Tevazu ve “Erdem”

Yorum

“Tevazu erdemdir” Türkçedeki en güzel deyimlerden biri. Aslında her dilde benzer buna özlü sözler, her dinde benzer öğretiler var. Ama Türkçede epeyce var. Belki atalarımız, insanımız kendisini konum veya makamların etkisi ile Kaf dağının tepesinde görmesin, egolarına hapsolmadan başkalarına ve onların sorunlarına samimiyetle yaklaşabilsin diye söylemişlerdir....

“Tevazu erdemdir“ Türkçedeki en güzel deyimlerden biri. Aslında her dilde benzer buna özlü sözler, her dinde benzer öğretiler var. Ama Türkçede epeyce var. Belki atalarımız, insanımız kendisini konum veya makamların etkisi ile Kaf dağının tepesinde görmesin, egolarına hapsolmadan başkalarına ve onların sorunlarına samimiyetle yaklaşabilsin diye söylemişlerdir. Tabii ata öğüdünü yerine getirebilen var, getiremeyen var. İnsanlar ceste ceste.

Ama hangi ölçüde ve örgütlenme biçiminde olursa olsun tevazu, toplumsal ahengin yapı taşlarından biri. Kendinle barışık olmak, toplumla barışık olmanın veya toplumu barıştırmanın temel taşı. Kibir başarının ölçüsü değil, ödülü zaten olamaz. Ee! Boşuna “Boş başak dimdik durur; Olgun başak eğilir“ dememişler?

Usta’dan yeni Usta’ya Kurumsal Miras

Bir önceki yazımda belirttiğim gibi, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’ndan, tüm hasletlerine ilaveten, tevazu sahibi bir başkan geçti. Şimdi Sayın Yılmaz’ın kurumsal ilkelerini koruduğu düzende yeni bir dönem başlıyor. Güzel bir tesadüf ki, “Tevazu’u“ “Erdem“ izliyor. Zor dönemde, zorlu görevi hayırlı olsun. Kendisi, uzun yıllar Bankanın başkan yardımcısı olarak görev yaptı. Onun bu göreve atanması, hizmette devamlılık, ilke ve kurumsal gelenekte devamlılık anlamına geliyor. Dışarıdan kimsenin atanmamış olması önemli. Bir koltuktan öbür koltuğa geçerken, Sayın Başçı, selefi gibi, tevazu ile erdemi, bilgi ile basireti, samimiyet ile mesafeyi, temkin ve ihtiyat ile acil karar almanın zor dengesini buluşturacak. Geçen yazımda Sayın Yılmaz’a veda ettim, şimdi Erdem Bey’e, Sayın Başçı’ya yeni görevinde başarılar dilemek istiyorum. Nice ustalardan devraldığı kurumsal bir mirası var onun.

Yeni Dönemde Eski Politikaya Devam

Bugün gazetelerin ekonomi sayfalarında, yeni başkan Başcı’nın resimleri ile birlikte, kriz yönetim politikalarına, eski başkanın bıraktığı yoldan devam edileceğini gösteren haberleri gördük. Türkiye’nin enflasyon beklentilerine koşut olarak, ekonominin fazla ısınmasını önleyici tedbirler, sıcak yaza girmeye hazırlanırken serinlik habercisi oldu. Faizler değişmiyor. Ama zorunlu karşılıklar arttırılmaya devam ediyor. Bankaların talebi olan “munzam karşılıklara faiz uygulaması“ ile ilgili bir değişikliğe de rastlamadım. Enflasyon hedefi 2011 sonu itibarı ile hala %5,5 un biraz üzerinde deniyor. Ama kesin bir tahmin yok. Zaten karışık zamanlar. Para politikası da ince ayar diplomasi gerektiriyor. Kesin rakam verilemez. Ancak petrol ve emtia fiyatlarının seyrinin izleneceği bildiriliyor. Dış kaynaklı bu etkiler, maliyet enflasyonu riski taşıyor. Önemli olan Merkez Bankasının, bunların talep enflasyonuna dönüşmesi engellemeye çalışması. Türkiye’de iç talep canlı. Onun için böyle bir risk mevcut. Hassas dış konjonktürdeki daralmaya karşılık ekonomiyi büyüten de zaten bu. Ama ekonomik büyümenin enflasyonist büyümeye dönüşmemesine özen gösterecek Merkez Bankası.

Biz geçmişte bu maliyet enflasyonu –talep enflasyonu döngüsünden çok çektik. Amaç fiyatlar fazla yükselmesin(çok ta düşmesin). Ama üretim artsın. Faizleri arttırırsa, hem iç talep tüketim tasarruf dengesi bakımından ikincisi lehine değişebilir, hem de yatırım maliyetleri artar. Bunları istemiyor Merkez Bankası. Oysa Zorunlu karşılık artışları, bankaları, selektif yani özenli kredi vermeye zorluyor. Kredi verme olanakları daraldığı için nereye verileceğine özen gösterecekleri umuluyor.

Vur Deyince Öldürmemek

Elbette Merkez Bankası değişiklikleri yazı tura veya zar atarak yapmıyor. Yapılan değişikliklerin etkilerini ekonometrik yöntemlerle belirlemek mümkün. Hatta bu yöntemler bazı hata unsurlarını da hesaba katıyor. Tabii, İş Bankası eski Başkanı Sayın Özince’nin “Kediyi yıkarken değil, sıkarken öldürmeyin sakın“ uyarısına da elbette kulak veriliyordur. Munzam karşılıklar ufak oranlı değişmeler ile arttırılıyor. Ama eğer ekonomide ufak yüzde değişmelere bir duyarlılık geldiyse, %80 enflasyona enflasyon demeyen bir düzenden nerelere geldik diye düşünüp, 2 kat yatağın altındaki bezelyeyi hisseden sektörlerin duyarlılığını da gerçekleştirilen başarı kabul etmek lazım. Yine de bu oranları öyle devamlı arttıracaklarını sanmıyorum. Yani uzman kafalarda bir üst limiti olmalı.

Ayrıca, Para Politikasının dümeni Merkez Bankasında ama bu aynı zamanda bankalarla koordinasyon demektir. Aynı zamanda emek piyasasının nabzını tutmak demektir. Sermaye piyasasını, döviz piyasasını izlemek demektir. Mikro politikayı, makro bir pencereden bakarak izlemek kolay değil. Ama bu günü değin becerildi. Hem de Amerika’nın kredi notunun negatife indiği bir dönemde Türkiye’ye kırmızı kordela(kurdele) takılarak. Ancak bu açıdan iş sadece Merkez bankasının omuzlarında olmamalı. Merkez Bankası, hem serdümen, hem miço olunamaz ki! Toplumsal uzlaşmanın ve ekonomiye duyulan güvenin bozulmaması için siyasetçilere azami görev düşüyor. İş dünyası ise, öz sermaye kullanımına özen göstermeli ve hileli iflaslar, kurum ve banka göçürmeler yaşanmamalı. Sisteme tüketici güveni azalmamalı. Şu Yunanistan, Portekiz, İzlanda ve İrlanda’nın kepazeliğine bakın. Türkiye bu duruma düşmemeli. Ekonomisi yara almamalı.

Bakın şimdi Orta Doğu ateş altında, AB ve Amerikan Ekonomileri darboğazda.. Düştüğümüzle kalırız da bir kul koşup bakamaz. Yara aldığımızla kalırız da bağırıp çağırsak bile hastaneye götürebilen çıkmaz(Bedri Baykam da bile gördük).

Marifet ve İltifat

Marifet iltifata tabiidir. Bugün gazeteler Sayın Yılmaz’ın Cumhurbaşkanı danışmanı olduğunu yazıyor. Kendisine, çiftliğinden Çankaya köşküne gidiş gelişte hayırlı yolculuklar, Sayın Erdem Başçı’ya yeni görevinde yeniden başarılar dilerim. Yeni Başkan para politikasının dümenini sağlam tuttuğu ve TC Merkez Bankasının, “siyasetin çiftliği“ olmamasını güvence altına aldığı sürece, marifetinin iltifatı hak edeceğini naçizane hatırlatırım. Yolunuz açık, yüreğiniz sağlam olsun Erdem Bey. Tevazu size yoldaş olsun.

Bu içerik Marka Belgesi altında telif hakları ile korunmaktadır. Kaynak gösterilmesi, bağlantı verilmesi ve (varsa) müellifinin/yazarının adı ile unvanının aynı şekilde belirtilmesi şartı ile kısmen alıntı yapılabilir. Bu şartlar yerine getirildiğinde ayrıca izin almaya gerek yoktur. Ancak içeriğin tamamı kullanılacaksa TASAM’dan kesinlikle yazılı izin alınması gerekmektedir.

Alanlar

Kıtalar ( 5 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 2769 ) Etkinlik ( 223 )
Alanlar
TASAM Afrika 77 649
TASAM Asya 98 1109
TASAM Avrupa 23 649
TASAM Latin Amerika ve Karayip... 16 67
TASAM Kuzey Amerika 9 295
Bölgeler ( 4 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 1406 ) Etkinlik ( 54 )
Alanlar
TASAM Balkanlar 24 297
TASAM Orta Doğu 23 623
TASAM Karadeniz Kafkas 3 297
TASAM Akdeniz 4 189
Kimlikler ( 2 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 1304 ) Etkinlik ( 78 )
Alanlar
TASAM İslam Dünyası 58 786
TASAM Türk Dünyası 20 518
TASAM Türkiye ( 1 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 2054 ) Etkinlik ( 83 )
Alanlar
TASAM Türkiye 83 2054

Çin – Afrika İş Birliği Forumu (FOCAC) aracılığıyla ilişkilerini kurumsallaştıran ve 21. yüzyılda Afrika’daki rekabetin çıtasını yükselten Pekin, günümüzde Afrika’nın dış ilişkilerinde en çok dikkat çeken aktör konumundadır. Çin, Afrika ile ilişkilerini “kazan – kazan iş birliği“ ve “kapsamlı strat...;

2000 yılından bu yana üç yılda bir dönüşümlü olarak gerçekleştirilen forumlar, Çin – Afrika ilişkilerini kurumsallaştıran iş birliği platformu olarak bilinmektedir. 2006, 2015 ve 2018’deki buluşmalar, Devlet ve Hükûmet Başkanları düzeyindeki yoğun katılımlarla “2006 Pekin Zirvesi ve 3. FOCAC”, “2015...;

Uluslararası ilişkilerde güvenlik, devletlerin dış politika stratejilerinde önemli bir rol oynamaktadır. Geçmişte genellikle askeri tehditler ve savunma stratejileriyle ilişkilendirilen güvenlik kavramı, günümüzde çok yönlü ve karmaşık bir yapıya sahiptir. Ekonomik krizler, çevresel felaketler, terö...;

Eğitim, kısaca, bireyde arzu edilen davranışların oluşturulması süreci olarak tanımlanmaktadır. Hem kişisel yönden hem devlet açısından eğitim, oldukça hassas ve sosyal bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır. Ayrıca, eğitim, genel itibariyle, sonuçlarının ve/veya çıktılarının değerlendirilebilmesi iç...;

2024 yılında dünya altın fiyatlarının uzun dönemde en yüksek seviyelerde seyretmesi, küresel ekonomideki çeşitli faktörlerin etkisiyle açıklansa da, en belirgin etki küresel savaş beklentisi kuşkusuz. Savaş beklentisinin görünen en kolay yansıması kuşkusuz aşırı yükselen altın fiyatları. 2024 yılınd...;

Halen gelişmiş ülkelerin kontrolü altında olan Denizcilik Sektörü gelişmekte olan ülkelerin de gelişmesi ve refah seviyesinin arttırılması açısından önemli bir ekonomik faaliyet alanıdır. Bu sektör Dünya ekonomisi ve ticareti ile çok fazla ilişkili, karmaşık, riskli ve pek de şeffaf olmayan bir ulus...;

Sovyetler Birliği’nin dağılması, 20. yüzyılın en kritik siyasi olaylarından biri olarak kabul edilmektedir. Bu olay, yalnızca bir süper gücün çöküşünü değil, aynı zamanda küresel siyaset ve ekonomi üzerinde derin ve kalıcı etkiler yaratmıştır. Sovyetler Birliği’nin dağılma süreci, ideolojik çatışmal...;

Türkiye Cumhuriyeti’nin "Yüz" yılına girerken, Türk Dış Politikası’nın yüzyıllık siyasetinde Balkanlar ile olan siyasi, ekonomik, diplomatik, askeri, güvenlik ve sosyo-kültürel ilişkilerin önemi yadsınamaz. Balkan jeopolitiğinin stratejik boyutları kadar, soydaşlarımızın bu coğrafya içerisinde yaşam...;

Türkiye - AB İlişkilerinin 60. Yılı ve Geleceği Konferansı

  • 24 Eki 2023 - 24 Eki 2023
  • İstanbul Kent Üniversitesi Kağıthane Kampüsü -
  • İstanbul - Türkiye

Doğu Akdeniz Programı 2023-2025

  • 17 Tem 2023 - 19 Tem 2023
  • Sheraton Istanbul City Center -
  • İstanbul - Türkiye

5. Denizcilik ve Deniz Güvenliği Forumu

  • 23 Kas 2023 - 24 Kas 2023
  • İstanbul Kent Üniversitesi Kağıthane Kampüsü -
  • İstanbul - Türkiye

7. Türkiye - Körfez Savunma ve Güvenlik Forumu

  • 23 Kas 2023 - 24 Kas 2023
  • İstanbul Kent Üniversitesi Kağıthane Kampüsü -
  • İstanbul - Türkiye

9. İstanbul Güvenlik Konferansı (2023)

  • 23 Kas 2023 - 24 Kas 2023
  • İstanbul Kent Üniversitesi Kağıthane Kampüsü -
  • İstanbul - Türkiye

İstanbul Siber-Güvenlik Forumu

Bilgi teknolojilerinin hızlı gelişimi, aynı büyüklükteki güvenlik sorunlarını beraberinde getirmiştir. İnternetin ilk yıllarında bilgi güvenliğinin üç önemli bileşeni olan “erişilebilirlik, gizlilik, bütünlük” kavramlarından “erişilebilirlik” öne çıkmış; önce internetin gelişmesi ve işletilmesi düşünülmüş, “gizlilik ve bütünlük” geri planda kalmıştır.

  • 03 Kas 2022 - 03 Kas 2022
  • Ramada Hotel & Suites by Wyndham İstanbul Merter -
  • İstanbul - Türkiye

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “ABD Hegemonyasına Meydan Okuyan Çin’in Zorlu Virajı; Güney Çin Denizi” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in uzun araştırmalar sonunda hazırladığı “TEKNOLOJİK ÜRETİMDE BAĞIMSIZLIK SORUNU; NTE'LER VE ÇİPLER ÜZERİNDE KÜRESEL REKABET” isimli stratejik raporu yayımladı

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “Sri Lanka’nın Çöküşüne Küresel Siyaset Çerçevesinden Bir Bakış” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “Çin-Japon Anlaşmazlığında Doğu Çin Denizi Derinlerdeki Travmalar” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in uzun araştırmalar sonunda hazırladığı “MYANMAR; Büyük Oyunun Doğu Sahnesi” isimli stratejik raporu yayımladı

İngiltere’nin II. Dünya Savaşı sonrasında Hint Altkıtası’ndan çekilmek zorunda kalması sonucunda, 1947 yılında, din temelli ayrışma zemininde kurulan Hindistan ve Pakistan, İngiltere’nin bu coğrafyadaki iki asırlık idaresinin bütün mirasını paylaştığı gibi bıraktığı sorunlu alanları da üstlenmek dur...

Gündem 2063, Afrika'yı geleceğin küresel güç merkezine dönüştürecek yol haritası ve eylem planıdır. Kıtanın elli yıllık süreci kapsayan hedeflerine ulaşma niyetinin somut göstergesidir.

Geçmişte büyük imparatorluklar kuran Çin ve Hindistan, 20. asırda boyunduruktan kurtularak bağımsızlıklarına kavuşmuş ve ulus inşa sorunlarını aştıkça geçmişteki altın çağ imgelerinin cazibesine kapılmıştır.