Dünyanın içinden geçmekte olduğu ekonomik ve siyasi değişim rüzgârı içerisinde, ülkemizin bölge ülkeleri arasında kendini konumlandırma gayreti, kimi siyasiler ve ekonomistler tarafından “eksen kayması“ olarak değerlendirilmektedir. Ekonomik ve siyasi eksenler, daima güçlü ekonomileri tercih etmişler, bu tür eksenler daima güçlü ülkelerin merkezinden geçmişlerdir. Ülkemizin bölge ülkeleri ile geliştirdiği ilişkiler, eksen kaymasından ziyade, istikrarlı ekonomik yapısı, siyasi duruşu ve bölge istikrarına katkıları ile merkez olma çabaları olarak değerlendirilmelidir.
Türkiye’nin Ortadoğu ülkeleri arasında cazibe merkezi haline dönüşmesi, doğu ve güney doğu bölgelerimizin kalkınmasında da son derece önemli bir rol oynayacaktır. Türkiye’nin doğusunun, Ortadoğu ülkeleri için cazip bir ticaret sahasına dönüştürülme çabalarının gereksiz tartışmalarla geciktirilmesi, hemen sınırın diğer tarafında, Erbil ve Süleymaniye gibi bölgenin ekonomik olarak parlayan yıldızlarını karşımıza çıkarmaktadır. Kuzey Irak’la istikrar ve ticaret hacmi bakımından kıyaslanamaz büyüklükte olan ülkemizin, doğuda ekonomik anlamda yıldızı parlayan iller oluşturması önemli bir zorunluluktur.
Serbest Bölge
Uluslar arası ticaretin gelişmesi, Ortadoğu, ve hatta Uzakdoğu’ya kadar uzanacak bir ekonomik merkez oluşturmanın somut koşulları yerine getirilmediği sürece, ticaretin ekseninin başka ülkeler lehine kayması kuvvetle muhtemeldir. Mali ve iktisadi alanlara ilişkin hukuki ve idari düzenlemeleri yerine getirmiş, güvenlik, ulaşım ve alt yapısını tamamlanmış bir merkezin “Serbest Bölge“ olarak belirlenmesi önemli bir adım olacaktır. 17 Mayıs 1946’da 4893 sayılı “Şark Halı ve Kilimleriyle Benzerleri ve Hayvan Postları İçin Kurulacak Serbest Yer Hakkında Kanun“u ile doğunun serbest bölge aracılığıyla kalkınması hedeflenmiş, geçen yıllar içerisinde sayısı ancak on dokuzu bulan serbest bölgelerin sadece ikisi doğuda, Mardin ve Gaziantep’te kurulmuştur. Her iki serbest bölgenin ticari kapasitesi bölge ülkeleri ile ticaret hacmi düşünüldüğünde yeterli seviyede olmadığı görülmektedir. Serbest Bölgenin doğruda istihdamın yanı sıra, bölgedeki üretim ve ticari faaliyetleri ile ülke içindeki diğer faaliyetlere etki edeceği aşikârdır.
Ortadoğu ile ticari faaliyetlerin geliştirilmesi, ABD ve AB ülkelerini yakından ilgilendirmektedir. Özellikle İran’a yaptırımlar konusunda ısrarcı olan bu ülkelerin bölgedeki her türlü ticari faaliyet konusunda hassas oldukları bilinmektedir. Ancak Başbakan Erdoğan’ın Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde İran’a yaptırımlar konusunda “hayır“ oyu kullanması ve “Biz sırtımızı hiçbir bölgeye ve ülkeye dönmeyeceğiz“ açıklamaları, bölge ticareti üzerine ciddi ve cesur adımlar atılacağının da bir işaretidir. Türkiye’nin dış politikasındaki yeni rolünün çok boyutlu bir yaklaşım olduğuna yapılan vurgular, ülkemizin doğusunun yeniden yapılanmasında da bir adım olarak algılanmalıdır.
Ortadoğu Ticaretinde Van
Uzun süredir Başbakan Erdoğan’ın talimatları ile sürmekte olan serbest bölge çalışmalarında henüz somut bir sonuç elde edilememiştir. Serbest bölge konusu ise ilk olarak Ekim 2009’da Başbakan Erdoğan’ın İran ziyaretinde gündeme gelmiş, ticarette ulusal paraların kullanılması, yatırım kolaylıkları, gümrüklerin indirilmesi, hatta gümrük birliği gibi daha ileri işbirliklerinin yanı sıra bir serbest bölge kurulması konusunda mutabakata varılmıştır. Serbest bölgenin yeri konusunda ise kesin bir açıklama yapılmıştır. Aynı görüşmelerde bir ticaret şehrinin belirlenmesi de gündeme gelmiştir.
Doğunun en güvenli illerinden olan Van, İran’ı Türkiye’ye bağlayan Van demir yolu ve 550 Km sınırı ile tarihi ipek yolu üzerinde, Van gölü üzerinden taşımacılığı yıllardır yapan, hava limanı, sosyal yaşamı, tarihi ve turistlik yerleri ile doğuda yıldızı parlayan bir ticaret şehri olmaya adaydır.
Van sadece sınır komşuları ile olan ticarete değil, uzak doğuya kadar uzanacak ticari ilişkilere merkez olabilecek bir konumdadır. Van gölü kıyıları, doğal güzelliği ile turizm için cazip bir merkez olabileceği gibi iş adamlarının ağırlanmasından, bölge ticaretine yeni olanaklar sağlayan fuarlara ve konferanslara ev sahipliği yapabilecek kapasitededir. Van Serbest Bölgesi ve bu bölgede oluşacak uluslar arası kapasiteli bir ticaret merkezi, bölgede istihdamın, dalga dalga genişleyecek barış ve huzurun tesisinde önemli bir rol oynayacaktır. Türkiye bu şansı kendine tanımalı, Van’ı ve Van Serbest Bölge girişimini, bölge ülkeleri ve ülkemiz için, hayati bir proje olarak değerlendirilmelidir.