Küresel Büyüme Ve Çelişkiler

Haber

Büyüyen Bölgeler Ekonomik gelişmelerin dünya genelinde 2004 yılı başından beri bahar havasına girdiği gözlenmektedir. Bu gelişmeye bağlı olarak Uluslararası Para Fonu (İMF), 2005 yılı için ülkeler genelinde % 4,4’lük büyüme tahmininde bulunmaktadır....

Büyüyen Bölgeler

Ekonomik gelişmelerin dünya genelinde 2004 yılı başından beri bahar havasına girdiği gözlenmektedir. Bu gelişmeye bağlı olarak Uluslararası Para Fonu (İMF), 2005 yılı için ülkeler genelinde % 4,4’lük büyüme tahmininde bulunmaktadır.

ABD’nin uluslararası ticaretteki payının genişlemesi, Hindistan ve Asya ülkelerinde özellikle de Çin’deki önemli gelişmelerle, Japon ekonomisinin 1996’dan beri sergilediği en güçlü konum, küresel çaptaki bu büyümenin göstergelerini oluşturmaktadır. Bu tablo bize dünya ekonomisinin son on yıldan beri en iyi iki yılını yaşayacağına işaret etmektedir.

Son bir yıl içindeki verilere baktığımızda OECD ülkelerinin ekonomik gelişme düzeylerinde genel olarak son aylardan beri yavaşlama görülse de bir yükseliş söz konusudur. Bunların içinde ise başta Fransa ve Almanya olmak üzere AB’nin 15 ülkesi, ABD, Kanada kayda değer gelişme gösteren ülkeler olup İtalya duraklama, Japonya ve İngiltere ise diğer ülkelere oranla düşük seviyede gelişme gösteren ülkeler gurubunda yer almaktadır. Türkiye ise geçen yıl %5’lik büyümeyle birlikte son on yılda ortalama %2’lik ortalama büyüme sağlamıştır.

Sergilenen bu tablo elbette dünyanın bütün bölgelerinin performanslarını yansıtmıyor; Latin Amerika, özellikle Brezilya 2003’teki zayıf performansına rağmen kayda değer bir ekonomik gelişme seviyesine doğru ilerlemekte. 2003 yılında % 4,1 ve 2004 yılında %5,3’lik büyüme sergileyen Orta Doğu ülkelerinde ise genel olarak yavaşlama söz konusudur. 2003’te Rusya ve Ukrayna tarafından gerçekleştirilen %7,6’lık büyümenin 2004’te %6’ya gerilemesiyle Bağımsız Devletler Topluluğu ülkeleri de ekonomik büyüme açısından yavaşlayanlar gurubunda yer almaktadır.

Avrupa Birliği’nin Büyüyen Tablodaki Yeri
Son birkaç yıllık verileri esas aldığımızda 2004 yılında % 1,7’lik büyüme sağlayan AB ülkeleri İngiltere haricinde, yukarıda saydığımız gelişen grubun dışında kalmaktadır.

AB’nin tek para birimine geçtiği yıllar, Avrupa ülkelerinin ekonomide hızlı bir büyüme kaydettiği, enflasyon ve işsizlikle mücadelenin sürdüğü bir dönemi takip ediyordu. Ancak 2001 yılından itibaren, ekonomideki duraklamayla beraber, bir takım yapısal sorunlar ve bunların orta ve kısa vadedeki sonuçları görülmeye başladı. Günümüzde, talep yetersizliği, işsizliğin artması, sosyal güvenlik sistemindeki açıklar, tasarrufların yatırımlara dönüşmemesi, işletmelerin uluslararası piyasalara oranla rekabet gücünün zayıf olması Avrupa ülkelerinin güncel sorunlarının başında sayılabilir. Dünyadaki jeopolitik gelişmelerin tüketiciler tarafından güvensizlik ortamı şeklinde yorumlanması, Euro’nun 2000 yılındakine göre %20 değer kazanması ve bunun da enflasyona yansıması da bu sorunlar arasında sayılabilir.

İMF’nin gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelere yönelik bütçe açıklarını kapatma ve yapısal reformları gerçekleştirme tavsiyeleri çerçevesinde Avrupa Merkez Bankası’na, finansal yapının güçlendirilmesi ve yapısal reformların sürdürülmesinin gerekliliği üzerinde ısrar etmesi, düşük seviyedeki ekonomik büyüme ve enflasyon durumunda faiz oranlarını düşürmeyi önermesi sözü edilen sorunların ciddiyetini ortaya koymaktadır.

AB’nin söz konusu olumsuzlukları gidermek yönünde, üye ülkelerin mal, sermaye ve işgücü pazarına yönelik performanslarını düzenlemek, yatırımların yeniden başlamasını sağlamak, yeni hedefleri içeren programı uygulamak şeklinde çabaları da mevcuttur. Bu çabalar AB’nin gelecek yıldan itibaren, ekonomik büyümeyi yeniden yakalayacağına dair görüşleri çoğaltmakta olup ABD ekonomisinde beklenen yavaşlamanın yaratacağı boşluğu Euro bölgesinin dolduracağı görüşünü yaygınlaştırmaktadır.

Küresel Büyümenin Çelişkileri
Ortaya konan bu iyimser tablo, küresel büyümenin bazı çelişkilerini de beraberinde getirmektedir. Bu nedenle dünya ekonomisini etkileyen faktörlerin çok çeşitli ve uzun vadede değişken olduğu gerçeği göz ardı edilmemelidir (11 Eylül saldırılarının ve Asya’da ortaya çıkan SARS hastalığının etkileri gibi). Bu bağlamda İMF’nin, jeopolitik değişiklikler ve petrol fiyatlarındaki beklenmeyen değişmeler gibi kısa vadede karşılaşılacak risklere dikkat çekmesi de önem arz ediyor. Ayrıca ABD’nin ödemeler dengesindeki açık (altı çizilen bir başka nokta ise ABD’deki faiz oranları artışından zarar görecek olan ülkelerin başında fakir ülkeler gelmesi) ve gelişmekte olan Asya ülkelerinin bütçe açıkları da endişe kaynaklarından bazılarını.

Küresel açıdan asıl sorun, bazı bölgelerde sağlanan ekonomik büyümeye karşın, dünyadaki zengin ve fakir ülkeler arasındaki gelişmişlik farkının giderek daha da büyümekte olmasıdır. Bunun örneğini de en fakir ülkeler arasında yer alan ve son yıllarda fakirliğin içine biraz daha gömülmüş olan, Afrika’nın sahra kesimindeki ülkeler oluşturmaktadır. Bu ülkelerde günde bir doların altında gelirle yaşayan nüfusun miktarı son yıllarda ikiye katlanmış durumdadır (1981’de 164 milyon olan nüfus günümüzde 317 milyona ulaşmıştır). Afrika, 2015’lerde fakirliği yarıya indirmeyi öngören %7’lik büyüme hedefine karşılık 2004 yılında elde ettiği % 4,8’lik büyüme oranı dikkate alındığında gelecek on yıl içinde bunu gerçekleştirmekten uzakta görünmektedir.

Az gelişmiş ülkelerin sorunlarının başında yatırımların yetersizliği nedeniyle sahip oldukları potansiyeli kullanamama gelmektedir. Gerçekleştirdikleri ihracatları ise sadece sınırlı bazı alanlarda yapabilmektedirler. Az gelişmiş ülkelerin nüfusunun % 70’den fazlası tarımsal kesimde çalışmaktadır. Bu sorun, küreselleşmenin kurumları tarafından farklı yorumlanmaktadır.

Dünya Bankası’nın soruna yönelik çözümü zengin ülkelerin tarım sektöründe uyguladıkları ve gelişmekte olan ülkelerdeki (dünyadaki kırsal nüfusun %90’nı), tarımsal üretime zarar veren 300 milyar doları aşan sübvansiyonları kaldırmalarını sağlamaktır. Sübvansiyon türünden korumacı politikalar (yıllık 58 milyar dolar) zengin ülkelerin gelişmekte olan ülkelere yardım mahiyetinde verdikleri tutarın beş katı büyüklüğünde olması bu ülkelerin içinde bulundukları güçlüğü ortaya koymaktadır.

G7 ülkeleri ise bu bölgedeki fakirliğe çözüm olarak ticari serbestlik üzerinde ısrar etmekte, özel sektörü gelişmekte olan ülkelerde ekonomik gelişmenin sağlanması ve fakirliğin azaltılmasına yönelik fırsatlardan biri olarak sunmaktadırlar. Ancak buradaki çelişki, ticari serbestliğin az gelişmiş ülkelerdeki fakirliği azaltmamasıdır. 1990’lı yıllarda bu ülkelerin ihracatlarındaki büyümeye ve bunun GSMH’larında geniş yer tutmasına karşılık fakirlik azalmamıştır. OECD’nin 2004 yılı az gelişmiş ülkeler raporuna göre fakir ülkelerin, dünyanın zengin ülkelerine oranla uluslararsı ticarete çok daha açık olduklarıdır. İhracat ve ithalatın GSMH’ya oranı, az gelişmiş ülkelerde %51 iken, OECD ülkelerinde ancak % 43’ü bulmaktadır. Rapordaki verilere göre, 1990’lı yıllarda ihracat ve iç tüketimi artıran ülkelerin, beklenildiği gibi uluslararası ticarete geniş ölçüde açık olan ülkeler değil, tam tersine daha az açık politikalar izleyen ülkelerdir.

Öte yandan gelişmiş ülkelerin az gelişmiş ülkelere yönelik olarak uyguladıkları tercihli ticaret politikaları çoğu kez tarife dışı sınırlamalar içermekte, fakir ülkelerin ihraç ürünleri (1999-2001 arası ihracatlarının %42’si) gelişmiş ülkelerin çevreye yönelik sınırlamalarıyla karşılaşmaktadır.

Bu olumsuzluklara karşın, ABD’nin ihracata yönelik kredileri geri çekme isteği ve AB’nin de ortak tarım politikasında az gelişmiş ülkeler lehine geniş ölçüde gayret sarf etmesi iyileştirme yönünde atılan adımlardan sayılabilir.

Bu içerik Marka Belgesi altında telif hakları ile korunmaktadır. Kaynak gösterilmesi, bağlantı verilmesi ve (varsa) müellifinin/yazarının adı ile unvanının aynı şekilde belirtilmesi şartı ile kısmen alıntı yapılabilir. Bu şartlar yerine getirildiğinde ayrıca izin almaya gerek yoktur. Ancak içeriğin tamamı kullanılacaksa TASAM’dan kesinlikle yazılı izin alınması gerekmektedir.

Alanlar

Kıtalar ( 5 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 2776 ) Etkinlik ( 223 )
Alanlar
TASAM Afrika 77 650
TASAM Asya 98 1114
TASAM Avrupa 23 650
TASAM Latin Amerika ve Karayip... 16 67
TASAM Kuzey Amerika 9 295
Bölgeler ( 4 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 1406 ) Etkinlik ( 54 )
Alanlar
TASAM Balkanlar 24 297
TASAM Orta Doğu 23 623
TASAM Karadeniz Kafkas 3 297
TASAM Akdeniz 4 189
Kimlikler ( 2 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 1304 ) Etkinlik ( 78 )
Alanlar
TASAM İslam Dünyası 58 786
TASAM Türk Dünyası 20 518
TASAM Türkiye ( 1 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 2054 ) Etkinlik ( 83 )
Alanlar
TASAM Türkiye 83 2054

Artık ahkâm kesmekten öte çapı kalmayan Birleşmiş Milletlerin(BM), Afet Riski Azaltma Günü yaklaşırken uygun gördüğü tema bu yıl oldukça ilginç. Adeta eski kuşaklardan ümidi kesmişçesine 2024, Uluslararası Afet Riski Azaltma Günü olan 13 Ekim için açıklanan tema “ Bir Sonraki Kuşağın, dirençli bir G...;

Geçtiğimiz Eylül ayında Arnavutluk Başbakanı Edi Rama’nın ABD’deki temasları sırasında ortaya attığı Arnavutluk’ta mini bir Vatikan modeli Alevi/Bektaşi devleti kurma planı halen devam eden şaşkın ve meraklı tartışmaları doğurdu. ;

Afrika, küresel terör örgütleri El Kaide ve DAEŞ'in rekabet ve savaş alanına dönüşmüş durumda. Bölgedeki zayıf devlet yapıları, etnik ve dini çatışmaların varlığı, ekonomik sorunlar ve sosyal huzursuzluk gibi etkenler, bu örgütler için ideal bir zemin yarattı. ;

Biz, dünya halklarını temsil eden Devlet ve Hükümet Başkanları olarak, Gelecek İçin Pakt'ta yer alan eylemler aracılığıyla mevcut ve gelecek nesillerin ihtiyaçlarını ve çıkarlarını korumak amacıyla Birleşmiş Milletler Genel Merkezi'nde toplandık.;

27 Eylül 1538’de Haçlı donanmasına karşı kazanılan Preveze Deniz Savaşı’nın gerek icrası gerekse sonuçları çok tartışılmıştır. Basit taktik ve teknik nedenlerden,;

Yakında dünyanın en büyük işgücüne sahip olacak olan Afrikalılar, modern güce erişebildikleri takdirde bölgelerini küresel bir ekonomik güç merkezine dönüştürme fırsatına sahipler. Şu anda, Sahra Altı Afrika'da yaklaşık 600 milyon insan elektriğe erişemiyor. Bu durum onları yemek pişirmek, ısınmak v...;

Çin’i Rusya’nın Ukrayna’ya karşı yürüttüğü savaşın kararlı bir destekçisi olmakla itham eden NATO, Avrupa-Atlantik güvenliğinin tehlikede olduğunu düşünüyor. NATO, çok kutuplu bir yapıya evrilen uluslararası sistem içerisinde kendisine tatmin edici tarihsel bir rol arıyor.;

ABD ve Japonya, Çin'e çip teknolojisi ihracatını kısıtlamaya yönelik önemli bir anlaşmada son aşamaya geldi. Ancak Japon şirketleri, bu ihracat kısıtlamalarının ardından Çin'den gelebilecek olası misilleme tehditlerinden endişe duyuyor. Peki Çin’in çip üretimindeki pazar payı nedir? Anlaşmanın ana h...;

10. İstanbul Güvenlik Konferansı (2024)

  • 21 Kas 2024 - 22 Kas 2024
  • İstanbul - Türkiye

Millî Savunma ve Güvenlik Akademisi Sertifika Programı | 2024 Dönem 2

Millî Savunma ve Güvenlik Akademisi Sertifika Programları ile katılımcılara stratejik yönetim ve liderlik alanlarındaki yeniliklerin aktarılması, Türkiye ve dünyadaki gelişmeler ışığında ulusal ve uluslararası güvenlik stratejileri konularında çok yönlü analiz, sentez ve değerlendirmeler yapabilmelerine, çözüm önerileri, farkındalık ve gelecek öngörüleri geliştirmelerine destek sağlanması amaçlanıyor.

  • 20 Nis 2024 - 11 May 2024
  • Cumartesileri 10.00-13.30 (Çevrimiçi) -
  • İstanbul - Türkiye

Millî Savunma ve Güvenlik Akademisi Sertifika Programı | 2024 Dönem 1

Millî Savunma ve Güvenlik Akademisi Sertifika Programları ile katılımcılara stratejik yönetim ve liderlik alanlarındaki yeniliklerin aktarılması, Türkiye ve dünyadaki gelişmeler ışığında ulusal ve uluslararası güvenlik stratejileri konularında çok yönlü analiz, sentez ve değerlendirmeler yapabilmelerine, çözüm önerileri, farkındalık ve gelecek öngörüleri geliştirmelerine destek sağlanması amaçlanıyor.

  • 20 Oca 2024 - 10 Şub 2024
  • Cumartesileri 10.00-13.30 (Çevrimiçi) -
  • İstanbul - Türkiye

Millî Savunma ve Güvenlik Akademisi Sertifika Programı | 2023 Dönem 1

21. yüzyıl güvenlik sorunlarının dönüşümünü takip edebildiğimiz bir dönem olarak dikkat çekmektedir.

  • 11 Kas 2023 - 02 Ara 2023
  • Cumartesileri 10.00-13.30 (Çevrimiçi) -
  • İstanbul - Türkiye

Türkiye - AB İlişkilerinin 60. Yılı ve Geleceği Konferansı

  • 24 Eki 2023 - 24 Eki 2023
  • İstanbul Kent Üniversitesi Kağıthane Kampüsü -
  • İstanbul - Türkiye

Doğu Akdeniz Programı 2023-2025

  • 17 Tem 2023 - 19 Tem 2023
  • Sheraton Istanbul City Center -
  • İstanbul - Türkiye

5. Denizcilik ve Deniz Güvenliği Forumu

  • 23 Kas 2023 - 24 Kas 2023
  • İstanbul Kent Üniversitesi Kağıthane Kampüsü -
  • İstanbul - Türkiye

2. İstanbul Siber-Güvenlik Forumu

  • 23 Kas 2023 - 24 Kas 2023
  • İstanbul Kent Üniversitesi Kağıthane Kampüsü -
  • İstanbul - Türkiye

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “ABD Hegemonyasına Meydan Okuyan Çin’in Zorlu Virajı; Güney Çin Denizi” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “Küresel Rekabet Penceresinden Pasifik Adaları” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in uzun araştırmalar sonunda hazırladığı “TEKNOLOJİK ÜRETİMDE BAĞIMSIZLIK SORUNU; NTE'LER VE ÇİPLER ÜZERİNDE KÜRESEL REKABET” isimli stratejik raporu yayımladı

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “Sri Lanka’nın Çöküşüne Küresel Siyaset Çerçevesinden Bir Bakış” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “Çin-Japon Anlaşmazlığında Doğu Çin Denizi Derinlerdeki Travmalar” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in uzun araştırmalar sonunda hazırladığı “MYANMAR; Büyük Oyunun Doğu Sahnesi” isimli stratejik raporu yayımladı

İngiltere’nin II. Dünya Savaşı sonrasında Hint Altkıtası’ndan çekilmek zorunda kalması sonucunda, 1947 yılında, din temelli ayrışma zemininde kurulan Hindistan ve Pakistan, İngiltere’nin bu coğrafyadaki iki asırlık idaresinin bütün mirasını paylaştığı gibi bıraktığı sorunlu alanları da üstlenmek dur...

Gündem 2063, Afrika'yı geleceğin küresel güç merkezine dönüştürecek yol haritası ve eylem planıdır. Kıtanın elli yıllık süreci kapsayan hedeflerine ulaşma niyetinin somut göstergesidir.