. Acı reçeteleri yutmak istemiyor. Hiçbir fedakârlığa razı olmuyor. Bu nedenle de hükümetleri zorluyor. Oysa gelen yardım paketleri de hala gönderilecek yardım paketleri de onların kemerleri sıkmasını gerektiriyor. Mutlak özgürlük bu dünyada yok ki! Ancak Yunanlılar Elefteria’yı öyle seviyorlar ki umutlu yarınlar için bile bugünden vazgeçmeyecek kadar özürlük sarhoşu hepsi.
Ama isyan ve direnişin ecele faydası yok. Ya iflas edip iyice batacaklar veya kemer sıkıp zorlanacaklar. Aslında bu ne kırk katır, ne de kırk satır. Hele Arap baharı ile kıyaslanacak olursa onlar nerede, bunlar nerede! Evet, Araplar henüz baharı doya doya yaşayamıyor. Ama Yunanistan güz günlerinde… Bu gidişle sıcak yaz günlerinde kışın soğuk nefesini enselerinde hissetmemeleri için biraz fedakârlık yapmaları gerekiyor. Şimdi akıl ve şuurlarını bunun için kullanmaları gerekiyor. Bakalım bir yeni Venizelos uzlaşması işleri biraz düzeltebilecek mi? Bence Yunan halkı kendi selameti için bu tarihi isme ve sunacağı reçetelere sahip çıkmak zorunda.