Türkiye’nin Karadeniz’deki Etki Alanı

Yorum

Eğer 1991 yılında kurulup, 1999’da tüzel kişilik kazanan Karadeniz Ekonomik İsbirliği Örgütü (BSEC veya KEİ), gerçek bir iktisadi işlev kazanabilseydi, Türkiye’nin öncülüğünde yoğurulan hamur maya tutar, Karadeniz’deki etki alanımız da genişlerdi. ...

Eğer 1991 yılında kurulup, 1999’da tüzel kişilik kazanan Karadeniz Ekonomik İsbirliği Örgütü (BSEC veya KEİ), gerçek bir iktisadi işlev kazanabilseydi, Türkiye’nin öncülüğünde yoğurulan hamur maya tutar, Karadeniz’deki etki alanımız da genişlerdi. Elbette bu alanın sınırı, beğenin veya beğenmeyin her zaman Rusya’nın verdiği-vereceği izne ve hoşgörüye bağlıydı. Denedik pek olmadı. Yine de BSEC ve PAPSEC (Karadeniz Parlamento Birliği) hâlâ birer bina, bir kaç masa ve sekretarya ile varlığını sürdürüyor.


Karadeniz’de İkili İlişkilerin Ağırlığı

Ama KEİ üyelerinin bir kısmı daha sonra ya AB’ye üye veya üye adayı oldu, bir kısmı da ortaklık statüsü kazanınca iş istenildiği gibi yürümedi. Yunanistan’daki KEİ kasası hep boş kaldı, ilişkiler de çelimsiz. Karadeniz’in kendine özgü, oksijeni az koşullarında, çok taraflı bir oluşum soluklanamadı, ilişkiler ikili olmaya mahkûm kaldı.

İşte böyle bir ortamda, 1996 sonrasında Türkiye-Rusya ilişkileri kendi suyunda ve “gaz“ında, Türkiye-Azerbaycan ilişkileri de “tek millet-iki dövlet“ havasında gelişti. Bakü-Tiflis-Ceyhan Türkiye’yi Azerbaycan’a, Mavi Akım ise Türkiye’yi Rusya’ya bağlayan iki atardamar haline geldi. İlişkilere temiz kan pompaladı. Özellikle Türkiye-Rusya ilişkilerinin eriştiği mertebe, Türkiye’yi yeni bir bağımlılığın eşiğine getirse de uzun süre buna pek önem verilmedi. Rusya’ya yıllardır egemen olan Putinvari (Putinesque) yönetim, Türkiye ile ilişkilerden pek hoşnuttu. Türkiye’nin diğer Karadeniz havzası ülkeleri ile yakınlaşması tereddüt yaratınca zaman zaman Rusya zaten “Bağımsız Ülkeler Topluluğu“ üyesi haline getirdiği bu ülkelere ince ayar çekiyor, iplerin kendi elinde olduğunu hatırlatıyordu. Uzun yıllar Türkiye’ye pek az sitemkâr oldu. Sözler ve ümitler verdi ki Türkiye de Karadeniz’in dalgalı sularında Rusya’nın yanında olsun ve deli dalgalı denizin iki yakası, tarihin hiç bir döneminde olmadığı kadar birbirine yaklaşsın.

Rusya ile “Dobra Dobra“ bir Stratejik Ortaklık
Bu oldu da. Hem de Türkiye’nin gönül rızasıyla. Aradaki dalgalı yola atfen olsa gerek, yakın ilişkilere “stratejik ortaklık“ adını verdiler. Yoksa moda olduğu için mi dersiniz? Rusya her şeyi açık açık ortaya koyuyor, Türkiye’den olan beklentilerini dobra dobra sıralıyordu. Türkiye ne dinliyor, neye kafa sallıyor veya ne için sarılıp, el sıkışıyordu bilemiyorum. Ama ne zaman ki nükleer reaktör için Rusya ön plana çıktı, Putin doğal gaz akımlarının adını ve yönünü değiştirip değiştirip sonunda “Türk Akımı“na odaklandı, o zaman Türkiye’nin veremeyeceği bir şeyleri istemeye başladığı izlenimini almaya başladık. Ama Ankara Karadeniz’de, ekonomik olarak gırtlağına kadar Rusya’ya batmıştı. Üstelik artık “atı alan Üsküdar’ı“, Rusya da denizleri aşıp Akdeniz’e geçmişti. Bunu bazen Murmansk’tan kalkıp, Cebel-i Tarık’ı geçerek, bazen de en önemli zırhlılarını, eli makinalı nöbetçilerin yedeğinde, Türk boğazlarından kaydırarak yaptı. Karadeniz’de doğan Stratejik Ortaklık, Suriye çölünde şehit düşmüştü.


Şimdi Stratejik Hatalardan Kaçınma Zamanı

Türkiye’nin Suriye politikası ile gerilen Rusya ilişkileri artık namluların, orta menzilli füzelerin ucunda ve Rus tanklarının güzergâhı üzerinde. Bu şimdi Karadeniz’den değil, en uzun sınır boylarından gelen bir tehlike. Rusya ile şimdi bir de kara sınırımız var. Artık her gün Türkiye bu gerçekle yaşamak zorunda. Bugün gazete de yer alan ve Osman Bölükbaşı’nın sıkça dile getirdiği bir halk deyişine dikkat ettim. “Zengini hayırsız evlat, memuru süslü avrat, siyasetçiyi de kuru inat batırır“ dermiş Osman Bölükbaşı. Şimdi inadın, Türkiye’yi hangi merhaleye getirmekte olduğunu düşünmemiz gerekiyor.


Yeni Bir Soğuk Savaş Dönemine Girerken Karadeniz’i Isıtmak

Türkiye 2004 yılında bir “ Karadeniz Uyum Harekâtı“ (Operation Black Sea Harmony) girişimi başlatmış, bunu 2006 yılı sonuna kadar yürütmüş ve yılsonunda Rusya Federasyonu harekâta eklemlenmiştir. Ukrayna ise daha sonra 2007’de işin içine girmiş ve taraflar daha çok görünürde, kaçakçılığın ortak denetimi, takibi ve yaşa dışı işlerin engellenmesi gibi sivil nitelikli faaliyetlere yoğunlaşılacağı izlenimi vermiştir.

Türkiye Rusya ile sıkı fıkı ilişkiler kurarken, bir taraftan da o yıllardan itibaren ABD desteği ile “Rusya’nın Karadeniz’deki Etkisini Sınırlandırma“ kumpaslarına da katılmış, hatta önayak olmuştur. Bunları Rusya hiç anlamamış mıdır? Şimdi aradan geçen onca yıl zarfında, ABD ile Rusya arasında çeşitli sürtüşmeler olmuş, AB ise Rusya’ya karşı olan enerji bağımlığından bezgin hâle gelmiştir. Bu yüzden Kırım’ın ilhakı çar naçar sineye çekilmiş, Doğu Ukrayna’daki oluşumlara, AB’ye de zarar veren yaptırımlarla cevap vermekle yetinilmiştir. Ama Türkiye’yi “arkandayız“ diye ittirmek, hem Suriye sınır boylarında, hem de Karadeniz’de Rusya’nın önüne atmak hangi amaca, hangi oyalamaya hizmet etmektedir?


Ukrayna ile Ortak Tatbikat Tuzak mı yoksa Fırsat mı?

Bana daha çok, aç kurt veya yaralı ayı kenarda beklerken, çayırın ortasında hastalıklı kuzuyu (Ukrayna) biberonla beslemeye çalışmak gibi geliyor. Ama biz bunu adeta “düşmanımın düşmanı, benim dostumdur“ havası içinde sunuyoruz. Rusya’ya karşı Karadeniz’in güvenliği, Ukrayna ve Türkiye’den mi soruluyor ki Ukrayna ile tatbikata kalktık?

Evet, NATO destek veriyor, AB alkışlıyor. ABD ise Karadeniz’de etki alanını genişletmek istiyor. Gelsin de kendisi genişletsin lütfen. Bu yaptığımız nasıl bir “taktik manevra“dır? Ukrayna ile “Ortak deniz üssü“ mü? Bu parlak fikir ne işe yarayabilir? Ukraynalı denizcileri biz mi eğiteceğiz şimdi? Donanma kapasitelerimizi birleştirmek de neyin nesi? Hangi Ukrayna donanması ile? Rusya’nın Sovyetler çökerken kendi rızası ile ve “ebediyete kadar beraber“ sloganı ile ayrıldığı Ukrayna’ya bıraktığı eski Sovyet donanması ile mi?

Ama en önemli soru bence, Türkiye’yi kendi bölgesel siyasetimizin inadına veya başkalarının emellerine feda etmeye hakkımız var mı sorusu olacaktır. Şu anda Türkiye’nin Karadeniz’deki mutasavver etki alanı genişletme çabalarını, ben bir tuzak olarak görüyorum, fırsat olarak değil.

Bu içerik Marka Belgesi altında telif hakları ile korunmaktadır. Kaynak gösterilmesi, bağlantı verilmesi ve (varsa) müellifinin/yazarının adı ile unvanının aynı şekilde belirtilmesi şartı ile kısmen alıntı yapılabilir. Bu şartlar yerine getirildiğinde ayrıca izin almaya gerek yoktur. Ancak içeriğin tamamı kullanılacaksa TASAM’dan kesinlikle yazılı izin alınması gerekmektedir.

Alanlar

Kıtalar ( 5 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 2751 ) Etkinlik ( 222 )
Alanlar
TASAM Afrika 77 645
TASAM Asya 98 1103
TASAM Avrupa 22 645
TASAM Latin Amerika ve Karayip... 16 67
TASAM Kuzey Amerika 9 291
Bölgeler ( 4 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 1395 ) Etkinlik ( 54 )
Alanlar
TASAM Balkanlar 24 296
TASAM Orta Doğu 23 614
TASAM Karadeniz Kafkas 3 297
TASAM Akdeniz 4 188
Kimlik Alanları ( 2 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 1298 ) Etkinlik ( 78 )
Alanlar
TASAM İslam Dünyası 58 782
TASAM Türk Dünyası 20 516
TASAM Türkiye ( 1 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 2047 ) Etkinlik ( 82 )
Alanlar
TASAM Türkiye 82 2047

Ülkelerin insan merkezli sürdürülebilir kalkınma ve gelişmişlik düzeyi skalasında, nüfusun yarısını oluşturan kadınların sosyal adaletin bir şartı olarak işgücü piyasasına katılımı, toplumsal hayatta, ekonomide ve siyasette daha fazla söz sahibi olmalarının önemli bir payı vardır.;

1992-1995 yılları arasında tüm Bosna’da yaşanan ve binlerce insanın öldürülmesi ile sonuçlanan soykırım, zulüm, sürgün, yerinden edilme ve cinsel şiddet, buradaki toplum üzerinde ciddi hasarlara yol açmış ve etkisini günümüze kadar sürdürmüştür.;

27 Eylül 1538’de Haçlı donanmasına karşı kazanılan Preveze Deniz Savaşı’nın gerek icrası gerekse sonuçları çok tartışılmıştır. Basit taktik ve teknik nedenlerden, stratejik ve operatif yönetime kadar her konuda değerlendirmeler yapılmıştır.;

Çin’in Ortadoğu’daki nüfuz arayışı yoğunlaşırken Suriye devlet başkanı Esad’ın Çin’e yaptığı ziyaret iki ülke arasındaki ilişkilerin derinleşmesine sahne oldu. 19. Asya oyunlarının icra edildiği Çin’in Hangzhou şehrinde bir araya gelen Xi ve Esad iki ülke ilişkilerinin “stratejik ortaklık“ seviyesin...;

1 Ağustos 2022(Miloseviç’ten Vucic’e Değişmeyen Söylem: Kosova’da Büyüyen Gerilim ve Herkese Yakın Bir Savaşın Sesleri) ve 31 Mayıs 2023’te (Bitti Sanılan Savaş: Kosova - Sırbistan Gerilimine NATO Müdahalesi Mümkün mü?) burada iki yazı kaleme almış özellikle Vucic’in söylemleri üzerinden Kosova ile ...;

2023 Vizyonu genel olarak ekonomik kalkınma, gelir düzeyinin yükselmesi, ülkemizin dünyanın en büyük limanlarına sahip olması gibi birçok hedefleri olarak ifadesini bulmaktadır. Diğer taraftan 2023 Vizyonunun bir de soyut bir süreci bulunmaktadır.;

Türkiye’de ekonomik büyüme ve kalkınma sürecinde büyük çaplı projelerin gerçekleştirilebilmesine yönelik olarak, mevcut finansman yetersizliğini en etkin şekilde ortadan kaldıracak bir finansman metodu bankacılık sistemine entegre edilmeye çalışılabilir. Bu çerçevede “Proje Bankacılığı” adı altında ...;

Mevcut küresel düzen parçalanma eğilimi gösteren bir momentumun eşliğinde yeni bir dünya düzenine doğru dönüşüme başladı. Büyük güç rekabetinin öne çıktığı bu yeni normalde asıl muharebenin ekonomik cephede gerçekleşeceği söylenebilir.;

Doğu Akdeniz Programı 2023-2025

  • 17 Tem 2023 - 19 Tem 2023
  • Sheraton Istanbul City Center -
  • İstanbul - Türkiye

5. Denizcilik ve Deniz Güvenliği Forumu

  • 23 Kas 2023 - 24 Kas 2023
  • İstanbul - Türkiye

2. İstanbul Siber-Güvenlik Forumu

  • 23 Kas 2023 - 24 Kas 2023
  • İstanbul - Türkiye

7. Türkiye - Körfez Savunma ve Güvenlik Forumu

  • 23 Kas 2023 - 24 Kas 2023
  • İstanbul - Türkiye

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “ABD Hegemonyasına Meydan Okuyan Çin’in Zorlu Virajı; Güney Çin Denizi” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “Küresel Rekabet Penceresinden Pasifik Adaları” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in uzun araştırmalar sonunda hazırladığı “TEKNOLOJİK ÜRETİMDE BAĞIMSIZLIK SORUNU; NTE'LER VE ÇİPLER ÜZERİNDE KÜRESEL REKABET” isimli stratejik raporu yayımladı

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “Sri Lanka’nın Çöküşüne Küresel Siyaset Çerçevesinden Bir Bakış” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “Çin-Japon Anlaşmazlığında Doğu Çin Denizi Derinlerdeki Travmalar” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in uzun araştırmalar sonunda hazırladığı “MYANMAR; Büyük Oyunun Doğu Sahnesi” isimli stratejik raporu yayımladı

İngiltere’nin II. Dünya Savaşı sonrasında Hint Altkıtası’ndan çekilmek zorunda kalması sonucunda, 1947 yılında, din temelli ayrışma zemininde kurulan Hindistan ve Pakistan, İngiltere’nin bu coğrafyadaki iki asırlık idaresinin bütün mirasını paylaştığı gibi bıraktığı sorunlu alanları da üstlenmek dur...

Gündem 2063, Afrika'yı geleceğin küresel güç merkezine dönüştürecek yol haritası ve eylem planıdır. Kıtanın elli yıllık süreci kapsayan hedeflerine ulaşma niyetinin somut göstergesidir.