TASAM Başkanı Süleyman ŞENSOY’un "Çin - Hindistan - Rusya, Asya’da Güvenlik ve Stratejik İş Birliği" ana temasıyla, 4 - 6 Aralık 2007 tarihlerinde İstanbul’da icra edilen 3. Uluslararası Türk - Afrika Kongresi Açılış Konuşmaları.
Malumunuz üzere, doksanlı yıllarda Sovyet Bloğunun dağılması ile dünyadaki dengeler hızla değişmeye başlamıştır. 11 Eylül 2001 olayından sonra bu süreç giderek hızlanmış ve dünyada yeni dengeler, yeni oluşumlar, yeni politikalar ve yeni stratejiler hız kazanarak çok güçlü bir biçimde gelişmeye başlamıştır. Artık bizim doksanlı yıllara kadar alıştığımız psikoloji ile bir kutupu tercih ederek rahat etme ya da politikaları siyah beyazlaştırma rahatlığından çok uzaktayız ve tüm dünya olarak bu durumdan uzaklaşalı çok fazla zaman olmuştur. Bizim doksanlara kadar alıştığımız rahatlığın ve tek kutupluluğun artık dünyada bir karşılığı yoktur. Bu rahatlık içerisinde bulunduğumuz rehavet ve bu rehavet ile geçirdiğimiz her geçen günde Türkiye’mize ve diğer ülkelere de çok büyük zaman ve zemin kaybettirmektedir.
Bu anlamada bizim ilişkileri, yapılacak işleri ve insan kaynaklarını yeniden tanımlamamız ve sofistike metotlarla çalışmamız gerekmektedir. Artık gelinen noktada çok parası olanların çok güçlü olduğu ya da çok parası olanların çok etkin olduğu bir dünyada yaşamamaktayız. Elbette ki finansal kaynaklara, güçlü kaynaklara sahip olmak çok önem arz etmektedir. Fakat bugün trilyonlarca dolar değere sahip olan kişi ya da devletler, dünyanın yönetimine yön veren belli ülkelerin refahı için kullanılan bu kaynakları ile bankaları ya da uluslararası kuruluşları fonlamaktan öteye gidememekte ve bu kaynakların onlara dönüşümü sadece samimiyeti tartışılır kişisel itibarlar sağlamaktadır. Fakat bu kaynakları doğru kullanan ülkeler ve kişiler bu kaynaklar ile bütün dünyayı yönetme ve kendi ülkeleri için refah oluşturma sansını yakalamaktadırlar. Dolayısıyla çok parası olanın ya da çok kaynağın çok fazla iş yaptığı, çok fazla netice aldığına dair bir anlayışın artık çok lüks olduğu bir dönemde yaşamaktayız.
Hatta öyle bir noktaya geldik ki kamu kaynaklarının ya da özel sektör kaynaklarının çok usulüne ve esasına uygun bir şekilde harcanması bile neticeyi çok fazla değiştirmemektedir. Bugün bir bürokrat ya da bir yetkili ya da devlet adamı şunu diyebilir “ Efendim ben elimdeki kaynağı hiç israf etmeden hiçbir usulsüzlük ve yolsuzluğa bulaştırmadan gerektiği şekilde harcadım.“ Elbette ki bu gerekli ve şarttır, fakat artık gelinen noktada bu bile işin yüzde ellisini oluşturmaktadır. Çünkü elinizdeki kaynağı ne kadar doğru hedeflere harcadığınız, ne kadar doğru hedeflere yönlendirdiğiniz ve netice aldığınız artık bundan daha önemli hale gelmektedir. Sadece usulsüzlük ve yolsuzluğu önlememiz artık yetmemektedir. Belki uzun süredir, ülkelerin bütününde, tüm dünyada bunun önlenmesi için kamu politikaları oluşturuldu ve tartışıldı.
Artık gelinen noktada yeni bir ufuk açılmaktadır. Usulsüzlük ve esassızlık olmamakla beraber kaynakların doğru kullanımı konsepti hız kazanmaktadır çünkü artık insan kaynağının %80 ve finansmanın %20 yer kapladığı bir dünyada yaşamaktayız. Çok küçük rakamlarla gerçekten bilinçli, deneyimli ve donanımlı insanların ellerinde dünya çapında çok büyük işler yapıldığını görmekteyiz. Bu anlamda, hem ülkemiz Türkiye açısından, hem dost Afrika ülkeleri açısından, hem de iyi niyetle doğru temeller içerisinde dünyada etkin olmak isteyen tüm ülkeler için artık bu konsept söz konusudur.
Afrika Birliği, uzun soluklu bir örgüttür ve 2002 yılından bu yana Afrika Birliği adı altında kurumsallaşmasını hızlandırmaktadır. Afrika’da 53 üyesi olan koca bir kıta ile tek tek ülkeler bazında ilişki kurmak ve onların kıta olarak dünya siyasetinde veya ekonomisinde temsil edilmesini sağlamak oldukça zor bir iştir. Çünkü bunların içerisinde ekonomik ve finansal olarak çok güçlü ülkeler olduğu gibi, bu alanlarda çok zayıf olan ülkeler de bulunmaktadır. Elbette ki ülkeler arasında ikili ilişkiler devam edecektir ama nasıl Avrupa Birliği ve Avrupa ülkeleri var ise Afrika Birliği ve Afrika ülkeleri de var olacaktır.
Bu anlamda, Afrika Birliği’nin 21. Yüzyıl açısından henüz Avrupa Birliği kadar kurumsal ve güçlü olmasa da önümüzdeki dönem açısından, 2010–2020 perspektifi açısından, hem kıta için hem dünya için çok önemli bir oluşum ve girişim olduğuna ve kurumsallaşmasına, ilişkilerin güçlenmesine önem verilmesi gereken bir teşkilat olduğunun görülmesi gerekmektedir.
Bu bağlamda, Çin yaklaşık iki yıl önce 47 ülkenin katılımıyla, Afrika Devlet Başkanları Zirvesini Pekin’de topladı. Benzer bir toplantıyı Güney Kore gerçekleştirdi ve 8–9 Aralık 2007’de Avrupa Birliği, Afrika Birliği Zirvesi Portekiz’de toplandı. Aynı zamanda, Türkiye Afrika-Devlet Başkanları zirvesini 18–21 Ağustos 2008 tarihinde gerçekleştirecek. Bu anlamda Türkiye, Afrika perspektifini hızla güçlendirmektedir.
Afrika Birliği demek Birleşmiş Milletlerde %30 oy demektir. Afrika Birliği demek 2010-2020’lerin şantiye ülkeleri demektir. Afrika Birliği demek, dünyada oluşacak yeni bir denge demektir. Sadece bugünkü bir takım olumsuz şartlarla ya da geçmişten gelen ezberlerle bu konuyu anlamamız, idrak etmemiz mümkün değildir.
Bu anlamda, bizim Türkiye kamuoyu olarak da, medyamız olarak da, bilim adamlarımız olarak da, uzmanlarımız olarak da bu konuda kendimize öz eleştiri yapmamız gerekmektedir. Biz kıtayı ne kadar takip ediyoruz, kıta ile ilgili çalışmalara ne kadar katılıyoruz, kıta ile ilgili ne kadar bilgi sahibiyiz? Bu anlamda TASAM üzerine düşen görevi yerine getirmeye çalışmaktadır.
TASAM gibi çok sayıda kuruluşların, üniversitelerin ve sivil toplum kuruluşlarının bu konu ile ilgilenmesi gerekmektedir. Medyamızın bu konuyla özellikle ilgilenmesi ve Türkiye Afrika halkları arasında kamuoyu oluşturulmasına açısından önemli bir görev üstlenmesi gerekmektedir. Elbette ki Türkiye olarak, daha yaşanılabilir, daha düzgün ve daha adil bir dünya anlayışı içerisinde, güç ve adalet temelinde bir dünyanın inşası için bizim de görevlerimiz vardır. Efendim bu çok hayalî bir söylem, çok klişe bir söz olarak da algılanabilir ama bize düşen bu oluşumun bir yerinden tutmaktır. Hepimiz bir yerinden tutarsak bütünü birlikte tamamlayacağız ve ortaya hem Afrika ülkeleri, hem de Türkiye için faydalı çalışmalar ve güçlü bir zemin hazırlamış olacağız.
Saygılarımla,