Avrupa Birliği’nin Küresel Geçit (KG) projesinin; Çin’in uzun vadeli “siyasi” hedefleri olduğu anlaşılan yatırım stratejisinin konjonktürel değişikliklerle birlikte giderek zemin kazanmasına karşı ve esas itibarıyla Batı Avrupa ve ABD’den oluşan G7 grubunun küresel vizyonuna temellenen “united” (birleşik) bir cephe izlenimi verecek şekilde “markalaşma reaksiyonu” olduğu anlaşılmaktadır.
Çin’in “Orta Krallık” konseptini bırakarak Mavi Su Donanması’na geçiş yapmasıyla birlikte artan ekonomik, siyasi ve askeri gücünün bir fonksiyonu olarak coğrafya telakkisinde de açık şekilde bir değişim gözlemlenmektedir.
Çağımızın stratejik hammaddeleri olan Nadir Toprak Elementleri (NTE-Rare-Earths) günümüz teknolojisinin vazgeçilemez temel girdilerindendir. Bu ham maddeler olmadan ileri teknoloji ürünü olan araç ve vasıtaları üretmek mümkün değildir.
Eski Japonya Başbakanı Shinzo Abe (2012-2020) hükûmeti tarafından 2013 yılında oluşturulmasından bu yana ülkenin uzun vadeli diplomasisini ve savunma politikasını düzenleyen Japonya’nın Ulusal Güvenlik Stratejisi, 2022 yılında tekrar gözden geçirilecek ve Kishida hükûmeti 2022 yılı içerisinde strateji belgesi üzerindeki çalışmalarını sonuçlandıracaktır.
Bilindiği üzere SSCB’nin yıkılmasının ardından siyasi, askerî ve sosyo-ekonomik açıdan çeşitli zorlukla mücadele eden Rusya Federasyonu’nun kısa sürede toplanıp yeniden küresel güç olmak hedefinde Afrika önemli stratejik konuma sahiptir.
2010-2016 döneminde Suudi Arabistan, İran’ın artan bölgesel etkinliğinin önüne geçmek amacıyla, dengeleme stratejisini benimsedi ve diğer bölgesel güçler olan Mısır ve Türkiye ile ittifak ilişkisi tesis etti.
Güneydoğu Asya’dan Avustralya hattına uzanan kara coğrafyasına yakınlığı ve Pasifik Okyanusu’nun ortalarında yer alan coğrafi konumu ülkeye jeopolitik değer katıyor. Ülkeyi kontrolü altında tutmayı başaran küresel aktör, Pasifik coğrafyasını kontrol etme noktasında rakiplerine karşı avantaj kazanıyor.
Son yıllarda bilgi ve iletişim teknolojilerinde yaşanan büyümeler, internet kullanımının yaygınlaşması, bilgi çağına ve bilgi toplumu olarak nitelendirilen döneme geçiş ile birlikte kurumların görevlerini ifa etme şekli de dönüşüme uğramıştır. Birbirlerine internet aracılığıyla bağlı hale gelen insanlar, makineler, taşıtlar, eşyalar, kısaca nesneler, nesnelerin interneti ismi verilen konuyu kamu yönetimi gündemine taşımıştır.
Tarihin başlangıcından bu yana küresel ölçekte yaşanan tüm hadiselerin, insanlığın yaşantısında ve siyasal, ekonomik, sosyal alanlarında ciddi değişiklikler yarattığı bir vakıadır. 2020 yılının başında tüm dünyayı etkisi altına alan COVID-19 isimli bir virüste pandemi ilanına neden olarak, küresel ölçekte hayatı ciddi ölçüde değiştirmiştir.
Sovyetler Birliği’nin 1991’de dağılması sonrasında Soğuk Savaş bitti diye düşünülse de son 25 yıldır Arktiklerde ve Asya-Pasifik coğrafyasında yaşanan güç politikalarının seyri, durumun hiç de böyle olmadığını gösterdi.
Eşitlik, hukuken tanınmış hakların gerçekleşmesi ve gereğince kullanılabilmesi için temel bir ilkedir. Toplumsal yaşama yön veren sosyoekonomik politikaların insan yaşamına ‘eşit hak ve yükümlülükler’ noktasında etki etme sini mümkün kılan eşitlik; insan yaşamının korunması ve sürdürülebilir sağlık sistemlerinin varlığı açısından da stratejik öneme haiz bir önkoşuldur.
Doğu Akdeniz’de son dönemde Yunanistan ile yaşadığımız krizde bölgedeki olası hidrokarbon temelli enerji kaynakları ön plana çıkmıştır. Oysa Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) düzenlemeleri canlı ve cansız tüm doğal kaynakları içermektedir.
Bu çalışmada; şehir güvenliği için kapsamlı savunma deyince şehir nüfusunun kendini savunmak için hazır olması, kriz yönetimini kolaylaştırmak, hibrit tehditler, kriz veya diğer acil durum süresince yerel yönetimin çalışmaları ile hazır olması, enerji arzı, sağlık, lojistik, şehir güvenliği kapasitesinin sürdürülebilirliği, ekonomi ve altyapı, psikolojik direnç gibi kamu kesiminin kritik fonksiyonlarının sürece uyarlanması anlatılacaktır.
Çin’in Wuhan kentinde ortaya çıkan ve küresel düzeyde yayılmaya bağladığı kısa zaman içinde tüm dünya ülkeleri için ciddi bir tehdit haline gelen Kovid-19 salgını Dünya Sağlık Örgütü tarafından pandemi olarak ilan edilmiştir. Küresel, bölgesel ve ulusal sağlık ve istihdam sistemlerinin sürdürülebilirliğine meydan okuyan Kovid-19 salgını kapasitesi ve kriz yönetim kabiliyeti güçlü devlete duyulan ihtiyacı artırmıştır.
2019 yılının sonlarına doğru ilk kez Çin’in Wuhan şehrinde ortaya çıkan ve akabinde dünyanın hemen her coğrafyasında görülerek küresel bir salgın haline dönüşen Covid-19, gerek ulusal gerek de uluslararası düzeyde tüm dün yayı etkiler hale gelmiştir. Covid-19 salgını sosyal, siyasi ve ekonomik alanlarda ciddi sorunların ortaya çıkmasına neden olmuştur.
Rusya Federasyonu (RF)’nun Ukrayna’yı işgal girişiminin küresel gündemi belirlediği bir dönemde Ukrayna’da yaşanan gelişmelerin küresel güç mücadelesinin asıl hesaplaşma alanı olan Asya-Pasifik gelişmelerinin gözden kaçırılmasına neden olduğunu yazmıştım. (25 Mart 2022, TASAM; Gündemden Geleceğe Bir Değerlendirme)
Yeni Tip Denizaltı Projesi (YTDP) kapsamında üretilecek olan altı adet Reis sınıfı denizaltılardan ilki TCG Piri Reis S-330 denizaltısı 22 Aralık 2019 tarihinde havuza çekildi. Aynı törende projenin 5’inci denizaltısı olan TCG Seydi Ali Reis’in de ilk kaynağı yapıldı.
Kolluk Gözetim Komisyonu; Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı personeli ile vatandaş arasındaki ilişkilerin dönüşümünde büyük bir rol oynamaya aday bir kurum olarak 2019 yılında faaliyetlerine başlamıştır.
Türkçe kökenli “Balkan” kelimesi 19. yüzyıldan beri kullanılan ve “dağlık bölge” anlamında bir kavram olup, batısında Adriyatik Denizi, doğusunda Karadeniz ve Rusya Federasyonu, güneyde Ege Denizi ile Türkiye’nin kuzeybatı sınırlarından Avrupa’ya doğru uzanan ve Tuna ile Sava nehirleri ile sınırlanan coğrafyayı kapsamaktadır
TASAM Yayınları, Emekli Albay Dr. Cengiz Topel MERMER’in uzun araştırmalar sonunda kaleme aldığı “MYANMAR, Güneydoğu Asya’daki Mayın Tarlası” isimli kitabını yayımladı.
Bu çalışmada, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB)’nin dağılmasından itibaren RF-Ukrayna arasındaki gelişmelere tarihsel süreç içinde, günümüze kadar ve iz bırakan olaylar çerçevesinde kısaca değinilerek, 24 Şubat 2022 tarihi itibarıyla RF’nin Ukrayna’da başlattığı askerî harekât; bölgesel ve Avrupa güvenliği ile uluslararası güvenliğin önemli enstrümanlarından biri olan silahsızlanma perspektifinden değerlendirilmektedir.
Rusya Federasyonu (RF)’nun Ukrayna’da düzenlediği saldırıların trajik görüntülerinin gündemi belirlediği bu günlerde dünya kamuoyu mevcut gelişmeleri anlamak için çaba harcarken Asya-Pasifik gelişmelerini gözden kaçırıyor.
Denizler ve okyanuslar, binlerce yıldır insanlar için önemli bir besin ve ekonomik geçim kaynağı olmuştur. Dünya deniz ulaştırması, gemi inşa ve onarım faaliyetleri de önemli bir ekonomik kaynaktır. Denizler, uygarlıkların doğuşu ve gelişmesinde öncülük etmiş, en büyük ve medeni uygarlıklar deniz kıyılarında oluşmuştur.
Sene-i devriyesine ulaştığımız Çanakkale zaferini hatırlarken bu topraklardaki biz kadar eski, 950 yıl kadar kadim zihnimiz ve güne kadar sürüp gelen varlığımızla bu toprakları Türkiye yapan Müslüman Türkün mevcudiyetini yeniden düşünürüz. Hayat örgümüz içindeki mebde, meaş ve mead döngümüzü düşünürken kökenlerimizin bizi var ettiği uzun zamanların içindeki gayemizi düşünürüz.
Balkanlar’a dair anlatılarda zaman zaman “Türklerin Balkanlar’dan çekilişinin…” ya da “Türklerin Balkanlardan çıkışının…” diye oldukça sorunlu bir ifadeyle karşılaşırız. Her iki ifade ve varyantlarının en temel hatası, bir siyasi iktidar ve hegemon güç olarak Osmanlı idaresinin Balkan Savaşları sonrasında bölgeden resmen çekilişinin bölgedeki Türk varlığının tamamen ortadan kalkmasıyla eş olduğuna dair bir yanılgıya sebep olmasıdır.