Gazze'de yaklaşık 2 aydır devam eden çatışma, uluslararası mekanizmaların çözüm üretemediği karmaşık bir soruna dönüştü. Çatışma başladığından beri Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD) ne pahasına olursa olsun İsrail’e verdiği destek aşınan küresel liderliğini daha da sorgulanır hale getirdi. Bu durum Orta Doğu ülkelerinin Çin’e yönelmesini sağladı.
Geçtiğimiz ay Hindistan'da yapılan G20 Zirvesi'nin en önemli sonucu Hindistan'ı Orta Doğu'ya, Orta Doğu'yu da Avrupa’ya bağlayacak IMEC ticaret koridorunun ilanıydı. Çin'in Kuşak ve Yol Girişimi'ne karşı alternatif olarak algılanan bu yeni ekonomik koridor İsrail’e yapılan ani saldırı sonrası fiiliyata geçmeden rafa kalkma tehlikesiyle karşı karşıya.
Çin’in Ortadoğu’daki nüfuz arayışı yoğunlaşırken Suriye devlet başkanı Esad’ın Çin’e yaptığı ziyaret iki ülke arasındaki ilişkilerin derinleşmesine sahne oldu. 19. Asya oyunlarının icra edildiği Çin’in Hangzhou şehrinde bir araya gelen Xi ve Esad iki ülke ilişkilerinin “stratejik ortaklık“ seviyesine yükseltilmesine karar verdi.
Mevcut küresel düzen parçalanma eğilimi gösteren bir momentumun eşliğinde yeni bir dünya düzenine doğru dönüşüme başladı. Büyük güç rekabetinin öne çıktığı bu yeni normalde asıl muharebenin ekonomik cephede gerçekleşeceği söylenebilir.

NATO Neden Çin’e Yöneliyor?

TASAM NATO’nun Vilnius Zirvesi, 11-12 Temmuz 2023 tarihlerinde Litvanya’nın başkenti Vilnius’ta gerçekleşti. Zirvenin ana gündem maddeleri arasında Ukrayna’nın NATO üyeliği, Rusya ve Çin’in artan tehditleri ve Hint-Pasifik bölgesinin önemi gibi konular yer aldı. Zirvede yayınlanan (90) maddelik bildiri, ittifakın güçlendirilmesi yönünde ve geleceğe dönük önemli kararlar içeriyordu.
Çin'in Ukrayna meselesi konusundaki arabulucu tavrı bu ay en dikkat çeken hususlardan birisi idi. Konu ile ilgili özel bir elçi atanması ve bu elçinin Avrupa'nın çeşitli başkentlerinde yürüttüğü mekik diplomasisi sorunun çözümü konusunda bir heyecan yaratsa da verimli bir sonuç alınamadığına dair emareler mevcut.
Kısa süre önce Çin, Pakistan ve Taliban yönetimindeki Afganistan arasında Kuşak-Yol Girişimi’ni Afganistan’a kadar uzatan bir anlaşma yapıldı. Taliban yönetiminin Çin yatırımlarına Çin’in de bölgesel güvenlik açısından ılımlı ve söz dinleyebilecek bir Taliban yönetimine ihtiyacı var. Bu nedenle Afganistan’ın mevcut durumu Çin ve Orta Asya’nın total güvenliği açısından büyük önem taşıyor.
Ukrayna’da Rusya’nın yakın zamanda büyük bir saldırı gerçekleştireceği haberlerinden ABD’nin Ukrayna’yı son ana kadar destekleyeceğini deklare etmesine kadar karmaşık ve belirsiz bir durum söz konusu. Rusya ile “sınırsız dostluğu“ bulunan Çin ise bu karmaşık durum karşısında pozisyon belirlemeye çalışıyor.
ABD ve Çin arasında derinleşen küresel rekabetin yoğun ama örtülü bir şekilde devam ettiği Ortadoğu’da kritik gelişmeler yaşanıyor. Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’in uzun zamandır beklenen Suudi Arabistan ziyareti büyük güç rekabetinde bir denge tutturmaya çalışan ve riskten kaçınan bölgesel güçler açısından büyük önem arz ediyor.
Uluslararası sistem bir süredir belirsiz ve tehlikeli bir türbülansa girmiş vaziyette. Öyle ki bu durum liderlerin söylemlerine de yansıyor. Rusya Devlet Başkanı Putin, Valdai Tartışma Kulübünde yaptığı konuşmada "belirsiz ve tehlikeli bir on yıl bizi bekliyor" derken ABD Başkanı Biden ise "her şeyi belirleyecek bir on yıldan" dem vuruyor.

NATO’nun Stratejik Yolu ve ÇiN

Gramsci’nin yıllar önce işaret ettiği gibi “eski düzenin ölmeye başladığı ancak yeni bir düzenin doğamadığı” hegemonsuz bir ara döneme (interregnum) doğru ilerliyoruz. Ben bunu “küresel bir fetret devri” olarak tanımlıyorum. Modern sonrası çağa geçişte yakalandığımız ara bir dönem bu. Küresel hegemonya açısından da bir “güç geçiş dönemi” şeklinde tanımlayabiliriz.
ABD-Çin rekabeti özellikle son dönemde yaşanan hızlı gelişmeler eşliğinde derinleşiyor. ABD Başkanı Biden’ın Asya ziyareti ve Tayvan ile ilgili sonradan tevil edilen sözleri ilişkileri gererken Çin’e yönelik stratejinin Dışişleri Bakanı Blinken tarafından ana hatları ile açıklanması rekabeti yeni bir safhaya taşıdı.