Filistin Otoritesi, Başkan Mahmut Abbas eliyle 23 Eylül 2011 de Birleşmiş Milletler Genel Kuruluna, Bağımsız Filistin’in Birleşmiş Milletlere devlet olarak tam üye olarak kabul edilmesi için başvurdu.
Şair’in “Derde düşmem bu bahar bir gül açılmazsa bile; Rengin, ıtrın yetişir bahçemi doldurmak için” dediği gibi, kimse bu yıl Arap baharından bir gül beklemedi. Ama “taze bahar”ın üzerinden uzun kavurucu bir yaz geçti. Nihayet gamlı hazan günlerine eriştik. Gül şöyle dursun, yasemin devrimi ne koku bıraktı, ne renk. Tunus yine belirsiz… Sessiz sedasız bir şeyler kotarıyor gibi…
Türkiye, 2004 yılından bu yana geçen 7 yıllık süre içinde kalkınma yardımları konusunda önemli bir yol kat etti. Özellikle 2009 itibarı ile başta fakir Afrika ülkeleri olmak üzere, Kafkasya, Orta Doğu ve Balkan ülkelerine yaklaşık 800 milyon Dolar civarında dış yardım sağladı.
Libya ile ilgili haberler karışık. Ama yolun sonuna yaklaşıldığına şüphe yok. Onlar içerden, NATO dışarıdan bir devrin sonunu getirmiş gibi gözüküyor. Bununla birlikte postu pahalıya satmaya baştan kararlı Kaddafi ailesi, kafaları karıştırmaya bir süre daha devam edecek gibi. Libya ile ilgili yazılacak pek az şey kaldı. Ama söylenecek çok şey ve seyredilecek çok isyan var gibi geliyor.
Tam da 17 ülkeden oluşan Avrupa Para Alanı (Eurozone) çöktü, çökecek derken, AB nin orta direği olan Fransa ve Almanya’dan çok ses getiren bir açıklama geldi. Halen üye ülkelerin ulusal egemenlik alanına bırakılan mali işleri de merkezileştirerek ilişkileri daha sıkı fıkı hale getirmenin, Para Alanının bekası için elzem olduğu üzerinde uzlaşıldı.
Türk Lirasının 2010 yılından bu yana Dolar karşısında yaklaşık %16 civarında değer kaybettiğini biliyoruz. Özellikle son bir ay içerinde hızlanan bu değişim, mal ve hizmet anlamında Türkiye’nin ihraç ürünlerine kâğıt üstünde bir rekabet üstünlüğü sağlasa bile, ekonomik dengeleri alt üst olan ticaret ortaklarının, Türkiye’den olan ithalatlarını arttırmalarını maalesef sonuçlandırmamaktadır.
Somali uzun mücadelelerden sonra nihayet 1960 da sömürgeci güçlerin ve onların işbirlikçisi olarak kabul ettikleri Ethiopya’nın pençesinden kurtarmayı başaran bir ülke. Kurucu ataları ne yazık ki Somali’yi bağımsızlık sonrasında ideolojik iç savaşların, askeri darbelerin ve en önemlisi sefaletin içine düşmekten alı koyamadılar.
Neredeyse son on yıldır dünyanın her yerinde Türkiye ile ilgili bilgi ve beklentilerin yükseldiğine tanık oluyoruz. Türkiye’nin dünya için yeni bir çekim merkezi olduğuna hiç bir kuşku yok. Başta Türk Hava Yolları olmak üzere yeni Türk markaları, Türk spor takımları ve dünya televizyonlarında
1947 yılında Birleşmiş Milletler genel kurulunda(BMGK) İsrail’in bağımsız bir devlet olması oybirliği ile kabul edildiğinde, genel kurulun belirlediği bir özel komite Trans Jordan denilen coğrafyadaki toprakları, Yahudi ve Arap devletleri arasında bölüştürmüştü. Dolayısı ile o tarihte sorunun adı Arap-İsrail sorunu olarak ifade ediliyordu.
Yeni hükümet programı geçtiğimiz günlerde Başbakan tarafından açıklandı. Kapsamı elbette beklendiği gibi geniş olan programda ekonomik konuların ağırlığı oldukça fazlaydı. Bu Türkiye’nin eriştiği ekonomik rasyonalite ve bilince koşut bir tercih.. Başbakan haklı olarak partisine başarı getiren konuların ön plana çıkmasına daha fazla özen gösterirken, önümüzdeki 4 yıl için de tınısı yüksek sözler veriyor.
Biz Saatli Maarif Takvimi’ni pek severiz. Uzun yıllardır aile büyüklerinin her yılbaşı öncesi yaptığı “kızım bana bir saatli maarif takvimi alıver” ricası bir alışkanlık yaratmış olmalı ki, kaybettiklerimizin arkasından, hala kendimize almaya devam ediyoruz. Oradan önemli günleri takip ediyor, sayılı fırtınaları öğrenip iklim değişikliğinin hala bizim coğrafyaya gelmediği zehabına kapılıyoruz.
Geçtiğimiz hafta, Türkiye’nin AB nezdindeki Büyükelçisi bir açıklama yaparak, üyelik müzakerelerindeki tıkanmanın, AB için, Türkiye üzerinde sahip olduğu etki alanından ciddi bir kayıp yaratacağını açıkladı. Belki o şekilde söylemeyi düşünmedi Sayın Büyükelçi. Ama üslubu ve sözleri, AB çevrelerinde, hemen hükümetin seçim başarısının verdiği cesarete atfedildi.
Kim demiş düşenin dostu olmaz diye? Düşerken dostun olup olmaması, düşenin kim olduğuna, nerede düştüğüne, nereden ve nereye düştüğüne ve sadece içine düştüğü duruma değil, kimleri de beraber düşürebileceğine bağlı.. Örnek Yunanistan..
Papandreou’nun yeni kurduğu hükümetin güvenoyu alması kendisi tarafından bile başarı olarak kabul edilmiyor olmalı. PASOK’un Yunan parlamento’sundaki sandalye sayısının fazlalığı bu kadarını sağlamaya yetti. Ancak muhalefetin iki fire ile topyekûn hayır dediği oylama, gelecek hafta açıklanması gereken istikrar paketinin parlamentodan geçse bile yaygın bir kabul görmeyeceğinin habercisi..
ABD bir kez daha bütçe krizinden şimdilik kıl payı kurtuldu. Eğer, 8 Nisan 2011 gece yarısı itibarı ile 2011 bütçesi üzerinde uzlaşılamasaydı, Amerikan Federal dairelerinin hepsi olmasa bile çoğu kapılarını faaliyete kapatacaktı.
“Orta Doğu, umudun sudan daha değerli olduğu bir coğrafya”* . Bu sözler bana değil, Ürdün Kralı 2. Abdullah’a ait. Kral Abdullah, yakın tarihin hiçbir döneminde barış rüzgârlarından nasibini alamayan Orta Doğu’daki küçük ülkesinin, bölgesel istikrara nasıl katkıda bulunmaya devam edeceğini düşünüyor.
Yoksulluk dünyadan kökü kazınamayan bir sorun. Yaygın olarak Afrika, Asya, Latin Amerika ve irili ufaklı ada ülkelerinde görülen yoksulluk, aslında her yerde, her zaman var. Aslında İstanbul zirvesine konu olacak ülkeler arasında Latin Amerika ülkeleri eklenmemiş. Ama And dağlarının doruklarında, Arjantin ve Meksika’nın kent varoşlarında ve kırsallında, kıtanın içine sıkışıp kalmış Bolivya’da, Brezilya’nın kuzeyinde, Amazon ormanlarında, petrol zengini Venezuella’da da yoksulluk sürüyor.
Bilindiği gibi Ürdün’deki protestolar, aşağı yukarı Tunus’daki Yasemin Devrimi ile eş zamanlı olarak 2011 yılbaşında başlamıştı. Protestocuların gündeminde önce daha çok temel ekonomik şikâyetler vardı.
IMF, ait olduğu sistem yıkılmış olsa bile bir Bretton Woods kurumu olarak hala ayakta. Dünya Bankası ile birlikte hala küresel krizlere ve münferit ülke sorunlarına çözüm üretmeye çalışıyorlar.