Afrikalı Liderleri Çileden Çıkaran Malta Zirvesi Çözümü Türkiye’ye Bıraktı

Yorum

Elliye yakın AB ve Afrikalı lider Malta’nın başkenti Valetta’da düzenlenen zirvede Afrika – Avrupa göç sorununu konuştu. ...

Elliye yakın AB ve Afrikalı lider Malta’nın başkenti Valetta’da düzenlenen zirvede Afrika - Avrupa göç sorununu konuştu. AB’ne doğru olan bu insan hareketlenmesi adeta çağdaş bir kavimler göçü durumunu yansıtıyor. Bu hareketlenme bir boyutuyla Suriye ve Irak’taki iç savaşla ilgili. Fakat diğer yönleriyle bu siyasi karışıklığın ötesinde başka nedenler de var. Göç üzerinde daha derin etkileri olan bu nedenler AB ile Afrika liderlerini 11 Kasım 2015 tarihinde Malta’nın Valetta kentinde bir Afrika göç zirvesinde bir araya getirdi.

Bu toplantıdan Afrikalı liderleri çileden çıkaran çözüm önerileri çıktı. AB, göç bağlantılı sorunların çözümü için Afrika’ya yönelik 1.8 milyar avroluk bir fon oluşturulmasına karar verdi. Bunun karşılığında Afrika’dan isteği, mültecilik başvurusu reddedilmiş olan göçmenlerin geri alınmasını kolaylaştırmak ve belli noktalarda ‘filtreleme’ merkezleri kurularak iltica başvurularını buralarda değerlendirmek. Böylece göçün önüne kıtada geçmek. Tabii, sorunların kökünde başta AB’nin korumacı duvarları olmak üzere Çok Uluslu Şirketlerin kıtada kurmuş oldukları talan düzeninin yattığını bilen Afrikalı liderler, ayrılan fon miktarının ‘devede kulak’ olması nedeniyle zirveden daha köklü çözüm önerileri beklediklerini vurgulayarak ayrıldılar.

Aslında uzun süredir, göç etrafındaki trajedilerin dikkat merkezi Akdenizden, Türkiye ve Ege denize çevrilmişti. Yakın zaman öncesine kadar deniz kazaları, can kayıpları gibi detaylarla sık sık gündeme gelen Afrika kıtasından İtalya, Malta ve İspanya gibi AB ülkelerine yönelik göç pek duyulmaz olmuştu. Oysa Ege denizi merkezli göçe ek olarak Afrika – AB eksenli göç de aynı hızla devam ediyordu. Ek olarak Afrika’dan AB’ye göç coğrafi güzergâhlarına Orta-doğu, Türkiye rotasını da eklemişti. Ege adalarında ve özellikle Midilli’de şahit olduğumuz göçmen profili Afrikalıları da içine alan bir ırk ve etnik çeşitlilik göstermeye devam ediyor.

Biz de uzun zamandır ön plana çıkmayan AB’ne yönelik Afrikalı göç olgusunu tekrar duymuş olduk.

AB’ne ulaşmış olan bir milyon civarındaki göçmen kitlesinin yaklaşık dörtte biri Afrika kıtasından geliyor. Bu göçü diğer coğrafyalardan ayıran en önemli özellik bir takım kökten ve kalıcı etkiler sonucu ortaya çıkmış olması. İç savaş, insan hakları ihlalleri gibi, örneğin Afganistan, Irak, Suriye kaynaklı göçten farklı olarak Afrikalı göçünün ardında bu tür nedenlere ek olarak daha temelde yatan iktisadi, sosyal ve doğal nedenler var. Göçün ardında yatan bu tür kalıcı etkenlerin ortaya çıkarttığı alarm AB liderlerine bu konuyu daha ciddi ele almalarını dayattı.

Afrikalı liderler için ayrılan 1.8 milyar avro’luk fon, göçe neden olan tarımdaki üretim düşüklüğü, iktisadi izolasyon, dış ticaretteki eşitsiz rekabet koşullarının getirdiği iktisadi çöküş ve benzeri sorunları çözmek için yeterli değil. Afrikalı liderler kıtada, Libya’dan başlayarak Sahra-altı Afrikaya doğru siyasi istikrarsızlıkların, kıtayı ciddi şekilde etkisi altına alan Boko Haram, El Shabab, gibi örgütlerin getirdiği terörün, zayıflayan ve refleks gösterme kabiliyeti yitiren devletlerin, kıtlık ve bulaşıcı hastalıklarla mücadelenin önüne geçilmeden yapılan yardımların bir işe yaramayacağını ısrarla vurguladılar. Daha doğrusu bu tür sorunların yardım fonlarıyla çözülemeyeceğini sorunların çözümü için palyatif bir takım tedbirler yerine yapısal kalıcı çözüm yollarının bulunması gerektiğini vurguladılar. Bu sorunların tamamına yakının ise Afrika merkezli olmadığını ve Avrupa kökenli ÇUŞlerin talanı sonucu ortaya çıktığı bilinciyle tepki gösterdiler.

Afrikalı liderler belki de ilk kez bu tür bir toplantıya giderken göç hareketinin sadece kendilerinin değil ama artık bunun bir AB sorunu olduğunun bilincindeydiler. AB genelinde göç aleyhine hareketlenme Avrupa kimliğinin ne olduğu arayışı ve tartışmasına da yol açtı. Geçen sene Almanya’da göçmenleri yakmaya yönelik beşyüzün üzerinde saldırı olurken, Macaristan’da göçmen aleyhtarlığı bir devlet politikası haline geldi. En son Slovenya’nın Hırvatistan hududuna tel örgü çekmesi Hırvatların topraklarını bir oldubittiyle (fait accompli) işgal edildiği gerekçesiyle Slovenya’ya karşı harekete geçirdi. İsveç son yirmi senedir ilk kez sınır kontrollerini başlattı. Sınırların olmadığı bir AB projesinden bahsetmek artık mümkün görünmüyor.

Macaristan Başbakanı, göçün bir “kazan - kazan durumu“ yaratmadığını, “bunu ileri süren söylemin artık bastırılması gerektiğini, korkmadan yeni bir dille göçmen karşıtlığının gündeme getirilebileceğini“ ve “Avrupalı’ların da isteklerinin bu olduğunu“ dile getirdi. İngiltere Başbakanı David Cameron göçü durdurmak için sınır kontrollerinin arttırılması gerektiğini ve bunun için sınırlarda daha çok köpek bulundurulmasını çözüm olarak önerdi. Ayrıca AB göçü durdurmak için Frontex ismiyle bir sınır koruma gücü oluşturmaya karar vermişti.

Öte yandan AB göçe tam anlamıyla da karşı değil. Yaşlanan kıta Avrupa’nın genç ve dinamik nüfusa ihtiyacı var. Ancak AB burada kendi çıkarına olacak şekilde davranmak istiyor. Gelen herkesin alınması yerine nitelikli işgücü’ni seçmek ve ayıklayarak kabul etmek istiyor. Bu yüzden bir takım filtreleme noktaları oluşturmak istiyor. Burada Türkiye’nin önemli bir rol oynaması gerektiği görüşü hâkim. Almanya Başkanı Angela Merkel’in Türkiye’ye Ekim 2015’de yaptığı ziyarette gündeme getirdiği de buydu. AB bu tür kampların kurulması karşılığında Türklere uygulanan vize ile Türkiye’nin AB’ye tam üyelik başvurusunu bağlantılandırması AB’nin insan hakları ve insani yardımı hangi kalıplar çerçevesinde değerlendirebileceğini de ortaya çıkarıyor. Yaşanan tüm insanlık trajedisine karşılık, tekrar yerleştirme (relocation) programı çerçevesinde 2015 senesi için öngürülen yüzaltmış bin kişinin sadece yüzotuzunu yerleştirilebildi AB.

Beklenti, Türkiye’nin nitelikli işgücü özellikleri taşıyan göçmenlerin seçildiği kampları AB ile ortaklaşa kurması. Afrika’ya da örnek sağlayacak pilot çalışma olacak bu. Bu yüzden Valetta’daki zirvede Türkiye’nin adı sık sık telaffuz edildi. Önümüzdeki günlerde bu konuları kapsayan bir Türkiye – AB zirvesinin yapılabileceği de gündeme geldi Valetta’da. Avrupa’nın kimlik ve ruh arayışında Türklere düşen tarihi rol gene ön plana taşınırken, Türkiye böylesi bir zirvede vereceği cevapları insanlık adına çok iyi hazırlamalı.
Bu içerik Marka Belgesi altında telif hakları ile korunmaktadır. Kaynak gösterilmesi, bağlantı verilmesi ve (varsa) müellifinin/yazarının adı ile unvanının aynı şekilde belirtilmesi şartı ile kısmen alıntı yapılabilir. Bu şartlar yerine getirildiğinde ayrıca izin almaya gerek yoktur. Ancak içeriğin tamamı kullanılacaksa TASAM’dan kesinlikle yazılı izin alınması gerekmektedir.

Alanlar

Kıtalar ( 5 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 2770 ) Etkinlik ( 223 )
Alanlar
TASAM Afrika 77 649
TASAM Asya 98 1110
TASAM Avrupa 23 649
TASAM Latin Amerika ve Karayip... 16 67
TASAM Kuzey Amerika 9 295
Bölgeler ( 4 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 1406 ) Etkinlik ( 54 )
Alanlar
TASAM Balkanlar 24 297
TASAM Orta Doğu 23 623
TASAM Karadeniz Kafkas 3 297
TASAM Akdeniz 4 189
Kimlikler ( 2 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 1304 ) Etkinlik ( 78 )
Alanlar
TASAM İslam Dünyası 58 786
TASAM Türk Dünyası 20 518
TASAM Türkiye ( 1 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 2054 ) Etkinlik ( 83 )
Alanlar
TASAM Türkiye 83 2054

Çin – Afrika İş Birliği Forumu (FOCAC) aracılığıyla ilişkilerini kurumsallaştıran ve 21. yüzyılda Afrika’daki rekabetin çıtasını yükselten Pekin, günümüzde Afrika’nın dış ilişkilerinde en çok dikkat çeken aktör konumundadır. Çin, Afrika ile ilişkilerini “kazan – kazan iş birliği“ ve “kapsamlı strat...;

2000 yılından bu yana üç yılda bir dönüşümlü olarak gerçekleştirilen forumlar, Çin – Afrika ilişkilerini kurumsallaştıran iş birliği platformu olarak bilinmektedir. 2006, 2015 ve 2018’deki buluşmalar, Devlet ve Hükûmet Başkanları düzeyindeki yoğun katılımlarla “2006 Pekin Zirvesi ve 3. FOCAC”, “2015...;

2024 yılında dünya altın fiyatlarının uzun dönemde en yüksek seviyelerde seyretmesi, küresel ekonomideki çeşitli faktörlerin etkisiyle açıklansa da, en belirgin etki küresel savaş beklentisi kuşkusuz. Savaş beklentisinin görünen en kolay yansıması kuşkusuz aşırı yükselen altın fiyatları. 2024 yılınd...;

Halen gelişmiş ülkelerin kontrolü altında olan Denizcilik Sektörü gelişmekte olan ülkelerin de gelişmesi ve refah seviyesinin arttırılması açısından önemli bir ekonomik faaliyet alanıdır. Bu sektör Dünya ekonomisi ve ticareti ile çok fazla ilişkili, karmaşık, riskli ve pek de şeffaf olmayan bir ulus...;

Karadeniz bölgesi geçmişten günümüze çeşitli devletlerin mücadele verdiği alan olarak değerlendirilmiştir. Jeopolitik terimini ilk kullanan Rudolf Kjellen; bu kavramın ülkeden ülkeye farklılık gösterebileceğinin altını çizmiştir. Özellikle Soğuk Savaş döneminden sonra farklı devletlerin ortaya çıkma...;

Cumartesi günü (27 Temmuz 2024) Golan Tepeleri'ndeki bir futbol sahasına yapılan roket saldırısı, pek çok gözlemcinin İsrail ile Hizbullah arasında topyekûn bir savaşın fitilini ateşleyebileceğinden korktuğu türden büyük çaplı bir olaydı. Çoğunlukla Lübnan-İsrail sınırında olmak üzere dokuz ay süren...;

Türkiye Cumhuriyeti’nin "Yüz" yılına girerken, Türk Dış Politikası’nın yüzyıllık siyasetinde Balkanlar ile olan siyasi, ekonomik, diplomatik, askeri, güvenlik ve sosyo-kültürel ilişkilerin önemi yadsınamaz. Balkan jeopolitiğinin stratejik boyutları kadar, soydaşlarımızın bu coğrafya içerisinde yaşam...;

İnsanların vatandaşı oldukları, ikamet ettikleri veya yerleşik bulundukları topluluklardan ayrılarak farklı coğrafyalarda devam eden savaşlara gönüllü olarak katılmaları, devrimler çağından başlayarak modern devletler sisteminin oluşum sürecini takip eden bir olgudur. Bu süreci tanımlamak amacıyla a...;

10. İstanbul Güvenlik Konferansı (2024)

  • 21 Kas 2024 - 22 Kas 2024
  • İstanbul - Türkiye

Millî Savunma ve Güvenlik Akademisi Sertifika Programı | 2024 Dönem 1

Millî Savunma ve Güvenlik Akademisi Sertifika Programları ile katılımcılara stratejik yönetim ve liderlik alanlarındaki yeniliklerin aktarılması, Türkiye ve dünyadaki gelişmeler ışığında ulusal ve uluslararası güvenlik stratejileri konularında çok yönlü analiz, sentez ve değerlendirmeler yapabilmelerine, çözüm önerileri, farkındalık ve gelecek öngörüleri geliştirmelerine destek sağlanması amaçlanıyor.

  • 20 Oca 2024 - 10 Şub 2024
  • Cumartesileri 10.00-13.30 (Çevrimiçi) -
  • İstanbul - Türkiye

Millî Savunma ve Güvenlik Akademisi Sertifika Programı | 2023 Dönem 1

21. yüzyıl güvenlik sorunlarının dönüşümünü takip edebildiğimiz bir dönem olarak dikkat çekmektedir.

  • 11 Kas 2023 - 02 Ara 2023
  • Cumartesileri 10.00-13.30 (Çevrimiçi) -
  • İstanbul - Türkiye

Türkiye - AB İlişkilerinin 60. Yılı ve Geleceği Konferansı

  • 24 Eki 2023 - 24 Eki 2023
  • İstanbul Kent Üniversitesi Kağıthane Kampüsü -
  • İstanbul - Türkiye

Doğu Akdeniz Programı 2023-2025

  • 17 Tem 2023 - 19 Tem 2023
  • Sheraton Istanbul City Center -
  • İstanbul - Türkiye

7. Türkiye - Körfez Savunma ve Güvenlik Forumu

  • 23 Kas 2023 - 24 Kas 2023
  • İstanbul Kent Üniversitesi Kağıthane Kampüsü -
  • İstanbul - Türkiye

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “ABD Hegemonyasına Meydan Okuyan Çin’in Zorlu Virajı; Güney Çin Denizi” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “Küresel Rekabet Penceresinden Pasifik Adaları” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in uzun araştırmalar sonunda hazırladığı “TEKNOLOJİK ÜRETİMDE BAĞIMSIZLIK SORUNU; NTE'LER VE ÇİPLER ÜZERİNDE KÜRESEL REKABET” isimli stratejik raporu yayımladı

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “Sri Lanka’nın Çöküşüne Küresel Siyaset Çerçevesinden Bir Bakış” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “Çin-Japon Anlaşmazlığında Doğu Çin Denizi Derinlerdeki Travmalar” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in uzun araştırmalar sonunda hazırladığı “MYANMAR; Büyük Oyunun Doğu Sahnesi” isimli stratejik raporu yayımladı

İngiltere’nin II. Dünya Savaşı sonrasında Hint Altkıtası’ndan çekilmek zorunda kalması sonucunda, 1947 yılında, din temelli ayrışma zemininde kurulan Hindistan ve Pakistan, İngiltere’nin bu coğrafyadaki iki asırlık idaresinin bütün mirasını paylaştığı gibi bıraktığı sorunlu alanları da üstlenmek dur...

Devlet geleneğimizde yüksek emsalleri bulunan Meritokrasi’nin tarifi; toplumda bireylerin bilgi, bilgelik, beceri, çalışkanlık, analitik düşünce gibi yetenekleri ölçüsünde rol almalarıdır. Meritokrasi din, dil, ırk, yaş, cinsiyet gibi özelliklere bakmaksızın herkese fırsat eşitliği sunar ve başarıyı...