Yurt Dışı Eğitim, Yayın ve Bilim Dünyamız

Makale

Bilim, insanın kendisi ve uzak yakın etrafında var olan eşyayı tanıması ve onlarla nasıl bir ilişki içinde olması gerektiğini belirleyen bilgiler manzumesi olarak izah edilebilir....

Bilim, insanın kendisi ve uzak yakın etrafında var olan eşyayı tanıması ve onlarla nasıl bir ilişki içinde olması gerektiğini belirleyen bilgiler manzumesi olarak izah edilebilir. Bu anlamda bireyin ve toplumların bu dünyadaki; güvenlik, yeme, içme, barınma ve eğlenme türünden bütün ihtiyaçlarını en üst düzeyde karşılayabilmesi büyük ölçüde sahip olduğu bilgi birikimi, diğer bir ifade ile ilmi gelişmişlik düzeyi ile yakından alakalıdır. Dolayısıyla her bir millet için; iktisadi, askeri, siyasi ve kültürel alanda yüksek bir gelişmişlik düzeyine sahip olabilmeleri için öncelikle bilim alanında rakiplerine göre daha iyi bir düzeyde bulunmaları şarttır.

11. yy’dan 16. yy’a kadar çağına ve rakiplerine göre oldukça iyi bir konumda bulunan Müslüman Türklerin bu halini devam eden dönemde sürdürememesi hakkında söylenmiş ve yazılmış çok sayıda söz ve yazı bulunmaktadır. Kanımızca bu konudaki en önemli husus, 1517 Mısır’ın Fethinden sonra Mısır’dan İstanbul’a getirilen âlimlerin etkisiyle Saray’ın, Maturidi’liğin gereği olan akılcı anlayışı büyük ölçüde terk edip, Eşari’liğin etki alanına girmek suretiyle, insana ve eşyaya kadercilik ekseninde yaklaşmaya meyletmesinin rolü göz ardı edilmemelidir. Buna mukabil aynı zaman zarfında Kilise’nin her dediğini yaparak bağnaz bir din anlayışıyla Orta Çağ karanlığı yaşayan Avrupa’nın reform ve Rönesanslarla Protestanlığa dönüşüm gerçekleştirmek suretiyle tam tersi bir sürecin içine girdiğine şahit olmaktayız.

Ülkemizde on yılardır en çok tartışılan konuların başında gelen laiklik uygulamasının, Avrupa’da ortaya çıkışının; sosyolojik, siyasal ve fikri temellerinin bu sürece dayandığı muhakkaktır. Çünkü Orta Çağ karanlığını yaşayan Avrupa’da; reform, Rönesans ve coğrafi keşiflerle ortaya çıkan aydınlanma dönemi, büyük ölçüde Kilise’nin günlük hayata olan müdahalesinin sınırlandırılması ile gerçekleştirilmiş oldu. Bu olayı Avrupa adına laikliğin haklı bir gerekçesi olarak değerlendirmek mümkündür. Oysa aynı dönemde Müslüman Türkler, hiçbir din ve laiklik problemi olmadan, hatta din ile tam bir uyum içinde; astronomi, matematik, fizik, kimya ve tıpta döneminin en ileri bilgi düzeyine ulaşmışlar ve buna bağlı olarak, Dünya siyasetinde de tarih yapan bir rolü başarıyla icra ediyorlardı.

Ancak yukarıda bahsedildiği üzere, Avrupa bağnaz din anlayışından kendisini arındırarak, aydınlanma dönemine geçerken, bizler ise akılcı din anlayışı ile o güne kadar devam ettirdiğimiz aydınlanma dönemimizi, kaderci ve mistik din anlayışına bırakmak suretiyle, kendi orta çağ karanlığımızı oluşturmuş olduk. Bu vaziyetin maalesef önemli ölçüde bu güne kadar devam ettiğini kabul etmek durumundayız.

Bilhassa son iki yüzyıldır Milletimizin içine düştüğü söz konusu iktisadi, siyasi ve akademik alandaki geri kalmışlığın üstesinden gelebilmek için sürdürülen çözüm arayışlarının, tatminkâr olmadığını ifade etmek bir zorunluluk olarak görünmektedir. Bu anlamda özellikle Ülkemizdeki bilimsel ilerlemenin diğer pek çok alanda olduğu gibi dışa bağımlı bir çerçevede yürütülmesi, bu anlamda, Tanzimat’tan bugüne sürekli dışarıya öğrenci gönderilmesi ve buna bağlı olarak yabancı yayınların ve fikirlerin akademik çevrelerde otorite olarak hep üstün tutulması, üzerinde detaylıca durulması gereken önemli bir konu olduğu kanaatindeyiz. Çünkü bilgi her dönemde en önemli silah ve güç konumundadır. Dolayısıyla rakiplerinizden/düşmanlarınızdan edineceğiniz ya da onların size vereceği bilgiyle/silahla onların üstesinden gelmeniz mümkün değildir.

Bu anlamda ülkemizin eğitim ve bilim politikaları gerçek bir milli anlayışla tekrar gözden geçirilmek zorundadır. Bunun için öncelikle şu gerçeğin kabullenilmesi gerekmektedir. Hiçbir surette yanlış bir yol ile veya yöntemle doğru bir amaca ulaşmak mümkün olmadığından, uygun bir yöntem, en az hedefin doğruluğu kadar önem arz etmektedir. Hatta hedefin veya idealin kutsallığı, ona ulaştıran yolun doğruluğuyla da yakından ilgili olduğunu göz ardı etmek mümkün değildir.

Bilimi ilgi alanı itibariyle fen ve sosyal bilimler şeklinde esasen ikiye ayırırsak, şöyle bir tespit yapmamız mümkün olacaktır. Fen bilimleri, insanın etrafındaki eşyayı konu ettiğinden genel geçerliliğinden söz etmek mümkündür. Dolayısıyla yurt dışı eğitim ve kaynak belli ölçüde makul görülebilir. Fen bilimlerinin genel geçerliliği olmasına rağmen, bu noktadaki İhtiyatlı duruşumuzun nedeni, stratejik konumda olan bilginin hiçbir surette kamuyla paylaşılmayacağı gerçeğidir. Dolayısıyla bizim onlardan edinebileceğimiz bilgi düzeyi her dönemde ikinci ve üçüncü düzey bilgi seviyesini aşmayacaktır.

Sosyal bilimler ise düşünen, gülen, ağlayan öfkelenen ve sahip olduğu değerlere göre hayatını kurgulayan insanın kendisini konu edinmektedir. Dolayısıyla sabit bir olgudan bahsetmediğimizden, sosyal bilimlerde fen bilimleri gibi genel geçerlilikten söz etmek mümkün değildir. Bu nedenle herhangi bir A toplumunu X döneminde ihya eden bir teorinin, aynı X döneminde B toplumu için veya Y döneminde yine A toplumu için hezimete neden olması kuvvetle muhtemeldir. Bu nedenle eğer herhangi bir toplumun kalkınmak, ilerlemek ve rakiplerinin önüne geçmek gibi bir hayali varsa, bunun yöntemi, rakiplerin ayak izini takip etmek olmayacaktır. Çünkü ayak izi takip eden her kim olursa mutlaka geriden gelmek zorunda olacaktır.

Sosyal bilimlerde genel geçerliliğin olmaması, her milletin kendi değerleri, maddi manevi imkânları ve günün değişen şartlarına göre; eğitim, hukuk, kültür, siyaset, iktisat ve askeri konularda milli politikalar ve teoriler üretmek zorunda olduğunu ortaya koymaktadır. Bu itibarla bilhassa sosyal bilimlerde gelişmiş ülkelerin tecrübesi diyerek, yurtdışı eğitimin ve yabancı yayının teşviki, kanımızca çok da isabetli bir tavır olmasa gerek.

Özellikle iletişim, ulaşım ve internetin bu kadar yaygın olduğu, dolayısıyla yabancı yayına ulaşmak için bir cep telefonun bile yeterli olduğu günümüz dünyasında eğitim için yurt dışına gitmenin, fayda maliyet analizinin tekrar yapılması yerinde olacaktır. Görüldüğü üzere hem dışarıda edinilen bilginin, toplumumuza ne denli uyacağı gerçeği, hem de söz konusu bilgiye ulaşmak için mutlaka yurt dışına çıkmanın günümüz şartlarındaki zorunluluğunu tekrardan ele almak yerinde olacaktır.

Yurt dışı eğitimin kanımızca bir diğer sorun oluşturan yönü, ilgili kişilerin birçoğunun kendi toplumsal gerçeklerine ve değerlerine yabancılaşırken, buna karşılık gittiği ülkenin kültürüne daha yakın bir kişilik kazanmasına neden olmasıdır. Bu kişilik farklılaşması, ilgili kişileri bir taraftan kendi insanından uzaklaştırarak, ona tepeden bakmasına sebep olurken, onu yetiştiren toplumun sorunlarına çözümden uzak bir tarzda dışarının gözüyle bakmasına yol açmaktadır.

Üniversitelerarası Kurulun yeniden düzenlediği doçentlik ölçütlerinde önemli ölçüde telafi edilen yurtdışı yayın avantajı uygulamasının da Ülkemizin bilimsel gelişmesine önemli ölçüde ket vurduğu kanaatindeyiz. Çünkü SSCI dâhil yurt dışı yayın şartı ya da avantajının, birçok yönden Ülkemiz adına menfi etkiler doğurabilecek bir politika olduğu dikkatlerden kaçmamalıdır.

Böylesi bir bilim politikasının ilk olumsuz etkisi, kaliteli diyebileceğimiz birçok yayının yurtiçi kendi dergilerimiz yerine, yurt dışındaki dergilerde yayınlanmasıyla, kurumsal olarak yabancı ülke yayını haline gelmesidir. Nihayetinde kıt kaynaklarda ürettiğimiz bilgiyi bedavadan hatta teşviklerle yurt dışının kullanımına sunmuş oluyoruz.

Yurtdışı eğitim ve yayının ikinci menfi etkisi, Türkçenin bilim dili olma imkânını kaybetmesine olan katkısıdır. Bilhassa yurt dışında ve ya yurt içinde yabancı dilde eğitim gören birçok bilim insanımızın maalesef “Bunun Türkçesi neydi?“ ifadesini kullandığına şahit oluyoruz. Dolayısıyla kendi dilini hakkıyla konuşup yazmayan bir bilim insanının, O dili konuşan insanları anlaması ve onlar için çözüm üretmesi eşyanın tabiatına aykırıdır. Öte yandan, eğitim ve yayın dilinin yabancı bir dil olması, kıt kaynaklarla zor şartlarda elde edilen bilgi birikiminin getirisinin, bu ülke insanından ziyade yabancılara sunulması anlamına geldiği dikkatlerden kaçmamalıdır.

Yurt dışında yapılan yayının bir diğer dikkate alınmayan etkisi, bilim yapmanın metotları ve neyin önemli olup olmadığı veya hangi konu ve fikrin bir yayın olup olmayacağı konularında dışarının kabul ve retlerine göre bizi harekete zorlamasıdır. Dolayısıyla ancak onların beğendiği; konu, yöntem ve yazım tekniğini çalışarak, kendi adımıza ne ölçüde bilim yapabiliriz!? Bunun bir daha sorgulanması gerekmektedir.

Bizim gibi azgelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde görülen, yurt dışında yapılan yayınların kaliteli olduğu ön kabulü ve buna bağlı teşvikte bulunulması, ilgili ülkelerde akademik dergilerin ticarileşmesine ve bu alanda sektör oluşmasına neden olmuş durumdadır. Bu da birçok yabancı yayının kendi yurtiçi dergilerimizden çok daha vasat olması anlamına gelmektedir.

Nihayetinde kendimiz; için bağımsız, özgür ve refah içinde bir dünya istiyorsak bunun temel üç ilkesini; Din’in (İslam) öngördüğü akılcı bir din anlayışını topluma hâkim kılmak, her şeyden evvel bilim alanında bağımsız bir politika yürütmek ve toplumda sosyal sermaye birikimini sağlayarak, devlet millet bütünleşmesini temin etmek şeklinde sıralamak mümkündür.
Bu içerik Marka Belgesi altında telif hakları ile korunmaktadır. Kaynak gösterilmesi, bağlantı verilmesi ve (varsa) müellifinin/yazarının adı ile unvanının aynı şekilde belirtilmesi şartı ile kısmen alıntı yapılabilir. Bu şartlar yerine getirildiğinde ayrıca izin almaya gerek yoktur. Ancak içeriğin tamamı kullanılacaksa TASAM’dan kesinlikle yazılı izin alınması gerekmektedir.

Alanlar

Kıtalar ( 5 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 2779 ) Etkinlik ( 223 )
Alanlar
TASAM Afrika 77 650
TASAM Asya 98 1116
TASAM Avrupa 23 650
TASAM Latin Amerika ve Karayip... 16 67
TASAM Kuzey Amerika 9 296
Bölgeler ( 4 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 1406 ) Etkinlik ( 54 )
Alanlar
TASAM Balkanlar 24 297
TASAM Orta Doğu 23 623
TASAM Karadeniz Kafkas 3 297
TASAM Akdeniz 4 189
Kimlikler ( 2 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 1304 ) Etkinlik ( 78 )
Alanlar
TASAM İslam Dünyası 58 786
TASAM Türk Dünyası 20 518
TASAM Türkiye ( 1 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 2054 ) Etkinlik ( 83 )
Alanlar
TASAM Türkiye 83 2054

Dünya, 21. yüzyıla “pusulasız“ bir halde girdi. Soğuk savaşın yıkıntıları arasında kalan kurallara dayalı küresel düzen, çoğunluğun taleplerine yanıt veremezken Batı cenahı dışında kalan ülkelerin BRICS ile bir karşı-hegemonya alanı yaratmaya başladığı görülüyor.;

Türkçe’ye “İslam ve Müslümanlar için Destek Cemaati” olarak çevrilebilen “Jama’a Nusrat ul-Islam wa al-Muslimin (JNIM)” terör örgütü 2 Mart 2017’de Afrika’nın Sahel bölgesinde etkili dört terör örgütü olan El Murabitun, Ensar Dine, Mağrip El Kaidesi (AQIM) ve Macina Kurtuluş Cephesinin birleşmesiyle...;

Geçmişten günümüze kadar, farklı medeniyetlerin yaşama biçimleri, kültürleri, gelenek, görenekleri ve inanışları sanata yansımıştır. İnsanoğlu var olduğundan beri, sanat, insanın kendini ifade edebilmesinde önemli rol oynamıştır. Farklı medeniyetlerin kültür ve inanışından önemli izler yansıtan kült...;

Geçtiğimiz yıl boyunca, COVID-19 pandemisi dünyaya kırılganlığını hatırlatmış ve yüksek düzeydeki karşılıklı bağımlılığın içerdiği riskleri gözler önüne sermiştir. Önümüzdeki yıllar ve on yıllarda, dünya hastalıktan iklim değişikliğine, yeni teknolojilerden ve finansal krizlerden kaynaklanan kesinti...;

Artık ahkâm kesmekten öte çapı kalmayan Birleşmiş Milletlerin(BM), Afet Riski Azaltma Günü yaklaşırken uygun gördüğü tema bu yıl oldukça ilginç. Adeta eski kuşaklardan ümidi kesmişçesine 2024, Uluslararası Afet Riski Azaltma Günü olan 13 Ekim için açıklanan tema “ Bir Sonraki Kuşağın, dirençli bir G...;

Prof. Dr. Erhan Erkut’un Doğan Kitap tarafından yayımlanan "Sistem Çaresiz, Eğitim Sizde" adlı kitabı, Türkiye'deki eğitim sistemine eleştiri sunmakla kalmıyor, aynı zamanda radikal ve uygulanabilir çözüm önerileriyle dolu bir rehber olarak karşımıza çıkıyor. Erkut, günümüz çocuklarının geleceğe haz...;

Biz, dünya halklarını temsil eden Devlet ve Hükümet Başkanları olarak, Gelecek İçin Pakt'ta yer alan eylemler aracılığıyla mevcut ve gelecek nesillerin ihtiyaçlarını ve çıkarlarını korumak amacıyla Birleşmiş Milletler Genel Merkezi'nde toplandık.;

27 Eylül 1538’de Haçlı donanmasına karşı kazanılan Preveze Deniz Savaşı’nın gerek icrası gerekse sonuçları çok tartışılmıştır. Basit taktik ve teknik nedenlerden,;

10. İstanbul Güvenlik Konferansı (2024)

  • 21 Kas 2024 - 22 Kas 2024
  • İstanbul - Türkiye

Millî Savunma ve Güvenlik Akademisi Sertifika Programı | 2024 Dönem 2

Millî Savunma ve Güvenlik Akademisi Sertifika Programları ile katılımcılara stratejik yönetim ve liderlik alanlarındaki yeniliklerin aktarılması, Türkiye ve dünyadaki gelişmeler ışığında ulusal ve uluslararası güvenlik stratejileri konularında çok yönlü analiz, sentez ve değerlendirmeler yapabilmelerine, çözüm önerileri, farkındalık ve gelecek öngörüleri geliştirmelerine destek sağlanması amaçlanıyor.

  • 20 Nis 2024 - 11 May 2024
  • Cumartesileri 10.00-13.30 (Çevrimiçi) -
  • İstanbul - Türkiye

Millî Savunma ve Güvenlik Akademisi Sertifika Programı | 2024 Dönem 1

Millî Savunma ve Güvenlik Akademisi Sertifika Programları ile katılımcılara stratejik yönetim ve liderlik alanlarındaki yeniliklerin aktarılması, Türkiye ve dünyadaki gelişmeler ışığında ulusal ve uluslararası güvenlik stratejileri konularında çok yönlü analiz, sentez ve değerlendirmeler yapabilmelerine, çözüm önerileri, farkındalık ve gelecek öngörüleri geliştirmelerine destek sağlanması amaçlanıyor.

  • 20 Oca 2024 - 10 Şub 2024
  • Cumartesileri 10.00-13.30 (Çevrimiçi) -
  • İstanbul - Türkiye

Millî Savunma ve Güvenlik Akademisi Sertifika Programı | 2023 Dönem 1

21. yüzyıl güvenlik sorunlarının dönüşümünü takip edebildiğimiz bir dönem olarak dikkat çekmektedir.

  • 11 Kas 2023 - 02 Ara 2023
  • Cumartesileri 10.00-13.30 (Çevrimiçi) -
  • İstanbul - Türkiye

Doğu Akdeniz Programı 2023-2025

  • 17 Tem 2023 - 19 Tem 2023
  • Sheraton Istanbul City Center -
  • İstanbul - Türkiye

5. Denizcilik ve Deniz Güvenliği Forumu

  • 23 Kas 2023 - 24 Kas 2023
  • İstanbul Kent Üniversitesi Kağıthane Kampüsü -
  • İstanbul - Türkiye

2. İstanbul Siber-Güvenlik Forumu

  • 23 Kas 2023 - 24 Kas 2023
  • İstanbul Kent Üniversitesi Kağıthane Kampüsü -
  • İstanbul - Türkiye

7. Türkiye - Körfez Savunma ve Güvenlik Forumu

  • 23 Kas 2023 - 24 Kas 2023
  • İstanbul Kent Üniversitesi Kağıthane Kampüsü -
  • İstanbul - Türkiye

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “ABD Hegemonyasına Meydan Okuyan Çin’in Zorlu Virajı; Güney Çin Denizi” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “Küresel Rekabet Penceresinden Pasifik Adaları” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in uzun araştırmalar sonunda hazırladığı “TEKNOLOJİK ÜRETİMDE BAĞIMSIZLIK SORUNU; NTE'LER VE ÇİPLER ÜZERİNDE KÜRESEL REKABET” isimli stratejik raporu yayımladı

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “Sri Lanka’nın Çöküşüne Küresel Siyaset Çerçevesinden Bir Bakış” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “Çin-Japon Anlaşmazlığında Doğu Çin Denizi Derinlerdeki Travmalar” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in uzun araştırmalar sonunda hazırladığı “MYANMAR; Büyük Oyunun Doğu Sahnesi” isimli stratejik raporu yayımladı

İngiltere’nin II. Dünya Savaşı sonrasında Hint Altkıtası’ndan çekilmek zorunda kalması sonucunda, 1947 yılında, din temelli ayrışma zemininde kurulan Hindistan ve Pakistan, İngiltere’nin bu coğrafyadaki iki asırlık idaresinin bütün mirasını paylaştığı gibi bıraktığı sorunlu alanları da üstlenmek dur...

Devlet geleneğimizde yüksek emsalleri bulunan Meritokrasi’nin tarifi; toplumda bireylerin bilgi, bilgelik, beceri, çalışkanlık, analitik düşünce gibi yetenekleri ölçüsünde rol almalarıdır. Meritokrasi din, dil, ırk, yaş, cinsiyet gibi özelliklere bakmaksızın herkese fırsat eşitliği sunar ve başarıyı...