Suriye yönetimi ile kadim bir dostluğu vardı. Zaten her zaman yanıbaşındaydı. Ama Doğu Akdeniz’deki konumunu pekiştirmek için önüne gelen tarihi bir fırsatı hemen değerlendirdi. Suriye bir kargaşanın pençesine düşünce, bu ülkedeki askeri varlığını tartışılmaz hale getirdi. Kıyı şeridinde bulunan üslerini tahkim etti. Şam düşmanlarının yüreği pek ve amansız düşmanı oldu. Putin, Baba Esat’a hasta yatağında, “gözün arkada kalmasın“ diye güvence veren seleflerini utandırmadı. Oğlu Beşşar’a arka çıktı. Şimdi az sayıda asker, bol miktarda muhaberat, yeterli sayıda mühimmat, denizde savaş gemileri, havada savaş uçakları ve karada zırhlı birliklerini bırakıp, çekilir gibi yaptı. Neden?
İkinci bir Afganistan Haline Gelmemeli
Rusya da hem Çar’lık, hem Sovyet döneminde, savaş ve istilalardaki başarılarını etten duvarlara, bedenden kal’alara dayandırmış bir ülkedir. Tarihte Mareşal kışın da çok yardımını gören bu ülke, vatan savunması denilince, Rodina için canlarını, kanlarını vermekten asla çekinmeyen insanlarla doludur. Rodina’nın ali menfaatleri söz konusu olduğunda da, Rus’ları harekete geçirmenin zor olduğunu sanmıyorum.
Ama sınır ötesi harekatlar söz konusu olduğunda, o askeri devletin kamuoyunda bile, dökülen kan için bir tahammül sınırı vardır. ABD deki gibi olmasa bile Rus kamuoyu, Afganistan’da şehit düşen evlatları için yönetime diş bilemiştir. Belki zaten orada burada, güç gösterisi yapmak için Sovyet’lerin yaptığı askeri harekatlar, sonunda rejimin bitmesinde etkili unsurlardan biri olmuştur. Onun için, günümüz koşullarında, Suriye’de ki mal, can, mühimmat, uçak ve para kayıpları konusunda daha hassas olunması gerektiğini, Putin yönetimi ve Rus ordusunun komuta konseyi daha iyi takdir etmeye başlamıştır.
Daha Fazla Kazanım Gerekmiyorsa
Rusya, resmen Eylül 2015 den itibaren Duma’nın kararı ile Rus askerlerinin yurt dışında görevlendirilmesine oybirliğiyle onay verdi ve ilk hava harekatlarına ilerleyen günlerde başladı. Aradan geçen bir yıl içerisinde bence Suriye’deki amacına ulaştı. İsterseniz elde ettiği kazanımları kısaca gözden geçirelim:
1. Esat’ın varlığını ve rejimin devamını güvence altına aldı. Çünkü Esat rejimi Rus ali menfaatlerinin sigortasıdır.
2. Akdeniz kıyılarında bulunan liman şehirlerindeki üsleri artık hiç bir şekilde tartışılmaz hale geldi. Tartus ve Lazikiye fiili Rus varlığının gerekçesini güçlü kılan deniz ve hava üsleridir.
3. İran’da, yönetimin geçici olarak ilan etttiği bir hava ikmal ve alan kullanma imkanı yakaladı ve Suriye üzerinden de olsa İran yönetimi ile olan ittifakını perçinledi.
4. Katar’dan Akdenize uzanması tasavvur edilen, doğal gaz boru hatlarının, Suriye toprakları üzerinden geçmeyeceğini garanti altına alıp, Suudi Arabistan ve Katar’ı aralarındaki farkları çözerlerse başka alternatifler aramaya teşvik etti.
5. IŞID veya DAİŞ sözkonusu olduğunda, en önemli küresel rakipleri ile bile uzlaşıp oydaştı, kendi sıkletindeki ülkelerle masa etrafındaki yerini yeniden aldı.
6. Suriye harekatı beklenenin tersine Batı Avrupa ile arayı düzeltmesi için önemli bir başlangıç oldu. Fransa ve Almanya, artık Rusya’ya Kırım dolayısı ile uyguladıkları yaptırımlardan vazgeçmek için, aynı cümleleri kullanmaya başladı.
7. Bu tabii Kırım meselesinin de tamamen unutulmasa bile dondurdurulduğu anlamına gelmektedir. Batı Avrupa ve özellikle AB, Brexit ve finansal kriz derken, enerji dar boğazları için çözüm ararken bir de Ukrayna’nın derdine mi yanacak? Bunu olsa olsa ABD ve NATO daha fazla önemser ve önlem alır, işte o kadar.
Kış Gelmeden Yapılacak başka Hazırlıkları da Varsa
Rusya için şu sıralar, yani kış gelmeden Ukrayna’nın doğusuna bir daha uzanma zamanı gelmiştir. Artık, Suriye’de Türkiye, Koalisyon Güçleri, Özgür Suriye Ordusundan kim varsa, PYD, YPG ve DAİŞ kendi hesapları için debelene dursunlar, Rusya’nın kar kapıyı almadan, Donetz’deki karakolları yoklaması ve Don nehrini yandaşlarına atlatması önemlidir. Kiev’e göz dağı verilmesi ve Kievanrus’un hatırlatılması da öyle.
Buna Batı göz yumar mı? isterse yummasın. Bir kışı daha tehdid altında ve yaptırımların çift taraflı yıkıcı etkisinde geçirmek isterlerse itiraz ederler. Yoksa mükafat büyük. Ses çıkarmazlarsa bakın ne hediyeler alabilirler: 1. İkinci Kuzey akımı projesi Polonya’nın itirazlarına rağmen, Almanya’nın ihtiyaçları için yoluna konuldu. Boru hattı Almanya’nın enerji dertlerine şifa gibi. 2. Biz TAP’a Trans Anatolian Pipeline diyoruz ama Rusya aynı TAP’ı Trans Adriatik Pipeline diye tanımlıyor. Güney Akım’ın bir kez daha Türk Akımı olup olmayacağı 8 Ekim 2016 da kesinleşir veya kesinleşmez. Ama Trans Adriyatik üzerinde anlaşma tamam. İş Hazar gazının Batı Avrupa’ya Cenup’tan sokulmasına kaldı.
Adı Yeniden Konacak bir Akım için Bir Takım Hesaplar
Şimdi Türkiye artık resmen Suriye topraklarında. Yaklaşık 400 km kare alanda, kaidesi kaygan bir zemin üzerindeki Herkül gibi, Cerablus’u Afrin’deki Azez den ayrı tutmaya çalışıyor. Misyonu barış kuşkumuz yok. Ama yol arkadaşı, hem Esat’ın, hem de Rusya’nın düşmanı Özgür Suriye Ordusu. Bu durumda, ilerlemesi demeyelim ama tutunması için koalisyon güçlerinin desteği var gibi gözükse bile, belli bir noktadan sonra, YPG nedeniyle ABD nin kösteği olacaktır. Ama Rusya’nın tepkisini, harekat devam ederse Ekim ayı gibi yeniden görürüz. Bu tepki bir kaç şekilde tezahür edecektir: 1. Suriye’nin kuzeyinde sıcak temas, 2. Adı konulmamış akıma artık hiç Türk akımı diyememek, 3. Gelecek yaz gelecek turistleri, imzalanan anlaşmalara rağmen yeterince göndermemek, 4. Tahkim sürecine rağmen doğal gazı kısmak ve fiyatını yüksek tutmak.
Açıkçası söylemek istediğim şey şu ki, Türkiye’nin Özgür Suriye Ordusu ile yapmakta olduğu harekatın gidişatı, büyük ölçüde, şu anda bu coğrafyaya sadece ensesindeki gözle bakıyor izlenimi uyandıran Rusya’nın, yeniden bu bölgeye dönme ihtiyacı duyup duymamasına bağlı olarak gelişecektir. Ayrıca YPG (PYD) ve ABD dayanışması ile Türkiye’nin DAİŞ’e karşı göstereceği münhasır başarı kadar, AB de Fransa ve Almanya’nın yaratacağı haklı-haksız kamuoyu tepkisi de ihmal edilmemelidir.