İKT Üyesi Ülkeler ve Kamu Diplomasisi

Yorum

Kamu diplomasisi yabancı ülke halkları ile iletişime geçmek ve onları yönlendirmek üzere tasarlanmış eylem planıdır. Diplomasisi genel anlamıyla bir dış politika aracıdır. ...

Kamu diplomasisi yabancı ülke halkları ile iletişime geçmek ve onları yönlendirmek üzere tasarlanmış eylem planıdır. Diplomasisi genel anlamıyla bir dış politika aracıdır. Bu nedenle kamu diplomasisi de bir ülkenin ya da ülkeler gurubunun başta dışişleri bakanlığı olmak üzere dış ticaret ve kültür bakanlıkları gibi diğer birimlerimler marifetiyle yürütülen dış politikasının ya da politikalarının bir aracı olarak düşünülmelidir. Kamu diplomasisinin geleneksel aktörleri hükümetler olsa da son dönemde STK’lar ve bazen bireylerde bu alanın aktörleri olarak anılmaya başlamıştır. Kamu diplomasisi yumuşak güç kullanılarak icra edilir. İletişim ve ulaşım araçlarının gelişmesi yumuşak gücün daha yaygın bir biçimde kullanılır hele gelmesine neden olmuştur.

Yumuşak güç askeri ve ekonomik güçten oluşan sert gücün dışında kalan ve yabancı aktörlerin davranışlarını etkileyen değerler (demokrasi, insan hakları vb.), kültür, spor, dış politika uygulamaları ve siyasaları, diğer aktörlerle geliştirilen ilişkilerin tarzı vb unsurlardır. Sert güç gibi yumuşak güç de, mevcut güç yanında algılanan güç olmak üzere ikiye ayrılır. Ancak yumuşak güçte güç ile ilgili algının etkisi mevcut gücün etkisinin çok çok ötesindedir. Yumuşak güç ekonomik ya da askeri güçten oluşan sert güç gibi ölçülebilir değildir. Soyut ve son derece karmaşık insani nitelikler taşıması nedeniyle kontrol edilmesi sert güce göre çok daha zordur. Yumuşak güç sert gücün etkisini çarpan etkisiyle artırır ama yumuşak gücün sert güçten bağımsız biçimde etkili olması ihtimali son derece düşüktür. Öte yandan bazı amaçlar sadece sert güç kullanımıyla gerçekleştirilebilir.

Milyarlarca dolarlık silahlanma bütçelerinin % 20 ya da en azından %10 gibi cüzi miktarlarının bile yumuşak güç için harcanılması ve bu konuda samimiyet gibi gerekli koşullarının yerine getirilmesi uluslararası gerilimlerin azaltılması, barışın güçlendirilmesi ve kriz yönetimi girişimlerinin daha kolay başarıya ulaşması konusunda büyük katkı sağlayacaktır.

Kamu diplomasisi kısa vadeli taktik adımların sonucu olarak değil, uzun erimli stratejilerin hayata geçirilmesi sonucunda gerçekleştirilebilir. Kısa vadede ve dar kapsamda karlı gibi gözüken bazı girişimler, uzun vadeli gerilimlerin tohumlarını atabilir. Bu nedenle, kamu diplomasisi faaliyetleri yürütülürken, jeostratejik alan ve tarihsel süreç bakımından oldukça geniş kapsamlı planlamalar yapılmalıdır.

Kamu diplomasisi faaliyetleri diğer aktörleri manipüle etme, yanıltma, istismar etme gibi yönlere evirildiği zaman propaganda ve kara propaganda adını alır. Kamu diplomasisinin uygulama aracı yumuşak güçtür. Sert güç muhatabın bileğini bükmeyi, yumuşak güç ise onun gönlünü almayı ve ikna etmeyi hedefler. Eğer nihai amaç bütün ilişkilerin yumuşak güç çerçevesinde düzenlenmesi, yumuşak gücün sert gücün yerini alması, yani savaşların ve can kayıplarının önlenmesi ise bu alkışlanmalıdır. Ama eğer nihai amaç yumuşak güç aracılığıyla sert gücün etkisini artırmaksa, ya da kullanılmakta olan sert güç için bir vitrin dekoru olarak kullanılmaya çalışılırsa bu hoş karşılanamaz.

Kamu diplomasisinde 5 temel nokta ön plana çıkmaktadır. Hedef kitleyi iyi dinleme ve anlama, kendi duruşunu ve taleplerini savunmak için uygun argümanlar geliştirme, kültür ihracı, etkileşim, ve yayıncılık.

Güç ilişkilerinin sert güçten yumuşak güç temeline dönüşmesi kamu diplomasinin yaygın olarak kullanımına bağlıdır. Çünkü kamu diplomasisi yumuşak gücün özü ve bu gücün kullanımı için en uygun yoldur. Yumuşak güç kendiliğinden ortaya çıkmaz; tıpkı sert güç gibi stratejik planlama ve taktik konuşlandırma gerekir.

Yumuşak Gücün Unsurları

Sert güçte olduğu gibi, yumuşak gücün de kendine özgü bir takım unsurları bulunmaktadır.

1. Kültür

Eğer sizin kültürünüz başkaları tarafından beğeniliyor ve kabul ediliyorsa, kültürel anlamda bir yumuşak güç sahibi olmuşsunuz demektir. Kültürün beğenilmesinin bir takım şartları vardır;

a. İnsan doğasına uygun olması, yaşamı kolaylaştırması, katlanılabilir hale getirmesi ve renklendirmesi,

b. Zamanın ruhuna uygun olması – teknolojik imkanların kullanılması, demokratikleşme ve insan hakları gittikçe daha fazla kabul gören değerlerin göz önünde bulundurulması vb.,

c. Kabul edilebilir ve cazip bir çerçevede sunulması. Türk dizilerinin Balkanlar, Orta Asya ve Ortadoğu ülkelerinde kabul görmesinin bir nedeni bu ülkelerin kültürü ile ortak kültürel izler taşıması ise, diğer bir nedeni bu dizilerde yapımında görülen bariz teknik ve teknolojik üstünlüktür,

d. Sivil nitelikte olması. Bir kamu diplomasisi unsuru olarak kültürü diğer yumuşak güç unsurlarından ayıran temel özellik devlet dışı aktörlerin bu alandaki etkisinin devlete göre çok daha fazla olmasıdır. Diğer bir deyişle, kültür alanında inşa edilmeye çalışılan yumuşak güç devlet tarafından biçimlendirilmeye çalışıldığında donuk, renksiz, cazibesini kaybetmiş bir hale gelmekte ve albenisini kaybetmektedir. Nitekim, tıpkı Holywood filmlerinde olduğu gibi, Türk dizileri de özel sektörün Türk halkının genel eğilimlerini kültürel unsurlarını iyi tespit etmesi sonucunda etkili olmaya başlamıştır. Türk kültürü ile bir takım ülkelerin kültürleri arasında görülen paralellikler ise Türk dizilerinin bu ülkelerde en çok sevilen ve izlenen yabancı programlar haline gelmesini sağlamıştır.

e. Özgünlük – edebiyat, sanat, sanat ve müzik icrası, eğitim gibi konularda elit tabakaya ve kitlelere hitap eden özgün ürünler sunulmalıdır. Başkaları tarafından üretilen kültürü yeniden üretiyorsanız bu sadece o kültürün ilk kaynağının gücünü artırmaya yarar.

<<>>

2. Değerler:

Günümüzde batılı ülkelerin diğer ülkeler üzerinde yumuşak güç sahibi olmasını sağlayan demokratikleşme, hesap sorulabilirlik, şeffaflık, vatandaşların yasal koruma altında olması, azınlık hakları, konuşma özgürlüğü vb bir takım değerler bulunmaktadır. Aslında modern dönemde yaşanan ekonomik, sosyal ve hukuki süreçlerin doğal uzantıları niteliğinde olan bu değerler her geçen gün daha da yaygınlaşmaktadır. İslam kültürü çekirdek halinde bünyesinde barındırdığı bu değerleri kendi adalet anlayışı ile özgünleştirme kapasitesine sahiptir.

3. Dış Politika Uygulamaları

Bir ülkenin uyguladığı dış politikanın yumuşak güç unsuruna dönüşebilmesi için kullanılan söylemin ve uygulamaların hedef ülkelerin halklarının zihinlerinde ve gönüllerinde pozitif karşılık bulabilecek nitelikte olmalıdır.

Dış politika söylemi üstünlük vurgusundan şiddetle kaçınmalı, eşitlik vurgusu tüm çarpıcılığıyla ortaya konulmalıdır. Hiçbir halk bir diğerinin uzantısı olmayı ve küçük görülmeyi kabullenemez. Muhataplarda görülen eksik ve kusurlar kesinlikle ön plana çıkarılmamalı, değişim taleplerinin muhataplardan gelmesine özen gösterilmelidir. Sizde bir meziyet ve üstünlük varsa ve siz bunu uygun kalıplar içerisinde sunabilirseniz muhataplarınız er ya da geç sizin bulunduğunuz noktaya erişme çabası içerisine gireceklerdir. Bu konuda samimi ve gayet sabırlı bir yaklaşım geliştirilmesi zorunludur.

Stratejik iletişim, enformasyon operasyonları ve stratejik savaş gibi askeri kavramlar ile sivil dışişleri bakanlığını ilgilendiren kamu diplomasisi kavramının uygulama alanları bir birine tehlikeli biçimde yakındır. Koordinasyon sağlanamaması halinde, büyük sorunlar çıkabilir. Özellikle asker ile sivil yönetim arasında derin anlaşmazlıkların ve sürtüşmelerin bulunduğu, daha doğrusu, yönetimin seçilmiş sivillerin değil askerlerin kontrolünde olduğu ülkelerde etkin bir kamu diplomasisinden söz edilemez.

4. Yumuşak Gücün Sert Güç ile Desteklenmesi = Akıllı Güç

Kamu diplomasisi faaliyetleri ile sert güç projeksiyonları karşılıklı olarak uyumlu hale getirilmeli ve bütünleştirilmelidir.

Uluslararası ortamdaki olumsuz uygulamaların caydırılabilmesi ve gerektiğinde sınırlandırılabilmesi için yeterli düzeyde sert güce sahip olunmalı ve bu gücün hedef kitle nezdinde kabul edilebilir ve cazip bir çerçeve içerisinde kalmasına azami özen gösterilmelidir.

Yumuşak ve sert güç unsurlarının bilinçli bir biçimde (stratejik zihniyet ile) bir arada kullanılması her iki gücün etkisini çarpan etkisi ile artıracaktır.

5. Samimiyet ve İç-Dış Politika Uyumu

Özellikle dış politika uygulamaları ile iç politik görünümün birbirine uyumlu olması zorunludur. Muhataplarını etkilemeye çalıştığınız konularda kendinizin büyük mesafe kat etmiş olmanız gerekir. Aksi takdirde, muhataptan istenen talepler dostluk ve kardeşlik mesajından çok salt çıkarcılık görünümüne bürünecektir.

Enformasyon ve insan akışının hızlanması nedeniyle, içinde yaşadığımız dönemde adil ve açık bir seçim sisteminin uygulanıyor olmasından hakim ve savcıların ülke içinde yargılama ve hüküm verme tarz ve tutumlarına varıncaya dek pek çok olay, olgu ve politika dış politikada muhatap alınan ülkelerin halkları tarafından değerlendirilebilmektedir. Dolayısıyla, dışişleri kadar, bürokrasinin diğer katmanları da kamu diplomasisinin önemli aktörleri arasında yerlerini almış bulunmaktadırlar.

Evinizin dostlar tarafından güzel algılanması sadece anlattıklarınıza bağlı değildir. İnandırıcılık için gerektiğinde onları çağırıp evinizi bizzat görmelerini sağlamanız gerekebilir ama bunun için öncelikle evin içinin derlenip toparlanması, düzene konulması ve tezyini gerekmektedir. İç politika uygulamalarının dış politikaya doğrudan bir güç ya da zaaf olarak yansıdığı unutulmamalıdır.

Orduların duruşu, iç politikadaki tavırları kadar, dış dünyaya kendilerini sunum tarzları da kamu diplomasisinin en önemli kısımlarından birini teşkil etmektedir. Ordunun tavrı, halklar arasındaki etkileşim ve dış politikada izlenen kamu diplomasisi yaklaşımı ile bütünleştiğinde kamu diplomasisin etkisi en etkin düzeyine erişmektedir. Bunun en çarpıcı örneği Afganistan’daki Türk askeri varlığıdır. NATO şemsiyesi altında yer alma, Batı dünyası ile aynı karede resmedilme ve ABD’nin kötü imajının bir parçası olma gibi tüm olumsuzluklara rağmen, halklar arasındaki etkileşim, dış politikadaki tutarlılık ve süreklilik yanında, Türk askerinin Afganistan’da sahip olduğu imaj çatışan tüm taraflar nezdinde Türkiye’nin etkisini çarpıcı biçimde artırmıştır.

6. Ekonomik İlişkiler

Bir ülkenin ekonomik gücü bu ülkenin uluslararası alandaki imajını düzeltmenin temel araçlarından biri olduğu gibi, sahip olunan imaj da ekonomik güce dönüştürülebilir. Türkiye’nin son dönemde Ortadoğu halkları nezdindeki popülaritesindeki yükseliş ile ekonomik etkinliğinde görülen artış arasındaki paralellik bu anlamda oldukça dikkat çekicidir. Bazı Çin mallarının üzerine Türk malı damgası vurularak bölgede satışa sunulması yumuşak gücün ekonomik gelire dönüşebileceğinin en somut göstergelerinden birini teşkil etmektedir. Ama imaj düzeyinin yükseltilmesi için de belirli ekonomik düzeyin ve etkinliğin yakalanmış olması zorunludur.

<<>>

7. Sivil Toplum Örgütleri

Kamu diplomasisinin en önemli unsurlarından biri sivil toplum örgütleridir. Sağlıktan eğitime ve sosyal dayanışma örgütlerine varıncaya dek her alanda faaliyet gösteren STK’lar kamu diplomasisi bağlamında hayati öneme sahiptirler.

Özel sektörün ve sivil toplum kuruluşlarının ve tabi ki düşünce kuruluşlarının da kamu diplomasisi çerçevesinde mutlaka aktif rol almaları gerekmektedir. Çünkü hükümetlerin resmi faaliyetleri hem çok yetersiz kalmakta, hem de resmi donuk politikalar bu alanda yeterli düzeyde etkili olamamaktadır.

Kamu diplomasisi sadece dışişleri bakanlığının ya da hükümetin kullandığı bir araç değildir. Dolayısıyla, film sanayinden üniversitelere, STK’lardan din adamlarına varıncaya kadar geniş bir yelpazeye yayılan düzlemde faaliyet gösteren tüm aktörler dikkatli bir dil kullanmak zorundadırlar. Barışı, huzuru ve istikrarı sabote edecek söylem ve tavırlardan uzak durmalıdırlar.

8. Basın, Yayın ve Internet

Kültürel faaliyetlerin ve bağların diğer halkları etkileme konusunda yeterli bir araç olduğu ve dolayısıyla kamu diplomasisi için bu kadar fazla enerji harcamaya gerek olmadığı ileri sürülebilir. Ama özellikle internet teknolojisinin bu denli gelişmiş olduğu çağımızda yanlış ve olumsuz etkiye sahip bilgiler kasıtlı ya da kasıtsız olarak hızla yayılabilmektedir. Bu nedenle hükümetlerin doğru ve olumlu etkiye sahip bilgilerin yayılmasında aktif olarak devrede olması bir zorunluluktur. Web siteleri, internet blogları metin mesajlaşmaları, medya, yayıncılık (tanıtım için broşür, kitap), kütüphanelerin ve kültür merkezlerinin desteklenmesi, öğrenci değişimi, dış ülkelerde okulların açılması, tartışma platformları, iletişim portalları vb. kamu diplomasisi bağlamında büyük önem arz etmektedir.

İKT ÜYESİ ÜLKELERDE KAMU DİPLOMASİSİ

İçinde yaşadığımız Internet, iletişim ve şeffaflık çağında İKT üyesi ülkeler de tüm diğer ülkeler gibi kamu diplomasisinden etkin bir araç olarak yararlanmak durumundadırlar. İslam ülkelerinin kamu diplomasisi bağlamında yürütmeleri gereken faaliyetler biri kendi aralarında, diğeri ise diğer medeniyetler nezdinde olmak üzere iki ana kategoride değerlendirilebilir.

a. İKT Üyesi Ülkeler Arasında Kamu Diplomasisi

İKT üyesi ülkeler öncelikle kendi aralarındaki kamu diplomasisi faaliyetlerine ağırlık vermelidirler. Çünkü İKT üyesi ülkelerde bir söylem birliği ve kavramsal bir ortak çerçeve oluşturulmaksızın dış dünyaya karşı olumlu bir imaj geliştirilmesi ve kamu diplomasisi bağlamında ortak mesajların dile getirilebilmesi mümkün değildir.

Dinleyenin doğru anlaması ve yansıtması, savunanın dinleyenden aldığı verileri iyi anlayıp uygun savunu yapması, hedef kitlenin kültürüne dair yeterli ve nitelikli bilgi sahibi olması gerekmektedir. Bu durumda İslam ülkeleri için kamu diplomasisinin en başarılı olması gereken bölümü İslam ülkeleri arasında kamu diplomasisi faaliyetleri alanı olmalıdır. Nitekim kültürel yakınlık nedeniyle bir İslam ülkesinin diğeri üzerinde kamu diplomasisi bağlamında sahip olduğu potansiyele başka hiçbir ülke sahip olamayacaktır. Bu noktada, sadece Endonezya, Bangladeş, Pakistan, Türkiye, İran ya da Mısır gibi ülkeler değil Cibuti gibi görece düşük nüfusa ve ekonomik bakımdan az gelişmiş ülkeler de kamu diplomasisinin sağladığı yumuşak güçten azami ölçüde yararlanma imkanına sahip olacaktır.

Kendi evlerine çeki düzen vermedikçe İslam ülkelerinin kamu diplomasisi bağlamında şu an için pazarlayabilecekleri pek fazla bir ürün bulunmamaktadır. Gelenekten moderniteye geçiş sürecinde gelenekle olan tüm bağların sorunlu hale gelmiş olması yanında, moderniteye geçişin tam olarak sağlanamamış olması, iç çatışmalar, hükümetlerin kendi uygulamalarını henüz kendi halklarına, hatta kendi kendilerine bile anlatma gücüne olmadıkları bir ortamda diğer ülkelerin kamuoylarına pazarlayabilecekleri bir ürüne sahip olmaları düşünülemez. Öncelikle cesur adımlar atılmalı; yönetimler kendi halklarını küçümsemekten, onları devre dışı tutmaktan vazgeçmeli, kendi halklarının dört elle sarılabilecekleri yönetimsel ürünler ortaya koymalıdır. Bunun ardından, İslam medeniyetine ait bir üye olarak kamu diplomasisi bağlamında pazarlayabilecekleri birikimlerini diğer medeniyet unsurlarının takdirine sunmalıdırlar. Kanaatimce İslam ülkelerinin bir medeniyet birikimi olarak pazarlayabilecekleri en önemli değer İslam’ın adalet anlayışıdır.

Tarihte İslam’ın hızla yayılışında, İslam ülkelerinde yönetimlerin meşruiyet ve süreklilik kazanmasında, İslam toplumunun, kültürünün ve siyasetinin kurumsallaşmasında ve tarih boyunca kurulan İslam devletlerinin diğer toplumlar tarafından kabul görüp bu devletlerin kısa zamanda birer imparatorluğa dönüşmesinde İslam adalet anlayışı göz ardı edilemez derin izler bırakmıştır.

Günümüz küresel ekonomik ve siyasi ekonomik sistemlerinde görülen gayri adil uygulamaların ve büyük güçlerle çevrede kalan kesimler arasındaki adaletsizlik duygusunun ve derin meşruiyet aşınmasının önüne geçilmesi ancak İslami tarzda bir adalet anlayışının mevcut sisteme aşılanması ile mümkün olabilir.

İslam adalet kavramı yoksul – zengin arasındaki uçurumun ortadan kaldırılması, yasa önünde herkesin eşit olması ama tüm bunların ontolojik ve epistemolojik açıdan şaşmaz temel ilkeler tarafından güvence altına alınması ile mümkün olabilir. Buna göre adalet meşruiyet sağlama ve mevcut düzeni güvence altına alınması amacıyla kullanılacak bir araç olarak değil, her daim ve ne pahasına olursa olsun gözetilmesi gereken yüce bir ilke olarak benimsenmek zorundadır.

<<>>

İslam’da “adalet“ kavramı da tarihin gereksiz bagajından arındırılarak sunulmalıdır. Yani İslam adalet anlayışı bu kavramın kendi taşıdığı öz ile farklı zaman dilimlerinde “zamanın ruhu“ gereği bu kavramla birlikte anılan bir takım nitelikler birbirinden ayrıştırılmalı, diğer bir deyişle İslam adalet anlayışı çetin çekirdek itibariyle korunmakla birlikte zamanın ruhuna uygun bir biçimde yeniden yorumlanmalı ve insanlığın hizmetine sunulmalıdır. Örneğin, demokratikleşme, insan hakları; kadın, işçi, çocuk hakları, modern yönetişim ve siyaset anlayışı gibi çağımızın teknolojik (özellikle ulaşım, iletişim alanında) ekonomik ve sosyal gereklilikleri ve imkanları çerçevesinde yeniden sunulabilir hale getirilmelidir.

İslam’ın diğer dinler ve kültürlere dair yaklaşımları konusundaki tarihi birikim de İslam ülkeleri kamu diplomasisi açısından büyük önem taşımaktadır. Birer modern dönem olgusu olan İslamcı ideolojilerin hoş görüsüzlüklerinin altında yatan temel ekonomik, sosyolojik ve siyasi nedenler yerel ve uluslararası düzeyde süratle açıklığa kavuşturulmalı, tarihsel süreçte de görüldüğü üzere İslam’ın gerçek, aydınlık ve ılımlı yüzü ortaya çıkarılmalıdır. Bu durumun netleştirilebilmesi için en önemli sorumluluk kanaat önderlerine ve akademisyenlere düşmektedir. Bununla birlikte düşünce kuruluşları ve STK’lar da bu alanda önemli bir boşluğu doldurmak üzere kendilerini yeniden biçimlendirmelidirler. Bunun istenilen biçimde gerçekleşmesi ise hükümetlerin desteğine bağlıdır.

Kültürel anlamda da yerel kültürlerin geliştirilmesi ve kültürel etkileşimin artırılması İslam ülkeleri arasındaki etkileşimi artıracağı gibi, tüm İslam dünyasında kültürel bir zenginleşme sağlayacak ve zaman içerisinde bu durum insanlık mirası ve dünya barışı için önemli bir alt yapı oluşturabilecektir.

Yumuşak gücün mü, yoksa sert gücün mü daha önemli olduğu yönündeki tartışmalar askeri gücün bir kamu diplomasisi aracı olarak kullanılmasını gündeme getirmektedir. Tarih’te İslam orduları askerlerinin (istisnalar dışında) fethedilen ülke toprakları halkları nezdinde sahip oldukları olumlu imajın, fetihlerin kalıcı olması üzerindeki derin etkisi bu konuda çarpıcı bir misal teşkil etmektedir. Öte yandan, Türk askerinin Afganistan’da sahip olduğu olumlu imaj kültürel yakınlığın, kamu diplomasisinin ve yumuşak gücün sert güç uygulamalarını olumlu yönde ne denli desteklediğini açıkça ortaya koymaktadır. Ama eğer ordular kendi halkları nezdinde bile itibar kaybetmiş durumda iseler, dış dünyada iyi birer kamu diplomasisi aracı olmak şöyle dursun, bu alanda yürütülen tüm diğer faaliyetlerin boşa gitmesine bile neden olabilir.

İslam ülkeleri kamu diplomasisi alanında başarılı olabilmek için fikir özgürlüğüne azami titizlik göstermek zorundadırlar. Muhalif düşüncelere saygı gösterilmesi iç dinamizmi canlı tutacak ve İKT üyesi ülkelerin diğer ülkeler ile olan ilişkilerinde hazırlıklı olmalarını sağlayacaktır. Ayrıca iç çeşitlilik -iyi değerlendirildiğinde- dışarıdaki çeşitli unsurlarla sağlıklı diyalog kurabilmenin temel koşullarından biridir. İç dinamizm sağlanmaksızın dışarıda aktif bir kamu diplomasisi sergilenmesi düşünülemez.

Esasen İslam farklı düşünceleri hoşgörü ile karşılayabildiğini ve zaman içerisinde farklı düşünceleri sentezleyip yeni düşünce akımları geliştirebildiğini tarihsel olarak kanıtlamıştır. İslam’ın ilk dönemlerindeki fikir hareketlilikleri ve Yunan felsefesi gibi dış fikir akımlarına bile alıcı gözle yaklaşım bunun en önemli kanıtıdır. Ayrıca, fikir hareketliliğinin artması fikri mukavemet kazanılmasını peşinden getirmektedir. Son dönemde Batı düşüncesi karşısında fikri zayıflığın temel nedeni Batı düşüncesinin kategorik olarak reddedilmesi, daha doğrusu bu düşüncenin reddedilebilir bir akım olduğunun sanılmasıdır. Oysa İbn Sina, Gazali, İbn Rüşd, İmam Eşari, İmam Rabbani vb. gibi düşünür ve âlimlerin tümü Yunan felsefesinin temel kodlarını iyi kavramış kişilerdi. Benzer bir yaklaşımın günümüz için de geliştirilmesi medeniyetler arasında geçişkenliğin ve İslam’ı diğer medeniyet mensuplarına en iyi ve anlaşılabilir biçimde sunmanın olmazsa olmaz koşuludur.

b. Diğer Medeniyetler Nezdinde Kamu Diplomasisi

Kamu diplomasisi bir ülkenin politikalarının diğer ülke halklarına pazarlanmasıdır. Pazarlamanın kendisi çözülmesi gereken bir problem olsa da asıl problem pazara sunulacak malın kaliteli olup olmamasıdır.

Kamu diplomasisi uygulayıcılarına göre bir seyir izlemiştir. Uzun vadeli stratejiler belirlenmedikçe, partizanlıktan, şahsilikten, tarafgirlikten uzak devlet ya da medeniyet projeleri haline getirilmedikçe, kamu diplomasisi için harcanan çabaların heba olması kaçınılmazdır.

Kamu diplomasisi bir tür pazarlama stratejileri bütünüdür. Eğer satışa sunduğunuz ürün kaliteli değilse pazarlama teknikleri ile müşterilerinizi sadece bir kez kandırabilirsiniz ve izleyen dönemlerde hangi tekniği kullanırsanız kullanın bu tür adımlar işe yaramaz hale gelir. İslam medeniyetinin insanlığa sunacağı gerçekten çok önemli değerleri ve birikimi bulunmaktadır. Bu değerler ve birikim bu güne dek çeşitli propagandalar ve karalama faaliyetlerine ek olarak, İslam dünyasındaki yönetimlerin, dini akımların ve bireylerin üst üste yaptıkları hatalar sonucunda gölgelenmiş, puslanmış ve kömürlerin arasındaki elmas parçacıkları haline gelmiştir. Şimdi bu değerleri olması gerektiği şekli ile insanlığın hizmetine sunma zamanıdır.

İslam dünyasının diğer medeniyet mensupları ile çözülmesi gereken en acil sorun islamofobinin engellenmesi sorunudur. İslam diğer medeniyet mensuplarının büyük bölümü tarafından bir terör kaynağı, salt bir cihat/çatışma/savaş çağrısı olarak algılanmaktadır. Bu durum medeniyetler arasındaki ilişkinin doğasını belirlemekte ve uluslararası ortamın taraflarca kaçınılmaz bir mücadele alanı olarak algılanmasına neden olmakta, diyalog ve işbirliği zeminini ortadan kaldırmaktadır. Dolayısıyla İslam ülkelerinin kamu diplomasisi bağlamında öncelikle çözmeleri gereken sorun islamofobidir. Ama İslam’ın sunuluş biçimi üzerinde ciddi stratejiler geliştirmeksizin dışarıda bu sorunun çözümü yönünde etkili adımların atılabilmesi mümkün değildir. Bunun için öncelikle, İslam’ın imajı ile ilgili olarak İslam dünyası içerisinde sağlıklı bir tartışma zemini oluşturulmalı, buradan elde edilen sonuçlar diğer medeniyet mensupları nezdinde vitrine taşınmalıdır.

Öğrenci değişimi programlarının geliştirilmesi İslam ülkelerindeki öğrencilere ufki bir genişlik sağlayacak ve bilimsel etkileşimi hızlandırıp derinleştirecektir. Bu arada Çin, Hindistan, Rusya, Batılı ülkeler ve Latin Amerika ülkeleri ile öğrenci değişimi konusunda atılacak olan adımlar da İslam dünyasının dış dünyadaki imajının düzeltilmesi kadar bilimsel etkileşimin artırılması ve hoşgörü ortamının güçlendirilmesi bakımından büyük önem taşımaktadır. İslam ülkelerinde zaman harcamış yabancılarla, bu ülkelere hiç gelmemiş ya da kısa süreli turizm etkinliklerine katılmış olanlar arasında büyük fark vardır. Uzun süreli olarak İslam ülkelerinde bulunan kişilerin İslam dünyası ile ilgili görüşleri çok daha ılımlıdır ve İslam ülkelerindeki olumsuzlukların kaynaklarına dair daha sağlam düşüncelere sahiptirler.

<<>>

Sonuç

Kamu Diplomasisi Kavramı ilk kez ABD’li akademisyenler tarafından ortaya atılmış ve bu kavramın içeriği büyük ölçüde söz konusu akademik çevrelerce doldurulmuştur. Buna göre, askeri ve ekonomik gücün yetersiz olduğu, bunun yanında yumuşak gücün (ikna gücünün) de kullanılması gerektiği ileri sürülmektedir. Bunun için demokrasi ve insan hakları, refah artışı, ekonomik gelişme gibi kavramların birlikte kullanılması önerilmektedir. Bu tür açıklamaların temel amacının ABD’nin gücüne güç katmak, sert gücü artırmak için kamu di

Bu içerik Marka Belgesi altında telif hakları ile korunmaktadır. Kaynak gösterilmesi, bağlantı verilmesi ve (varsa) müellifinin/yazarının adı ile unvanının aynı şekilde belirtilmesi şartı ile kısmen alıntı yapılabilir. Bu şartlar yerine getirildiğinde ayrıca izin almaya gerek yoktur. Ancak içeriğin tamamı kullanılacaksa TASAM’dan kesinlikle yazılı izin alınması gerekmektedir.

Alanlar

Kıtalar ( 5 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 2769 ) Etkinlik ( 223 )
Alanlar
TASAM Afrika 77 649
TASAM Asya 98 1109
TASAM Avrupa 23 649
TASAM Latin Amerika ve Karayip... 16 67
TASAM Kuzey Amerika 9 295
Bölgeler ( 4 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 1406 ) Etkinlik ( 54 )
Alanlar
TASAM Balkanlar 24 297
TASAM Orta Doğu 23 623
TASAM Karadeniz Kafkas 3 297
TASAM Akdeniz 4 189
Kimlikler ( 2 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 1304 ) Etkinlik ( 78 )
Alanlar
TASAM İslam Dünyası 58 786
TASAM Türk Dünyası 20 518
TASAM Türkiye ( 1 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 2054 ) Etkinlik ( 83 )
Alanlar
TASAM Türkiye 83 2054

"Küresel Sistemde Dış Politika Stratejileri" kitabı, uluslararası ilişkiler ve dış politika stratejileri alanlarını kapsayan bir eser olarak öne çıkmaktadır. Dr. Nejat Tarakçı, bu eserinde realist bir bakış açısıyla dış politika stratejilerinin nasıl şekillendiğini ve uygulandığını analiz etmektedir...;

2000 yılından bu yana üç yılda bir dönüşümlü olarak gerçekleştirilen forumlar, Çin – Afrika ilişkilerini kurumsallaştıran iş birliği platformu olarak bilinmektedir. 2006, 2015 ve 2018’deki buluşmalar, Devlet ve Hükûmet Başkanları düzeyindeki yoğun katılımlarla “2006 Pekin Zirvesi ve 3. FOCAC”, “2015...;

Eğitim, kısaca, bireyde arzu edilen davranışların oluşturulması süreci olarak tanımlanmaktadır. Hem kişisel yönden hem devlet açısından eğitim, oldukça hassas ve sosyal bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır. Ayrıca, eğitim, genel itibariyle, sonuçlarının ve/veya çıktılarının değerlendirilebilmesi iç...;

I. Dünya Savaşı sonrasında ikinci bir dünya savaşının gerçekleşmesiyle idealizmin ürettiği teorilerin pratikteki yetersizliği uluslararası ilişkiler alanında bir teori krizi oluşturmuştur. Neorealizm, dış politikanın hem iç hem de dış faktörlerden etkilenmesiyle yeni bir teori olarak oluşmuştur. İra...;

2024 yılında dünya altın fiyatlarının uzun dönemde en yüksek seviyelerde seyretmesi, küresel ekonomideki çeşitli faktörlerin etkisiyle açıklansa da, en belirgin etki küresel savaş beklentisi kuşkusuz. Savaş beklentisinin görünen en kolay yansıması kuşkusuz aşırı yükselen altın fiyatları. 2024 yılınd...;

Halen gelişmiş ülkelerin kontrolü altında olan Denizcilik Sektörü gelişmekte olan ülkelerin de gelişmesi ve refah seviyesinin arttırılması açısından önemli bir ekonomik faaliyet alanıdır. Bu sektör Dünya ekonomisi ve ticareti ile çok fazla ilişkili, karmaşık, riskli ve pek de şeffaf olmayan bir ulus...;

Cumartesi günü (27 Temmuz 2024) Golan Tepeleri'ndeki bir futbol sahasına yapılan roket saldırısı, pek çok gözlemcinin İsrail ile Hizbullah arasında topyekûn bir savaşın fitilini ateşleyebileceğinden korktuğu türden büyük çaplı bir olaydı. Çoğunlukla Lübnan-İsrail sınırında olmak üzere dokuz ay süren...;

Türkiye Cumhuriyeti’nin "Yüz" yılına girerken, Türk Dış Politikası’nın yüzyıllık siyasetinde Balkanlar ile olan siyasi, ekonomik, diplomatik, askeri, güvenlik ve sosyo-kültürel ilişkilerin önemi yadsınamaz. Balkan jeopolitiğinin stratejik boyutları kadar, soydaşlarımızın bu coğrafya içerisinde yaşam...;

10. İstanbul Güvenlik Konferansı (2024)

  • 21 Kas 2024 - 22 Kas 2024
  • İstanbul - Türkiye

Millî Savunma ve Güvenlik Akademisi Sertifika Programı | 2024 Dönem 2

Millî Savunma ve Güvenlik Akademisi Sertifika Programları ile katılımcılara stratejik yönetim ve liderlik alanlarındaki yeniliklerin aktarılması, Türkiye ve dünyadaki gelişmeler ışığında ulusal ve uluslararası güvenlik stratejileri konularında çok yönlü analiz, sentez ve değerlendirmeler yapabilmelerine, çözüm önerileri, farkındalık ve gelecek öngörüleri geliştirmelerine destek sağlanması amaçlanıyor.

  • 20 Nis 2024 - 11 May 2024
  • Cumartesileri 10.00-13.30 (Çevrimiçi) -
  • İstanbul - Türkiye

Millî Savunma ve Güvenlik Akademisi Sertifika Programı | 2024 Dönem 1

Millî Savunma ve Güvenlik Akademisi Sertifika Programları ile katılımcılara stratejik yönetim ve liderlik alanlarındaki yeniliklerin aktarılması, Türkiye ve dünyadaki gelişmeler ışığında ulusal ve uluslararası güvenlik stratejileri konularında çok yönlü analiz, sentez ve değerlendirmeler yapabilmelerine, çözüm önerileri, farkındalık ve gelecek öngörüleri geliştirmelerine destek sağlanması amaçlanıyor.

  • 20 Oca 2024 - 10 Şub 2024
  • Cumartesileri 10.00-13.30 (Çevrimiçi) -
  • İstanbul - Türkiye

Millî Savunma ve Güvenlik Akademisi Sertifika Programı | 2023 Dönem 1

21. yüzyıl güvenlik sorunlarının dönüşümünü takip edebildiğimiz bir dönem olarak dikkat çekmektedir.

  • 11 Kas 2023 - 02 Ara 2023
  • Cumartesileri 10.00-13.30 (Çevrimiçi) -
  • İstanbul - Türkiye

Türkiye - AB İlişkilerinin 60. Yılı ve Geleceği Konferansı

  • 24 Eki 2023 - 24 Eki 2023
  • İstanbul Kent Üniversitesi Kağıthane Kampüsü -
  • İstanbul - Türkiye

Doğu Akdeniz Programı 2023-2025

  • 17 Tem 2023 - 19 Tem 2023
  • Sheraton Istanbul City Center -
  • İstanbul - Türkiye

5. Denizcilik ve Deniz Güvenliği Forumu

  • 23 Kas 2023 - 24 Kas 2023
  • İstanbul Kent Üniversitesi Kağıthane Kampüsü -
  • İstanbul - Türkiye

2. İstanbul Siber-Güvenlik Forumu

  • 23 Kas 2023 - 24 Kas 2023
  • İstanbul Kent Üniversitesi Kağıthane Kampüsü -
  • İstanbul - Türkiye

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “ABD Hegemonyasına Meydan Okuyan Çin’in Zorlu Virajı; Güney Çin Denizi” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “Küresel Rekabet Penceresinden Pasifik Adaları” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in uzun araştırmalar sonunda hazırladığı “TEKNOLOJİK ÜRETİMDE BAĞIMSIZLIK SORUNU; NTE'LER VE ÇİPLER ÜZERİNDE KÜRESEL REKABET” isimli stratejik raporu yayımladı

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “Sri Lanka’nın Çöküşüne Küresel Siyaset Çerçevesinden Bir Bakış” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “Çin-Japon Anlaşmazlığında Doğu Çin Denizi Derinlerdeki Travmalar” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in uzun araştırmalar sonunda hazırladığı “MYANMAR; Büyük Oyunun Doğu Sahnesi” isimli stratejik raporu yayımladı

İngiltere’nin II. Dünya Savaşı sonrasında Hint Altkıtası’ndan çekilmek zorunda kalması sonucunda, 1947 yılında, din temelli ayrışma zemininde kurulan Hindistan ve Pakistan, İngiltere’nin bu coğrafyadaki iki asırlık idaresinin bütün mirasını paylaştığı gibi bıraktığı sorunlu alanları da üstlenmek dur...

Devlet geleneğimizde yüksek emsalleri bulunan Meritokrasi’nin tarifi; toplumda bireylerin bilgi, bilgelik, beceri, çalışkanlık, analitik düşünce gibi yetenekleri ölçüsünde rol almalarıdır. Meritokrasi din, dil, ırk, yaş, cinsiyet gibi özelliklere bakmaksızın herkese fırsat eşitliği sunar ve başarıyı...