Hatay Çağrısı ( Deklarasyonu ) Yayında!

Haber

Hatay Çağrısı ( Deklarasyonu ) Yayında!...

3. ULUSLARARASI Orta Doğu KONGRESİ
HATAY ÇAĞRISI ( DEKLARASYONU )

"Sivil Sosyal Sorumluluk için Herkes Göreve"

3. Uluslararası Orta Doğu Kongresi 7-8 Mayıs 2015 tarihlerinde Hatay’da yapıcı ve samimi bir ortam içinde gerçekleştirilmiştir. Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi ( TASAM ) ve Marmara Üniversitesi Ortadoğu Araştırmaları Enstitüsü iş birliğinde, T.C. Hatay Valiliği, Doğu Akdeniz Kalkınma Ajansı ve Mustafa Kemal Üniversitesi ev sahipliğinde düzenlenen 3. Uluslararası Orta Doğu Kongresi’nde “Mezhepler, Etnisite ve Çatışma Çözümü“ ana teması üzerine odaklanılmıştır. Toplantı’ya Orta Doğu, Asya, Avrupa ve ABD’den sivil toplum ve düşünce kuruluşları temsilcileri, akademisyenler, çeşitli seviyelerde protokol temsilcileri, gözlemci diplomatik misyon temsilcileri ve ilgili uzmanlar ile medya temsilcileri katılmışlardır. Kongre sırasında “Tarihî Arka Plan ve Ekonomik, Kültürel, Psikolojik Etkenler“, “Mezhepler ve Etnisite; Bölge Dışı Güçler“, “İdeolojik ve Teolojik Arka Plan Etkisi“, “Çok Kutuplu Yeni Dünya Sisteminde Bölgede Politika Geliştirme Zorlukları“, “Suriye, Irak, Lübnan ve Diğer Ülkeler Proaktif Öneriler“, “Modern Çatışma Çözümü Örnekleri: Başarılı Deneyimler & Sistemik/Yapısal Sorunlar, Fırsatlar“ konuları ele alınmıştır.

Kongre’de aşağıdaki hususlar üzerinde mutabık kalınmıştır.

1.Uluslararası Orta Doğu Kongresi adıyla daha önce gerçekleştirilen iki etkinlik sonucunda kabul edilen sonuç bildirileri teyit edilmiştir.

2.Bir mekanizma olarak çatışma çözümü üzerine yapılan çalışmaların desteklenmesi gerektiği dile getirilmiştir. Küresel bazda birçok etkenin dâhil olduğu çatışma ortamları ve süreçleri için yapılan çözüm arayışlarına katkı sağlayacak bu tip teorik çalışmaların pratik ile desteklenmesi gereği aşikârdır. Bölge’ye has mezhepsel çatışma ortamının çözümünde etkin olabilecek Türkiye’nin bu mekanizmayı doğru çalıştırabilmesi/kullanabilmesi için bilimsel temelinin desteklenmesi gerekmektedir.

3.Etnik ve mezhebî farklılıklar, dünyanın her yerinde olduğu gibi, Orta Doğu’da da çatışmalara neden olmaktadır. Ne var ki, asıl neden bölgesel ve küresel jeopolitik ve stratejik çıkar arayışlarıdır. Aksi hâlde, tarihte Bölge’nin uzun süre deneyimlediği barış ve istikrar dönemlerini açıklama imkânı yoktur. Esasen Hatay’da temsil edilen “çok kimlikli barış ortamı“ bu iddiayı desteklemektedir. Bu anlamda Kongre’nin Hatay’da düzenlenmiş olması ayrı bir anlam taşımaktadır.

4.Hatay’ın kendine has bu çok kimlikli barış ortamı bir “Hatay Modeli“ oluşmasını sağlayabilir. Bu model uluslararası alanda, çok kimlikli bölgelerin barışını sağlamak için bir teori, bir marka değer olarak kullanılabilir.

5.Bölge’deki etnik, dinî ve mezhebî çatışmaların en önemli ve derin olanı Kudüs ve Mescid-i Aksa sorunları çerçevesinde gelişen Arap-İsrail (İsrail-Filistin) çatışmasıdır. Kudüs sorunu tüm semavi dinlerin mutabakatı ile çözümlenmedikçe Bölge’ye nihai barış ve istikrarın gelmesi tasavvur edilemez. Bu sebeple, öncelikle Bölge’deki iki toplumun uluslararası anlaşmalar çerçevesinde çatışmasızlık ortamını sağlaması gerekmektedir. BM’nin bu konu hakkında aldığı kararların taraflar tarafından uygulanması ve Filistin’in bağımsızlığının tanınması, önce Kudüs sorunun çözümünü, ardından da barış ortamının oluşmasını hızlandıracaktır.

6.Orta Doğu ülkelerindeki mezhebî ve etnik çatışmaların bir diğer önemli nedeni ise bölgesel sosyoekonomik ve coğrafi koşulları ihmal edilerek, sınırları ve demografileri sömürgeci ülkelerin çıkarlarına göre belirlenen ülkelerin ulus-devlet inşası sırasında uyguladıkları kimlik politikalarıdır. Bölge ülkeleri, farklılıkları sistemle bütünleştirmek yerine yok sayma veya imha etme yoluna gitmişlerdir. Bu amaçla uygulanan şiddet, güvenlik açmazı oluşturmuş ve meşruiyet sorunu yaşayan rejimleri yok olmakla karşı karşıya bırakmıştır.

7.Bölgesel çatışmalarda siyasi, ekonomik ve stratejik nedenler vurgulanırken teolojik nedenler ihmal edilmemelidir. Teoloji insanları harekete geçirme ve çatıştırma potansiyeline sahiptir. En temel sorunlardan biri de, ulus-devlet inşası esnasında her ülkenin kendi dinî kurumunu ve din adamları grubunu oluşturmasıdır. Evrensel din İslam şemsiyesi altında konumlanan teolojik yaklaşımlar arasındaki keskin farklılıklar çatışma ortamını körüklemektedir.

8.Bölgedeki ayrışmanın ana sebeplerinden olan teolojik tartışmanın temeline inebilmek ve çözüme ulaşmak için din adamlarının bir araya geldiği toplantılar düzenlenmelidir. Bu sayede dinî otoriteler tarafından sonuca bağlanan dinî konular, doğrudan din temelli çatışmaların önünü kesmiş olacaktır. Özellikle Şii ve Sünni din adamlarının bir araya gelmesi ve İslam şemsiyesi altında sorunları çözmesi muhakkak ki Bölge istikrarına olumlu katkı sağlayacaktır.

9.Orta Doğu’da son dönemde bazı terör örgütlerinin ortaya çıkmasının veya canlanmasının en temel nedeni ulusal ve uluslararası kurumların etkisiz kalmasıdır. Terör örgütlerine katılanlar maddi kazanç, intikam, makam, kimlik veya macera arayışındaki bireylerdir. Şiddet gruplarına katılması muhtemel kişilerin söz konusu saikler göz önünde bulundurularak yönlendirilmeleri gerekmektedir.

10.Hangi neden ve gerekçe ile olursa olsun masum insanların öldürülmesine seyirci kalmak kabul edilebilir bir durum değildir. Sivillerin korunması için etkin güçler ve BM başta olmak üzere tüm aktörler ellerinden geleni yapmalı, şiddeti mümkün olduğunca şiddete başvurmadan sonlandırmalıdır. Bu meyanda Türkiye’nin Ürdün ve Lübnan ile birlikte Suriyeli sığınmacılara sağladığı imkânlar takdire şayandır.

11.Son dönemde uluslararası alanda mikro milliyetçilik ve entegrasyon eğilimleri Orta Doğu ülkelerini de etkisi altına almıştır. Bölge içi aktörlerin faaliyetleri bazı ülkeleri parçalanma, diğerlerini ise tümüyle ortadan kalkma riski ile karşı karşıya getirmiştir. Bölge’nin stratejik konumu ve hammadde yatağı olması Bölge için bu riski daha da artırmaktadır.

12.Entegrasyon eğilimleri bağlamında Körfez’deki enerji üreticisi ülkelerle mücavir alanda yer alan Pakistan, Mısır ve Türkiye gibi ülkeler arasında ekonomik tamamlayıcılık ilişkisi hâkimdir. Dolayısıyla Bölge’deki, bilhassa bu şekilde ekonomik tamamlayıcılık ilişkisi olan ülkeler arasındaki anlaşmazlıklar bu ülkelerin ekonomik ve stratejik çıkarlarına ciddi darbe vurmaktadır. Daha geniş çerçevede, İslam İş Birliği Teşkilatı ve D-8 gibi teşkilatların ekonomik, siyasi ve sosyolojik anlamda derinleştirilmesi önerilebilir.

13.Orta Doğu ülkelerinde din, dil, tarih ve coğrafya gibi olgular etrafında oluşturulmaya çalışılan birliktelik dili, romantizm aşamasında kalmaktadır. Bölge ülkelerinin öncelikli ihtiyacı insan kaynağı, ekonomik ve kültürel alt yapı gibi alanlarda kapasite inşasıdır.

14.Dünyanın her yerinde olduğu gibi, Bölge ülkeleri arasında da özellikle Bölge’nin kontrolü noktasında ciddi bir rekabet gözlemlenmektedir. Modern siyasette bunun normal karşılanması gerekir. Önemli olan yüksek rekabet ile üst düzey işbirliğini bir arada götürebilmektir.

15.Bölge ülkeleri içinde bir süre kısmen veya tamamen uluslararası sistem dışında kalan ülkelerin sisteme yeniden entegrasyonları sırasında bölge içi karşılıklı bağımlılık oluşturulmasına özen gösterilmelidir.

16.İletişim, ulaşım, eğitim ve finans gibi alanlarda küresel ve yerel düzeyde gerçekleşen gelişmeler bir yandan ulus-devlet erklerinin aşınmasına neden olurken, diğer yandan yeni bazı imkânlar sunmaktadır. Yani devletin doğası değişmektedir. Devletler bu yeni duruma uyum sağlama konusunda gereken tedbirleri bir an önce almalıdırlar. Aksi halde önümüzdeki dönemde pek çok devletin kurumsal yetersizlikler nedeniyle çöktüğü görülecektir.

17. İmparatorluklar döneminde çatışma ortaya çıkarması muhtemel sorunlar abartılmadan ve teenni ile çözümlenmekteydi. Roma, Emevi, Abbasi ve Osmanlı deneyimleri bizim için uzak mazide kalan düzgün örneklerdir. Bizim deneyimimizde milletler ve aynı dil içinde etnik gerilim yoktur. Osmanlı’nın ardından Arap dünyası ve Türkiye reorganize olamamışlardır. Modern siyaset, sorunları abartma ve çözülemeyecek kadar karmaşık hâle getirme eğilimindedir. Günümüzde Batı’yı anlamaksızın kendi bölgemizi anlayamayız. Bu nedenle dünyayı tanımak zorundayız.

18.Bölgesel sorunların uzun vadede çözümü için kuvvetli bir seçkinler grubuna sahip olunması; kültür, tarih ve coğrafyanın soğukkanlılıkla öğrenilmesi gerekmektedir.

19.“Elsine-i Selase“ denilen Farsça, Türkçe ve Arapça konuşan unsurlar; aralarında iletişim kurarken kendi dilleri yerine bir Batı diline ihtiyaç duymaktadırlar. Kendi dilini kullanamayan bir medeniyet, hayatiyetini sürdüremez. Bu nedenle bölgemizde kendi dillerimizin kullanılması gerekmektedir.

20.Seçkinlerin ve medyanın kullandıkları olumsuz dil bir süre sonra kendi kendini doğrulayan kehanete dönüşmektedir. Bu nedenle barış ve dostluk inşa eden bir söylem geliştirilmesi zorunludur.

21.Demokrasi, insan hakları, kadınların ve çocukların korunması ile çevre gibi konularda İslam’ın özgün değerleri günümüzün diliyle, Müslüman gençleri harekete geçirecek şekilde yeniden yazılmalıdır.

22.Bölgedeki çatışma ortamının sonlanması, barış ve istikrar sürecinin güçlenmesi, insanların refahları ve onurlarının korunması için sorumluluk sadece, farklı handikapları olan devletlerden beklenmemelidir. Bölge’deki sivil toplum, sürece katkı sağlamak üzere güçlü inisiyatif almalıdır. Bu bağlamda her bölge ülkesinde oluşturulacak sivil sosyal sorumluluk girişimlerinin hızla karşılık bulacağı açıktır ve bu girişimler desteklenmelidir.

23.Güvenliği, refahı ve geleceği büyük risk altında olan Bölge için Kongre; "Sivil Sosyal Sorumluluk İçin Herkes Göreve" çağrısında bulunmuş ve bu çağrının tüm mecralarda bir gönüllü kampanyaya dönüşmesinin önemini olabilecek en güçlü şekilde teyit etmiştir.
8 Mayıs 2015, Hatay
Belgeyi indirmek için tıklayın.


Bu içerik Marka Belgesi altında telif hakları ile korunmaktadır. Kaynak gösterilmesi, bağlantı verilmesi ve (varsa) müellifinin/yazarının adı ile unvanının aynı şekilde belirtilmesi şartı ile kısmen alıntı yapılabilir. Bu şartlar yerine getirildiğinde ayrıca izin almaya gerek yoktur. Ancak içeriğin tamamı kullanılacaksa TASAM’dan kesinlikle yazılı izin alınması gerekmektedir.

Alanlar

Kıtalar ( 5 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 2770 ) Etkinlik ( 223 )
Alanlar
TASAM Afrika 77 649
TASAM Asya 98 1110
TASAM Avrupa 23 649
TASAM Latin Amerika ve Karayip... 16 67
TASAM Kuzey Amerika 9 295
Bölgeler ( 4 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 1406 ) Etkinlik ( 54 )
Alanlar
TASAM Balkanlar 24 297
TASAM Orta Doğu 23 623
TASAM Karadeniz Kafkas 3 297
TASAM Akdeniz 4 189
Kimlikler ( 2 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 1304 ) Etkinlik ( 78 )
Alanlar
TASAM İslam Dünyası 58 786
TASAM Türk Dünyası 20 518
TASAM Türkiye ( 1 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 2054 ) Etkinlik ( 83 )
Alanlar
TASAM Türkiye 83 2054

Rusya, Afrika kıtasındaki nüfuzunu artırmak amacıyla çeşitli stratejiler geliştirmekte ve bu stratejilerden biri olarak nükleer enerji diplomasisini ön plana çıkarmaktadır. Küresel enerji piyasalarında önemli bir aktör olan Rusya, Afrika'nın enerji açığını gidermek ve kıtanın sürdürülebilir kalkınma...;

İlk ve en öncelikli olarak yapmamız gereken, Japon vatandaşlarının yaşamlarını ve geçim kaynaklarını korumak için proaktif diplomasi geliştirmektir. Bu temelde, benzer düşüncedeki ülkelerle koordinasyon sağlamak ve Japonya-ABD İttifakı'nı temel taş olarak kullanarak çok taraflı iş birliğini teşvik e...;

"Küresel Sistemde Dış Politika Stratejileri" kitabı, uluslararası ilişkiler ve dış politika stratejileri alanlarını kapsayan bir eser olarak öne çıkmaktadır. Dr. Nejat Tarakçı, bu eserinde realist bir bakış açısıyla dış politika stratejilerinin nasıl şekillendiğini ve uygulandığını analiz etmektedir...;

2000 yılından bu yana üç yılda bir dönüşümlü olarak gerçekleştirilen forumlar, Çin – Afrika ilişkilerini kurumsallaştıran iş birliği platformu olarak bilinmektedir. 2006, 2015 ve 2018’deki buluşmalar, Devlet ve Hükûmet Başkanları düzeyindeki yoğun katılımlarla “2006 Pekin Zirvesi ve 3. FOCAC”, “2015...;

Uluslararası ilişkilerde güvenlik, devletlerin dış politika stratejilerinde önemli bir rol oynamaktadır. Geçmişte genellikle askeri tehditler ve savunma stratejileriyle ilişkilendirilen güvenlik kavramı, günümüzde çok yönlü ve karmaşık bir yapıya sahiptir. Ekonomik krizler, çevresel felaketler, terö...;

Bundan yıllarca önce İngiltere Kraliçesi II. Elizabet’in 16 Mayıs 2008’de İstanbul’a gelen ve Dolmabahçe önüne demirleyen HMS İllustration adlı gemide verdiği resepsiyon hatırlardadır. Ülkemizde ve dünyada çok ilgi çeken bu resepsiyon Kraliçe’nin İngiltere’deki sarayında verdiği resepsiyon ile özdeş...;

Eğitim, kısaca, bireyde arzu edilen davranışların oluşturulması süreci olarak tanımlanmaktadır. Hem kişisel yönden hem devlet açısından eğitim, oldukça hassas ve sosyal bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır. Ayrıca, eğitim, genel itibariyle, sonuçlarının ve/veya çıktılarının değerlendirilebilmesi iç...;

I. Dünya Savaşı sonrasında ikinci bir dünya savaşının gerçekleşmesiyle idealizmin ürettiği teorilerin pratikteki yetersizliği uluslararası ilişkiler alanında bir teori krizi oluşturmuştur. Neorealizm, dış politikanın hem iç hem de dış faktörlerden etkilenmesiyle yeni bir teori olarak oluşmuştur. İra...;

10. İstanbul Güvenlik Konferansı (2024)

  • 21 Kas 2024 - 22 Kas 2024
  • İstanbul - Türkiye

Millî Savunma ve Güvenlik Akademisi Sertifika Programı | 2024 Dönem 2

Millî Savunma ve Güvenlik Akademisi Sertifika Programları ile katılımcılara stratejik yönetim ve liderlik alanlarındaki yeniliklerin aktarılması, Türkiye ve dünyadaki gelişmeler ışığında ulusal ve uluslararası güvenlik stratejileri konularında çok yönlü analiz, sentez ve değerlendirmeler yapabilmelerine, çözüm önerileri, farkındalık ve gelecek öngörüleri geliştirmelerine destek sağlanması amaçlanıyor.

  • 20 Nis 2024 - 11 May 2024
  • Cumartesileri 10.00-13.30 (Çevrimiçi) -
  • İstanbul - Türkiye

Millî Savunma ve Güvenlik Akademisi Sertifika Programı | 2024 Dönem 1

Millî Savunma ve Güvenlik Akademisi Sertifika Programları ile katılımcılara stratejik yönetim ve liderlik alanlarındaki yeniliklerin aktarılması, Türkiye ve dünyadaki gelişmeler ışığında ulusal ve uluslararası güvenlik stratejileri konularında çok yönlü analiz, sentez ve değerlendirmeler yapabilmelerine, çözüm önerileri, farkındalık ve gelecek öngörüleri geliştirmelerine destek sağlanması amaçlanıyor.

  • 20 Oca 2024 - 10 Şub 2024
  • Cumartesileri 10.00-13.30 (Çevrimiçi) -
  • İstanbul - Türkiye

Millî Savunma ve Güvenlik Akademisi Sertifika Programı | 2023 Dönem 1

21. yüzyıl güvenlik sorunlarının dönüşümünü takip edebildiğimiz bir dönem olarak dikkat çekmektedir.

  • 11 Kas 2023 - 02 Ara 2023
  • Cumartesileri 10.00-13.30 (Çevrimiçi) -
  • İstanbul - Türkiye

Türkiye - AB İlişkilerinin 60. Yılı ve Geleceği Konferansı

  • 24 Eki 2023 - 24 Eki 2023
  • İstanbul Kent Üniversitesi Kağıthane Kampüsü -
  • İstanbul - Türkiye

Doğu Akdeniz Programı 2023-2025

  • 17 Tem 2023 - 19 Tem 2023
  • Sheraton Istanbul City Center -
  • İstanbul - Türkiye

5. Denizcilik ve Deniz Güvenliği Forumu

  • 23 Kas 2023 - 24 Kas 2023
  • İstanbul Kent Üniversitesi Kağıthane Kampüsü -
  • İstanbul - Türkiye

2. İstanbul Siber-Güvenlik Forumu

  • 23 Kas 2023 - 24 Kas 2023
  • İstanbul Kent Üniversitesi Kağıthane Kampüsü -
  • İstanbul - Türkiye

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “ABD Hegemonyasına Meydan Okuyan Çin’in Zorlu Virajı; Güney Çin Denizi” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “Küresel Rekabet Penceresinden Pasifik Adaları” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in uzun araştırmalar sonunda hazırladığı “TEKNOLOJİK ÜRETİMDE BAĞIMSIZLIK SORUNU; NTE'LER VE ÇİPLER ÜZERİNDE KÜRESEL REKABET” isimli stratejik raporu yayımladı

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “Sri Lanka’nın Çöküşüne Küresel Siyaset Çerçevesinden Bir Bakış” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “Çin-Japon Anlaşmazlığında Doğu Çin Denizi Derinlerdeki Travmalar” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in uzun araştırmalar sonunda hazırladığı “MYANMAR; Büyük Oyunun Doğu Sahnesi” isimli stratejik raporu yayımladı

İngiltere’nin II. Dünya Savaşı sonrasında Hint Altkıtası’ndan çekilmek zorunda kalması sonucunda, 1947 yılında, din temelli ayrışma zemininde kurulan Hindistan ve Pakistan, İngiltere’nin bu coğrafyadaki iki asırlık idaresinin bütün mirasını paylaştığı gibi bıraktığı sorunlu alanları da üstlenmek dur...

Devlet geleneğimizde yüksek emsalleri bulunan Meritokrasi’nin tarifi; toplumda bireylerin bilgi, bilgelik, beceri, çalışkanlık, analitik düşünce gibi yetenekleri ölçüsünde rol almalarıdır. Meritokrasi din, dil, ırk, yaş, cinsiyet gibi özelliklere bakmaksızın herkese fırsat eşitliği sunar ve başarıyı...