AB-Çin İlişkileri ve Türkiye

Haber

Günümüzde Çin, lüks tüketim malları kullanan 200 milyona yakın nüfusu, araştırmacılara Toronto ya da Boston’da oldukları izlenimi uyandıran Şangay şehir merkezi ile uluslar arası alanda göz kamaştıran bir ülke konumunda bulunuyor....

Günümüzde Çin, lüks tüketim malları kullanan 200 milyona yakın nüfusu, araştırmacılara Toronto ya da Boston’da oldukları izlenimi uyandıran Şangay şehir merkezi ile uluslar arası alanda göz kamaştıran bir ülke konumunda bulunuyor.

1,3 milyar nüfusuna rağmen son on yıldan beri, kontrolü kaybetmeksizin GSMH’sının %9’u civarında büyüme kaydetmesi, gelecek otuz yıl içinde Amerikan emperyalizmine karşı bir güç ya da dünyadaki birinci güç olacağı yolundaki düşüncelere ivme kazandırmaktadır. Aslında son yıllarda dünyada bazı bölge ve ülkelerin gösterdikleri ekonomik performansa bakarak gelecekte bizi çok renkli güçler grubundan oluşan bir dünya düzeninin beklediğini söyleyebiliriz. Araştırmacılara göre söz konusu düzenin denge unsuru Çin, ABD ve AB ile bunların etrafında yer alacak Japonya, Rusya, Hindistan ve Brezilya tarafından gerçekleştirilecektir.

AB’nin Dış Ticaret Politikası

Çin’in göstermiş olduğu gelişmeler 21.yy’da büyük güç olma yolundaki AB’nin dikkatini dünyanın bu coğrafyasına çekmiştir. 2003 yılında 11. 449 milyar Yuan (1Euro=9,99 Yuan) GSMH gerçekleştiren Çin bu şekilde bir önceki yıla oranla %9,1’lik artış gerçekleştirmiştir. Öte yandan 851 milyar Yuan değerindeki dış ticaret hacmi Çin’i dünya sıralamasında dördüncü yapmaktadır.

Kuşkusuz, yatırımcıları Çin üzerinde geleceğe dönük olumlu yaklaşımlara yönelten diğer etkenler de vardır; yönetimin yaklaşık yirmi beş yıl önce başlattığı gelişme politikası, bu çerçevede sürdürmekte olduğu sosyal ve ekonomik reformlar, nüfusunun internet kullanımı açısından dünyada üçüncü (78 milyon kullanıcı), dünyadaki telefon çipi üretiminin % 30’unu sağlayarak birinci sırada yer alması (520 milyon olan dünya üretiminde Çin’in payı 160 milyon), ülkedeki bilgisayar satışında yıllık %10,4’lük artışa (satılan bilgisayar sayısı 13,30 milyon) sahip olması bunlar arasında sayılabilir.

AB’nin Orta ve Güney Doğu Asya’ya Açılımı

Çin tarafından sergilenen ekonomik gelişmeler ve bölge ülkelerinin karşılıklı ilişkilerini, işbirliğini artırıcı yönde yeniden düzenlemeleri dünya ticaretindeki payını artırmak isteyen AB’yi Orta ve Güney Doğu Asya bölgesine yöneltmiştir. AB’nin bölge üzerindeki dikkati değişik alan ve seviyelerde kendini göstermektedir.

Bu bağlamda 1996’dan beri ASEM (Orta ve Güney Doğu Asya) ülkeleriyle devam eden süreç, AB ve Asya ülkeleri kurum ve iş çevreleri arasında uygun işbirliği ortamı yaratma konusunda önemli bir rol oynarken AB, Çin-Tayvan, Nepal-Kamboçya gibi bölgenin zayıf ekonomilerine ya da gelişmekte olan diğer ülkelerinin DTÖ (Dünya Ticaret Örgütü)’ne girmelerinde destek vermek suretiyle Asya ülkelerine yönelik yaklaşımını ortaya koymuştur.

Gerçekte AB’nin Dünya Ticaret Örgütü bünyesinde Çin’i desteklemesi ve bölgeye yönelik eğilimlerinin artmasında bölge ülkelerinin Çin’e yönelik olumlu yaklaşımlarının da etkili olduğu söylenebilir. Çin’in 2001 yılında Dünya Ticaret Örgütüne girerek uluslararası ticarete olan isteğini ortaya koymasıyla özellikle bölge ülkeleri ve AB tarafından değerlendirmeye alınmış, atmış olduğu bu adım, bölge ülkelerinin olumlu tutumlarıyla cevap bulmuştur. Kore ile eskiden beri ticaret antlaşmasına bağlı kalan Japonya, Çin, Hong-Kong ve Tayvan ile de 2002’ye kadar ticaret antlaşmaları gerçekleştirmiştir. Bölge ülkelerinin yaptıkları bu ticaret antlaşmaları bunların bölgesel bir bütünleşemeye yönelik bir geçişe işaret etmese bile en azından bölgesel ticaret hacmini geliştirmekte istekli olduklarının ve Çin’den uzaklaşmayacaklarının bir göstergesi olarak değerlendirilebilir.

AB-Çin İlişkileri

AB dış ticaretinin yaklaşık dörtte birini Asya ülkeleri ile yapmaktadır. Bunun içinde ise %18’lik ticaret payına sahip Kuzey Doğu Asya ülkeleri (Çin, Hong-Kong, Tayvan, Japonya ve Kore) arasında Çin en geniş yeri tutmaktadır (AB dış ticaretinin %9’luk kısmı). Son 20 yılda 5 katına çıkan ticaret hacmi ile Çin 2003 yılında, ABD’den sonra AB’nin en büyük ticaret hacmi olan ülke konumuna gelmiştir. Bu AB’nin Çin ile olan dış ticaretinde 55 milyar açık demektir.

Ancak Çin, Dünya Ticaret Örgütü bünyesinde hammadde kullanımı, yapı hizmetleri, finans, iletişim, dağıtım ve yayın hakları konularında baskılarla karşılaşırken AB ile olan ilişkilerinde karşılıklı antlaşmalar yapmak suretiyle bu baskılardan kurtulmaya çalışmıştır. AB ile olan ilişkilerinde Çin hayvan ürünleri, AB’nin genişlemesi, pazar fırsatı gibi konulara önem vermektedir.

AB-Çin İlişkilerinin Türkiye’ye Etkisi

AB-Çin ilişkileri, Türkiye ve Çin’in dünya ticaretinde pay alan aktörler olmasının yanı sıra, Türkiye’nin 6 Aralık1995’te AB ile imzaladığı ve 1 Ocak 1996’dan beri yürürlükte olan Gümrük Birliği Antlaşmasından dolayı önem taşımaktadır. Bu antlaşma Türk dış ticareti aracılığıyla ekonomimizi iki bakımdan olumsuz etkilemektedir. Bir yandan, hatırlanacağı üzere bu antlaşma ile sanayi ürünlerinde ve tarıma dayalı sanayi ürünlerinde gümrük tarifelerinin belli bir tarihe kadar karşılıklı olarak indirilmesi kabul edilirken, tarım ürünleri ve işlenmiş tarım ürünleri bu kapsamın dışında tutulmuştur. Bu durum ise sanayileşme sürecini tamamlamamış olan ülkemize Avrupa pazarına tarım ürünleri ihracatını kısıtlarken, Türkiye’yi Avrupa ülkelerinin sanayi ürünlerine açık pazar haline getirmiştir.

Diğer etkisi ise AB’nin üçüncü ülkelerle yapılan ticaret Antlaşmalarını Türkiye’nin de tek taraflı tanımayı kabul etmesiyle olmuştur. Bu şekilde, AB ile ticaret antlaşması yapan Çin de yukarıda bahsettiğimiz kazananlar sınıfına dahil olmakta, Türkiye pazarına ürünlerini AB ülkeleri üzerinden sürmektedir (Türkiye’nin durumu düzeltmek için karşılıklı ticaret antlaşması yapmadığı bütün ülkeler aynı avantaja sahiptirler). Kalitesi ispatlanmış veya tartışılabilir nitelikteki bu ürünler ise Türkiye’deki seçici niteliği olmayan tüketiciler tarafından alıcı bulurken yerli sanayi zarara uğramaktadır.

Çin’deki ekonomik göstergeler ve dünyada onun gelişmesine verilen önem, daha uzun bir süre bu ülkeye yönelik stratejik yaklaşımların devam edeceğine işaret etmektedir; yatırımcıların iştahını kabartan, ABD’ninkinin dört katı büyüklüğünde ve neredeyse her şeye ihtiyacı olan iç pazar, uygulamaya konan sosyal ve ekonomik reformlar, bilgisayara ve dijital teknolojiye dayalı gelişmeler Çin’in yakında bu alanlarda kendi değerlerini üreterek ithalattan kurtulacağı fikrini yaygınlaştırmaktadır.

Araştırmacıların yaklaşık otuz yıl sonra, Endonezya, Hindistan, Pakistan gibi Asya’nın G20’si arasında ABD’nin karşısında yegane güç olabileceği düşüncesi paylaşılmış olmakla birlikte küreselleşme sürecinde Çin’in uluslararası piyasalara uyum sağlayamama riski, bölgesi ile bütünleşmesi sorunları ya da bölgesinin Dünya Ticaret Örgütü dahilinde henüz bir blok oluşturamaması, 1999’da Doha’da karşılıklı ticari antlaşmalara öncelik veren AB’yi bu ülkeye açılımında, ortak projeler gerçekleştirmekten henüz çok uzak kalacak şekilde çekingenleştirmektedir.

Çin’in gelecek on yılda büyüme trendini devam ettirmesini ve uluslar arası piyasalarda yatırım yapabilecek Çin firmalarının ortaya çıkmasını bekleyen ABD şirketlerinin tutumunu da dikkate aldığımızda, AB-Çin ilişkilerinin gelişme sürecinde olmakla birlikte, henüz hafızalardan silinmeyen diktatör Mao’cu politikalarını devam ettiren Pekin’in sergilediği tutumun AB tarafından halen endişeyle karşılandığı ifade edilebilir.

Bazı araştırmalar Çin’deki bu çekingenlik veren tabloyu kaygı verici boyutlarda ele almaktadır. Bütün enerjisini iktisadi kalkınma hamlesine aktaran Çin tarımsal kesimi ihmal etmekte ve dış ticaretini oluşturan ürünlerinin ağır sanayi temeline de sahip bulunmamaktadır. Her ne kadar tekstil ürünlerinde dünya ticaretindeki payını artırmış olsa da uluslararası rekabette gücünü besleyecek ve uzun yıllara yayılmış yatırımı gerektiren altyapıya sahip bulunmamaktadır. Yaklaşık 800 milyon nüfusun yaşadığı kırsal kesimde yaşanan sorunlar ve şehirlere göçün artması, sosyal güvenliğin sağlanamaması, kalkınma sürecinde enerji bakımından dışa bağımlılık ve bunun dış borçlanmaya yansıması araştırmacıların geleceğe dair bu yöndeki düşüncelerini güçlendirmektedir.

Bu içerik Marka Belgesi altında telif hakları ile korunmaktadır. Kaynak gösterilmesi, bağlantı verilmesi ve (varsa) müellifinin/yazarının adı ile unvanının aynı şekilde belirtilmesi şartı ile kısmen alıntı yapılabilir. Bu şartlar yerine getirildiğinde ayrıca izin almaya gerek yoktur. Ancak içeriğin tamamı kullanılacaksa TASAM’dan kesinlikle yazılı izin alınması gerekmektedir.

Alanlar

Kıtalar ( 5 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 2776 ) Etkinlik ( 223 )
Alanlar
TASAM Afrika 77 650
TASAM Asya 98 1114
TASAM Avrupa 23 650
TASAM Latin Amerika ve Karayip... 16 67
TASAM Kuzey Amerika 9 295
Bölgeler ( 4 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 1406 ) Etkinlik ( 54 )
Alanlar
TASAM Balkanlar 24 297
TASAM Orta Doğu 23 623
TASAM Karadeniz Kafkas 3 297
TASAM Akdeniz 4 189
Kimlikler ( 2 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 1304 ) Etkinlik ( 78 )
Alanlar
TASAM İslam Dünyası 58 786
TASAM Türk Dünyası 20 518
TASAM Türkiye ( 1 Alan )
Aksiyon
 İçerik ( 2054 ) Etkinlik ( 83 )
Alanlar
TASAM Türkiye 83 2054

Geçtiğimiz Eylül ayında Arnavutluk Başbakanı Edi Rama’nın ABD’deki temasları sırasında ortaya attığı Arnavutluk’ta mini bir Vatikan modeli Alevi/Bektaşi devleti kurma planı halen devam eden şaşkın ve meraklı tartışmaları doğurdu. ;

Afrika, küresel terör örgütleri El Kaide ve DAEŞ'in rekabet ve savaş alanına dönüşmüş durumda. Bölgedeki zayıf devlet yapıları, etnik ve dini çatışmaların varlığı, ekonomik sorunlar ve sosyal huzursuzluk gibi etkenler, bu örgütler için ideal bir zemin yarattı. ;

27 Eylül 1538’de Haçlı donanmasına karşı kazanılan Preveze Deniz Savaşı’nın gerek icrası gerekse sonuçları çok tartışılmıştır. Basit taktik ve teknik nedenlerden,;

Yakında dünyanın en büyük işgücüne sahip olacak olan Afrikalılar, modern güce erişebildikleri takdirde bölgelerini küresel bir ekonomik güç merkezine dönüştürme fırsatına sahipler. Şu anda, Sahra Altı Afrika'da yaklaşık 600 milyon insan elektriğe erişemiyor. Bu durum onları yemek pişirmek, ısınmak v...;

ABD ve Japonya, Çin'e çip teknolojisi ihracatını kısıtlamaya yönelik önemli bir anlaşmada son aşamaya geldi. Ancak Japon şirketleri, bu ihracat kısıtlamalarının ardından Çin'den gelebilecek olası misilleme tehditlerinden endişe duyuyor. Peki Çin’in çip üretimindeki pazar payı nedir? Anlaşmanın ana h...;

ABD ve Japonya, Çin'e çip teknolojisi ihracatını kısıtlamaya yönelik önemli bir anlaşmada son aşamaya geldi. Ancak Japon şirketleri, bu ihracat kısıtlamalarının ardından Çin'den gelebilecek olası misilleme tehditlerinden endişe duyuyor. Peki Çin’in çip üretimindeki pazar payı nedir? Anlaşmanın ana h...;

Savunma sanayii, bir ülkenin güvenliği ve ekonomik kalkınması için kritik öneme sahiptir. Türkiye’nin jeopolitik konumu ve iç-dış tehditler, savunma sanayiinin önemini artırmaktadır. Terörle mücadele, Türk savunma sanayiinin gelişimini etkileyen başlıca faktörlerden biridir. Bu çalışma, terörle müca...;

Bu makale, diasporaların dünya sahnesinde nasıl bir güç unsuru haline geldiğini ve Türkiye'nin Afrika'daki etkisini artırma potansiyelini ele alıyor. Türk diasporasının Afrika'da üstlenebileceği kritik rol ve bu stratejinin Türkiye'nin ulusal çıkarlarına katkıları, yeni bir bakış açısıyla tartışılıy...;

10. İstanbul Güvenlik Konferansı (2024)

  • 21 Kas 2024 - 22 Kas 2024
  • İstanbul - Türkiye

Millî Savunma ve Güvenlik Akademisi Sertifika Programı | 2023 Dönem 1

21. yüzyıl güvenlik sorunlarının dönüşümünü takip edebildiğimiz bir dönem olarak dikkat çekmektedir.

  • 11 Kas 2023 - 02 Ara 2023
  • Cumartesileri 10.00-13.30 (Çevrimiçi) -
  • İstanbul - Türkiye

Türkiye - AB İlişkilerinin 60. Yılı ve Geleceği Konferansı

  • 24 Eki 2023 - 24 Eki 2023
  • İstanbul Kent Üniversitesi Kağıthane Kampüsü -
  • İstanbul - Türkiye

Doğu Akdeniz Programı 2023-2025

  • 17 Tem 2023 - 19 Tem 2023
  • Sheraton Istanbul City Center -
  • İstanbul - Türkiye

2. İstanbul Siber-Güvenlik Forumu

  • 23 Kas 2023 - 24 Kas 2023
  • İstanbul Kent Üniversitesi Kağıthane Kampüsü -
  • İstanbul - Türkiye

Afrika 2063 Ağı İstişare Toplantısı 2

  • 20 Eki 2022 - 20 Eki 2022
  • Çevrimiçi - 14.00

Afrika 2063 Ağı İstişare Toplantısı 1

  • 06 Eki 2022 - 06 Eki 2022
  • Çevrimiçi - 14.00

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “ABD Hegemonyasına Meydan Okuyan Çin’in Zorlu Virajı; Güney Çin Denizi” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “Küresel Rekabet Penceresinden Pasifik Adaları” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in uzun araştırmalar sonunda hazırladığı “TEKNOLOJİK ÜRETİMDE BAĞIMSIZLIK SORUNU; NTE'LER VE ÇİPLER ÜZERİNDE KÜRESEL REKABET” isimli stratejik raporu yayımladı

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “Sri Lanka’nın Çöküşüne Küresel Siyaset Çerçevesinden Bir Bakış” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in hazırladığı “Çin-Japon Anlaşmazlığında Doğu Çin Denizi Derinlerdeki Travmalar” isimli stratejik raporu yayımladı.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, Dr. Cengiz Topel MERMER’in uzun araştırmalar sonunda hazırladığı “MYANMAR; Büyük Oyunun Doğu Sahnesi” isimli stratejik raporu yayımladı

İngiltere’nin II. Dünya Savaşı sonrasında Hint Altkıtası’ndan çekilmek zorunda kalması sonucunda, 1947 yılında, din temelli ayrışma zemininde kurulan Hindistan ve Pakistan, İngiltere’nin bu coğrafyadaki iki asırlık idaresinin bütün mirasını paylaştığı gibi bıraktığı sorunlu alanları da üstlenmek dur...

Gündem 2063, Afrika'yı geleceğin küresel güç merkezine dönüştürecek yol haritası ve eylem planıdır. Kıtanın elli yıllık süreci kapsayan hedeflerine ulaşma niyetinin somut göstergesidir.